İki günlük
bir takibin ardından bir türlü beklediği fırsatı yakalayamayan Gökalp kızla
doğrudan gidip tanışmayı bile düşünmeye başlamıştı. Doğal görünecek tanışma
senaryoları aklında dönüp dururken Eda' nın okuldan sonra gittiği kafeteryaya
gitti. Yarım saat sonra Eda dalgın bir şekilde içeri girdi ve pencere önündeki
masaya yerleşti. Eda' nın dikkatini çekmek istemediğinden gözünü dikip
bakmamaya çalışıyordu ama lafa nasıl başlayacağını kestiremediğinden kızın
hareketlerine yoğunlaşmaktan kendini alamıyordu. Kızın, önünde duran kağıt
yığınına gömüldüğünü görünce en bilinen ama doğal tanışma şeklinde karar kıldı.
Kasaya gidip kendine kahve alıp pencere kenarındaki masa sırasının yanından
ilerlemeye başladı. Eda' ya yaklaştığında kaza süsü vererek elindeki kahveyi
masaya düşürdü. Sıcak kahve olduğu gibi masaya yayılarak kağıtları
renklendirirken Eda çığlık atarak ayağa kalktı. Gökalp hızlı bir hareketle,
yarıya kadar boşalmış kahve bardağını kaldırdı ancak kağıtlar oldukça ıslanmış,
bazılarının mürekkepleri birbirine karışmaya başlamıştı. Genç adam sesine
pişmanlık yükleyerek konuşmaya başladı.
"Are
you okey? Sorry..."
Kız
sinirli bir ses tonuyla
"Okey,
okey! I am fine" dedi ve ekledi "Şu hale bak, lanet olsun..."
Gökalp
kızın yüzüne baktı:
"Gerçekten
çok üzgünüm."
Eda
kafasını kaldırdı ve Gökalp ile göz göze geldiler, şaşkınlığı kızgınlığına
galip gelmiş bir ifadeyle baktı kız. Eda' nın içinden Türk müsünüz? demek geçtiği belliydi ama bu saçma
soruyu savuşturan genç kız ona cevap verdi.
"Sorun
değil demek isterdim ama bunları kullanmam gereken bir araştırma var ve bu
halleriyle mümkün değil"
Gökalp
kaşlarını çattı, masaya baktı tekrar. Kağıtlardan okuyabildiği kadarıyla kızın
araştırdığı şirketlerin çoğuyla çalışmışlıkları vardı, taşıma şirketi sahibi
olduklarından birçok firmayla iş yapmaktaydılar.
"Yardımcı
olabileceğimi sanıyorum"
Eda masada
bulunan kağıtları daha da ıslanmalarını engellemek için silmeye çalışıyordu
"Nasıl
yardım edeceksiniz anlamadım, bunlar için birçok yazışma yaptım ben. Aynı
yerlerden tekrar bilgi talep edemem, kullanabileceğimi kullanıp kalan içinse
başka şekilde bilgi alırım artık."
"Sizin
için bu şirketlerden daha kapsamlı belgeler alabilirim desem?"
Kız
masadan ayırdığı gözleriyle dikkatlice baktı Gökalp' e. Genç adam, kızın
gözlerindeki bakışın aynı babası olduğunun fark etti sıkıntıyla, adamla hiç yüz
yüze gelmemişlerdi ama fotoğraflarından gördüğü kadarıyla aradaki bariz
benzerlik dikkatten kaçmıyordu. Kızın gözleri babasından daha iriydi ama aynı
şekle ve renge sahipti. Tek benzerliğin fiziksel olmadığını görmek hiç iyi
olmamıştı Gökalp için, karşısındakinin aklından geçenleri bildiği hissini veren
bakışlara sahipti ikisi de. Kızdan gözlerini kaçırdı rahatsız olarak, Eda' nın
ise yüzü kızardı ve tekrar masayla ilgilenmeye başladı.
"Nasıl
olacak bu?"
"Ben
bu şirketlerle iş yapıyorum, yani şirketim yapıyor. İzin verin sizin
istediğiniz bilgileri bağlantılarımı kullanarak elde edeyim."
"Neden
yapacaksınız bunu?"
Gökalp
cevap vermeyince masayı bırakıp genç adama baktı kız,
"Kahve
bir kazaydı ve üzgün olduğunuza inanıyorum."
"İzin
verin yardım edeyim."
"Beni
tanımıyorsunuz bile, yardım etmek için neden bu kadar zahmete
katlanacaksınız"
Genç adam
mahcup bir şekilde gülümsedi ve saçlarını geriye taradı
"Öğrenciye
yardım?"
Kız
gülümsedi, kafasını yana yatırdı; inanmadım,
başka demek istiyordu
"Aslında
tek sebep gözleriniz sanırım..."
Kızın
gözleri kısıldı, sinirlenmiş miydi? Gökalp başını çevirdi ve kızdan uzaklaştı
biraz,
"Özür
dilerim"
"Önemli
değil, teşekkür ederim ayrıca."
Eda' nın
sesi ifadesizdi. Genç kız iltifat olarak algıladığı itirafına şaşırmıştı
anlaşılan. Düşünmeden konuşmuş ve damdan düşer gibi yaklaşmıştı kıza, kendisine
kızdı Gökalp. Heyecan gösterip gereksiz ve inandırıcı olmayan bir ilgi
göstermişti. İçi sıkıldı, cebinden çıkardığı kartı kıza uzattı
"Teklifimi
düşünün, yardımcı olmayı samimiyetle istiyorum."
Eda kartı
aldı, inceledi ve elinde çevirdi,
"Gündüzalp
Lojistik... Etkilendim."
Gökalp
gülümsemesi gerektiğini biliyordu ama içinden gelmiyordu, kızın varlığından
rahatsız olmaya başlamıştı. Donuk bir ifade yapıştı yüzünde sadece,
"Etkilenmeyin,
size önerdiğim yardımdan sonra bana bir kahve ikram ederseniz yeterli
olur."
"Duruma
bakayım Gökalp Bey, eğer araştırmam da açıklar kalırsa sizden yardım
isteyeceğim mutlaka."
"Tamam
o zaman, ben artık gideyim. Çalışmak istiyorsunuzdur eminim."
Gökalp
elini uzattı, kız kısa bir tereddüttün ardından avcuna elini bıraktı. Gökalp
ile elleri ayrılırken kız ekledi:
"Adım
Eda. İsmimi bilmeniz aradığımda size kendimi tanıtmam da yardımcı olur değil
mi?"
"Hatırlamakta
güçlük çekmeyeceğime eminim"
Genç adam
kızın yüzünde bakışlarını gezdirdi tembelce, Eda' nın yanakları pembeleşti. Bu
hoşuna gitti Gökalp' in belki düşündüğü kadar olumsuz bir tanışma olmamıştı.
Kızı orada
bırakıp oteline geri döndü ve sonraki üç gün Eda' nın aramasını bekledi.
Kızdan ses çıkmamasını yoğun olmasına yorumlayarak kendini rahatlattı. Dördüncü
gün beklediği arama gelmişti,
"Merhaba
Gökalp Bey, ben Eda"
"Merhaba
Eda Hanım, nasılsınız?"
"İyiyim
teşekkür ederim, teklifiniz hala geçerliyse yardımınızı istiyorum."
İlk
görüşmelerinde kıza resmen asılmıştı ve bu kez de görüşmeye istekli olduğunu
gösterirse kızı ürkütmekten çekindi. Kızın savunmaya geçmesine engel olmak için
işi ağırdan aldı
"Tabi
ki, gereken bilgileri bana elektronik posta ile gönderirseniz
ilgileneceğim"
Eda ne
diyeceğini bilemez şekilde suskun kalınca Gökalp atılmamak için kendini zor
tuttu. Kız tarafından 'sapık' damgası yemek istemiyordu ama elinden kayıp
gitmesine de izin vermeyecekti. Kızın cevabına dikkat kesilerek beklerken Eda
çekingen bir şekilde konuşmaya başladı:
"Bilgi
almak istediğim şirket 'Gündüzalp Taşımacılık', sizin içinde mahsuru yoksa
yani. Sizinle yüz yüze bir görüşme yapmamız mümkün mü? Vaktiniz varsa... "
Gökalp
tuttuğu nefesini duyduğu rahatlamayla beraber bıraktı.
"Evet,
oldukça uygunum hatta"
Görüşmeleri
için ayarladıkları yere ulaştığında Eda' nın kendisinden önce geldiğini gördü.
Kızın elini sıkıp karşısına oturdu, kısa selamlaşma faslının ardından yemek
siparişi verdiler. Eda vakit kaybetmeden sorularına başlamıştı, şirketin
sayısal verilerinden çok işlerin yürütülmesi, kurumsal yapısı gibi konularda
sorular soruyordu. Gökalp hepsine sıkılmadan cevap verdi, zaten işi hakkında
konuşmaktan zevk alan biriydi. Kızla gergin geçeceğini düşündüğü buluşmaları
rahat bir ortama dönüşmüştü, bunu sağlayan soruların bildiği yerden gelmesiydi
herhalde...
Yemeğin
sonuna doğru Eda not defterini kapattı ve Gökalp' e gülümsedi:
"Bu
kadar yeterli, sorularıma bıkmadan cevap verdiğiniz için teşekkür ederim."
"Aksine
benim için zevkti, işim hakkında konuşmayı severim; sizin de gördüğünüz
gibi"
Eda
konuşurken Gökalp' in dudaklarına bakıyordu, kızın dikkatini çektiğini fark
eden genç adam belli belirsiz gülümsedi. Gökalp' e bakarken yakalandığını
anlayan Eda, yüzüne kırmızılık yayılırken gözlerini kaçırdı.
"Bir
şey itiraf etmek istiyorum. Tez ile ilgili olarak şirketiniz hakkında bir
miktar araştırma yapmıştım. Sizi internetteki fotoğraflarınızdan
görmüştüm, bu nedenle kahve kazasında çok tanıdık geldiniz. Kartınızı verince
nerden tanıdığı anladım."
Kız
gülümseyince Gökalp Eda' ya sır verirmiş gibi yaklaştı,
"Sakarlığımın
ikimiz içinde güzel sonuçları oldu anlaşılan. Size Eda desem olur mu? Yaşıtım
biriyle sizli bizli konuşmayı sevmiyorum"
"Daha
iyi olur, bana da garip geliyor."
Yemekten
sonra yürüyüş aralarındaki samimiyeti pekiştirmiş ve Gökalp' e tekrar buluşmayı
teklif edebilmek için uygun ortamı sağlamıştı, Eda saklamadığı bir memnuniyetle
kabul etti. Gökalp' in Londra' da kaldığı yaklaşık on günlük süre zarfında
ikisi birkaç kez daha görüşmüşlerdi ve genç adam kızın babasını tanımadığı bu
sıralar öğrenmişti. Eda ile iletişime geçmek için o kadar uğraştıktan sonra
Kenan' ın yerini kızından öğrenmesinin de mümkün olmadığını öğrenmek onda soğuk
duş etkisi yapmıştı. Yine boşa kürek sallamıştı... Eda ile ne yapacağı
konusunda kararsız da olsa Kenan' ın kızının etrafında görünmez bir şekilde
dolaştığını bildiği için geri adım atmadı.
Genç adam
Londra' dan ayrılmadan önce gittikleri kafede Eda keyifsiz ve durgundu,
"Canın
sıkkın, neden?"
"Araştırmamla
ilgili şeyler var, önemli değil."
Kızın
masaya koyduğu eli tutup tutmamakta kararsız kaldı, yaparsa ve kız olumlu
yaklaşırsa İstanbul' a döndüğünde de rahatça kızı arayabilirdi; aksi durumda
Eda telefonlarına dahi çıkmayabilirdi. Bir kız karşısında ilk defa böyle
kararsız kalıyordu. Gözlerini kızın elinden ayırıp yüzüne baktığında kendisini
izlediğini fark etti. Kız, genç adamın, eline olan ilgisinden hoşnut kalmıştı
anlaşılan çünkü gülümsüyordu.
"Türkiye'
ye dönünce de seninle görüşmeye devam etmek istiyorum Eda."
"Bende
seninle görüşmeyi isterim Gökalp ama mesafe...
"Şöyle
yapalım. Birbirimize zaman verelim, bakalım bize ne gösterecek"
Bunları
söylerken tekrar ne zaman Londra' ya geleceğini planlamıştı bile, kızın
kendisinden uzaklaşmasına izin veremezdi.
O an için
birbirlerine itiraf etmeseler de ilişkileri arkadaşlık boyutunu aşmıştı ve
farklı nedenlere sahip olsalar da bu ilişkinin devamını istiyorlardı.
Ertesi gün
kendini şirkete gidemeyecek kadar yorgun hisseden Gökalp bir değişiklik yapıp
erken kalkmak yerine yatağından çıkmamayı tercih etti. Gece bir türlü uyku
tutmamıştı genç adamı, ne zaman gözünü kapatsa aklına bin türlü düşünce
üşüşüyordu. Bir an Eda' yı düşünürken bir an sonra ertesi gün yapacağı
görüşmelere aklı kayıyordu.
Sabaha
karşı uyku nihayet kendinden beklenildiği gibi onu rahatlatıcı kollarına
almıştı ama her gün erken kalkmaya alışkın olan bedeni yine aynı saatte
uyanmıştı. Yorgunluğunu atamamış olan genç adama, bu kısa süreli uyku yeterli
gelmemişti.
Bilincindeki
açılmayı engellemeye çalışarak gözlerini sımsıkı yuman genç adam, gözünün
önünde bir an Eda' nın yüzü belirince hırsla gözlerini açtı. Gece uykusunu
kaçıran düşünce yine hakimiyetini ilan etmek üzereydi ve direnmesinin faydası
olmayacaktı. Gözlerini tavana dikip ellerini başının altında birleştirdi.
Dün geceki
gibi bir öpüşme ilk defa yaşanmıştı ilişkilerinde, tekrarlanmasını engellemek
için ne yapabileceğini düşündü. Peki engellemek için özel bir girişimde
bulunmasına gerek var mıydı? Eda bir kızdı ve Gökalp' in istekli davranmaması
halinde onu öpme konusunda ne kadar baskıcı olabilirdi? Dün gecekinde de Gökalp
öpücüğü derinleştiren taraf olmuştu, bir yerden sonra görev olmaktan çıkmıştı
çünkü. Kızın dokunuşlarını ve sevgisini hissetmeye bırakmıştı kendini...
Yataktan doğrulup ellerini sertçe yüzüne sürttü, aptallığını silmek ister gibi.
Dinlenmek ona göre değildi anlaşılan, saçmalıyordu.
Eda, Ankara'
ya geldiğinden beri ilişkilerinde daha ısrarcı ve sahiplenici bir hale gelmeye
başlamıştı. Kızı bu şekilde davranmaya iten karakteri olsaydı eskiden de
baskıcı olması gerekiyordu. Gece tanıştığı Gülse tarzında birkaç arkadaşı varsa
ve Eda onların verdiği akılla hareket ediyorsa bu baskının sebebi
anlaşılabilirdi. Eda' nın arkadaşlarıyla görüşmesini engelleyebilirse sorun
kısmen çözülebilirdi. Bir de anne faktörü vardı tabi... Kız ikisini
tanıştırmayı kafasına koymuştu ve bu gün değilse bile yarın veya öbür gün Sevgi
hanım konusu yine karşısına çıkacaktı. Parmağını şıklatıp tüm bu insanları Eda'
dan uzaklaştırmayı başarabilseydi...
Başucundaki
telefonunun ışığı yanıp sönüyordu. Arayanın Eda olduğunu düşünerek telefonu
eline aldı ama yanıldığını gördü. Şirket için mal ayarlayan aracıydı. Adamın iş
yapma tarzını hiç sevmezdi, hangisinin aramasından daha çok rahatsız olduğuna
karar veremedi. Adamı geri aradı:
"Gökalp
bey?"
"Günaydın,
ne oldu?"
"Dün
akşam Ünallar Holding' ten teklif geldi; mal sevkiyatı varmış, ilgileniyor
musun?"
"İçeriğine?"
"Kamyon,
oldukça yüklü bir sevkiyat."
Adamı
sevmiyordu ama ayarladığı işlerden güzel para geçiyordu ellerine.
"Kabul
et, ben adamları yönlendiririm. Ayrıntıları konuşsunlar."
"Tamam,
benim komisyonumu ayrıca konuşuruz. Senden telefon bekleyeceğim."
"Yüzden
aynı olacak, konuşacağımız bir şey yok."
"İlk
seni aradım, bu işi yapmayı isteyecek bir sürü adam var"
"Sana
benim kadar çok veren yok, o yüzden beni aradın. Yolunacak kaz mı sanıyorsun
beni? Alacağın yüzde belli."
Adam bir
şeyler homurdandı ama Gökalp ne dediğini anlamadı, umurunda da değildi zaten.
"Kapatıyorum,
seni birazdan ararlar."
Telefonu
kapattıktan ve sorumlu müdürü arayarak adama yönlendirdikten sonra günün
kalanında işe mi gitse yoksa sabahki düşüncesine uygun olarak tembellik mi
yapsa diye düşündükten sonra ikinci fikir daha cazip geldi.
Eda onun
işe gittiğini sanıyordu ve gündüz değilse bile akşamları kızla görüşmesi
gerekiyordu. Bu yüzden kızı kahvaltıya götürmeye karar verdi, kahvaltının sonra
günün geri kalanı kendine kalırdı.
Kahvaltı
için Göksu' da manzarası güzel bir restorana gittiler, açık büfe kahvaltı veren
yer -hafta içi olduğu için herhalde- oldukça sakindi. Eşyalarını masalarına
bırakıp tabaklarına yemek almak için servis masalarına doğru yöneldiler. Bu
arada Eda durmadan konuşuyordu; en fazla on saattir görüşmemişlerdi, bu kadar
şey ne zaman olmuş olabilirdi?
Kızı
dinler gibi görünüp sigara böreği mi yoksa su böreği mi alsa ona karar vermeye
çalışıyordu ki yanağında ılık bir baskı hissetti. İrkilmesiyle birlikte
elinde gevşekçe tuttuğu tabak kaydı. Genç adam tabağını devrilmekten
kurtarmaya çalışırken, Eda da "Ay!" diye çığlık atarak boştaki elini
Gökalp'in tabağını yakalamak için uzattı. Gökalp' in eline çarpan Eda' nın eli
tabağı yakalamak yerine dengesiz bir güçle tabağı Gökalp' e doğru itti. Tabak
kurtulmuştu ama bazı yiyecekler yere saçılırken, Gökalp' in gömleğine
domateslerin şekillerinden oluşan bir motif çıkmıştı. Kızın yüzüne mahcubiyet
yerleşti,
"Özür
dilerim, gömleğini mahvettim. Sana gömlek borcum olsun, of ya... Kesin nazar
var üzerimizde."
"Sorun
değil başka bir tabak hazırlarım kendime."
"Gömleğin
mahvoldu ama."
"Önemli
değil Eda, alt tarafı bir gömlek. Abartma."
"Gel
canım silelim lavaboda, çıkarabilirim bence"
Elinden
tutup onu lavabolara doğru sürüklemeye çalışan kızın avcundaki elini çeken genç
adam "Uğraşmaya değmez, hadi kahvaltımızı yapalım" dedi.
Genç kız
elindeki diğer tabağı Gökalp' in eline tutuşturdu.
"Biraz
bekle şimdi halledeceğim" dedikten sonra bulduğu bir peçeteyi ıslatmak
için su aranırken, Gökalp sinirlenmeye başlıyordu. Gömleğe, domateslere en çok
da Eda' ya sinir oluyordu. Bir elinde kendi tabağı, diğer elinde kızın tabağı
sap gibi dikildiğini anladığında kendisine de sinir oldu. Eşyalarını bulunduğu
masaya gitti ve tabağında kalanları yemeye koyuldu. Eda masaya elinde ıslak
mendille geldiğinde tabağından keyif almaya başlamıştı bile.
"Silmeme
izin verir misin Gökalp?"
"Hayır
Eda"
Kız
sandalyesine oturdu ve dudaklarını çiğnemeye başladı. Elindeki mendili
sıkıyordu sürekli. Gökalp kızın yüzüne kaldırdı bakışlarını ve kıza gülümsemeye
en yakın ifade ile baktı. Eda mendili masaya bıraktı.
"Saçmaladım
değil mi?"
"Canım
neden benim sakarlığımı unutup kahvaltına başlamıyorsun."
"Seni
öpmesem elinden kaymayacaktı tabak"
"Evet,
heyecandan elimin titremesi senin suçun güzelim"
Eda
karşısındaki sandalyeden kalkıp yanına geçti, Gökalp' in elini iki eliyle tuttu
ve yanağını dayadı. Genç adam elini kavrayan avuçların soğukluğuna anlam
veremedi; yazın en sıcak günlerini yaşıyorlardı çünkü. Sonra aklına kızın
deminden beri elinde sıktığı ıslak mendil geldi. Basit ve kısmen eğlenceli
geçmesini tasarladığı kahvaltı yine Eda' nın gereksiz temasıyla can sıkıcı bir
hale dönüşmek üzereydi. Sandalyesinde doğrulup kıza tam olarak döndü ve elini
çekecekken Eda ile göz göze geldi.
Kızın
sürekli kendisine sürtünmesine alışmıştı artık ama gözlerindeki bu bakışa
alışamıyordu... Eda'nın bakışlarındaki derinlik yapmayı düşündüğü şeyleri acı
bir şekilde yüzüne vuruyordu. Hissettikleri karşılıklı olsaydı, kız ona böyle
bakarken kendini çok özel hissederdi mutlaka ama şimdi kızın gözlerinde kendi
sahteliğini ve babasının katlini hatırlatan şeyler görüyordu. Kızın asıl sorunu
zavallı gömleğindeki gülümseyen suratı anımsatan leke değildi anlaşılan.
"Ne oldu
Eda, sende başka bir şey var"
"Üç
hafta sonra döneceğim. Londra' ya..."
"Evet
canım ve ödevini verdikten sonra yüksek lisansı tamamlamış olacaksın. Sonra
özgürsün"
"Evet,
öyle ama buradayken bari seni özlemesem? Çalışıyorsun biliyorum ama bana daha
fazla vakit ayırman mümkün değil mi?"
Kahvaltıdan
sonra arkadaşlarıyla maç izlemeyi planlayan genç adam için Eda' nın isteği
bugün için bile mümkün değildi. Kıza kahvaltıdan sonra başka planları olduğu
için onu doğrudan eve götüreceğini nasıl söyleyeceğini kafasında tasarlarken;
Eda, onun cevabını bütün dikkatiyle bekliyordu.
Aklına
gelen başka bir fikir ile duraksadı. Kızı arkadaşlarından, sürekli
tanışmalarını istediği annesinden yani Ankara' dan uzaklaştırmayı isteyen
Gökalp için bu an aradığı fırsat olabilirdi. Onu tatile götürmeyi önerebilirdi?
Eda sürekli yurt dışında olduğu için Türkiye' yi gezmediğini söyleyip
duruyordu. Kısa bir seyahat ikisine de iyi gelirdi. İşlerinin yoğun olduğu yaz
döneminde uzun süre işleri bırakması için özel ayarlamalar yapmalıydı ama
ablası işlerin başındayken gözü arkada kalmazdı.
"Biliyorsun
işlerimle ilgilenmem gerek canım"
Eda
memnuniyetsizce dudağını sarkıtınca genç adam gülümsedi "Ama seninle bir
tatil planlıyordum bende. Şehir dışında beş veya altı gün tatile ne
dersin?"
Eda
sevinçle Gökalp' in boynuna doladı kollarını, boynuna ve yüzüne değen saçlar
gıdıklıyordu genç adamı, kızın saçlarını toplayıp sırtından aşağı bıraktı. Eda
'sen harika birisin' diyerek genç adamın boynuna gömdü yüzünü. Kızın ılık
nefesi gömleğinin yakasından içeri doğru süzülüyorken, Gökalp kızı
sakinleştirmek için sırtını okşadı.
"Canım
herkes bize bakıyor"
Kız yüzünü
kaldırıp Gökalp' in dudağına sürttü dudaklarını,
"Ne
kadar şanslı bir kız olduğumu düşündüklerine eminim, yanımda senin gibi bir yakışıklı
var ve onu öpebilecek tek kız benim"
Uzanıp
küçük bir öpücükle sonlandırdı sarılmasını. Gökalp arkasına yaslandı ve
dağılmış saçlarını geriye taradı. Eda hiç tereddütsüz kabul etmişti
seyahatlerini, ne gidecekleri yeri ne de nasıl konaklayacaklarını sormuştu. Bu
kadar güven onun için fazlaydı, bunu sormanın doğrudan bir yolunu bulması
zordu, o da etrafında dolaşmayı tercih etti.
"Bir
süre uzaklaşman annen için sorun olmaz umarım. Kızını çok az
görüyor."
"Sorun
olmaz canım."
"Buna
sevindim, ben ayarlamaları yaparım. Güney sahili olsun diyorum, Antalya
mesela..."
"Bende
annemle tanışmanız için hazırlık yapayım, evde olmaz ama dışarıya yemeğe
gidersek iyi olur. Tarafsız bir ortamda daha rahat hissedersin kendini."
Kendine
kafası karışmış bir şekilde bakan Gökalp' e gülümsedi "Tatile gideceğim
kişiyi tanımak isteyecektir."
Bunun
başına geleceğini tahmin etmemişti genç adam,
"Ne
tanışması Eda? Önce ailemle tanışmak için baskı yaptın, şimdi de annen ile
tanışmam için baskı yapıyorsun."
"Seni
yiyecek değil ya Gökalp, neden karşısın anlamıyorum. Ailelerimizle tanışmanın
nesi bu kadar kötü"
"Yapmak
istemedim şeyler konusunda ısrar etmenden sıkıldım artık."
"Sana
daha yakın olmak, hayatının bir parçası olmak istiyorum. Arada sırada
görüştüğün bir kız olmaktan çıkmak istiyorum. Anladın mı?"
"Üzerimde
baskı kurarak hayatıma girmiş olmaz sadece hayatımı işgal etmiş olursun"
Eda derin
bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı, içinden
ona kadar sayıyor diye
düşündü genç adam. Sesindeki titremeyi engelleyemeyen kız tane tane konuştu:
"Benimle
görüşmek için sadece iki günlüğüne başka bir kıtaya geliyorsun ama iki haftadır
burada olmama rağmen seni görmek için özel uğraş veriyorum sürekli. Tatilimiz
için bir haftalığına şehir dışına çıkabiliyorken buraya geldiğimizden beri sürekli
saatine bakıp duruyorsun. Yanımda mutlu olduğunu söylemene rağmen, bazen
yanımdan ayrılırken rahatlamış gibi görünüyorsun... Senden zaman çalıyormuşum
gibi. Çelişkilerle dolusun Gökalp, ben yorulmaya başladım."
"Ne
demeye çalışıyorsun Eda?"
"Senin
hakkında ne düşünmem gerektiğini söylemeni istiyorum sadece. Çünkü artık seni
hoş görmekten yoruldum."
"Yoruldun
demek?"
Genç kız
cevap vermedi ama bakışlarındaki titreme az önceki yüzleşmenin planı dışında
olduğunu gösterdi genç adama. Eda, bunları söylemeyi istememişti ama
çıkıvermişti ağzından belli ki. Gökalp ihtimalleri değerlendirirken kızın
yüzüne bakmamayı tercih etti, çayını yudumlayıp tabağındaki böreklerden birini
yemeye başladı.
Bu kadar
sözün üzerine yine görmezden gelinmek Eda' yı kırmıştı, küskün bir şeklide
yerine geçti. Kızı kendine yakın tutmak istiyordu ama bazen saçmalıklarına
katlanmakta zorlanıyordu genç adam, tatil işi gözüne olduğundan daha sevimsiz
görünmeye başladı. Lokmasını yutarken gözünün ucuyla Eda' ya baktı. Yine
dudağını çiğniyordu kız, bakışları tabağındaydı ve çatalını oynuyordu. Bu
halini daha önce de görmüştü, Gökalp' e kızdığında ani bir tepki göstermek
yerine içine kapanmayı tercih ediyordu.
Böreğini
bitirince bir parça kopardığı ekmeğine bal sürüp ağzına attı, tatlıyla arası
olmamasına rağmen balı severdi. Eda elindeki çatalı gürültüyle tabağına
bıraktı, kızın hareketini ödüllendirerek ilgisini Eda' ya yöneltti.
"Ne
düşünüyorum biliyor musun Gökalp?"
"Ne
düşünüyorsun?"
"Beni
sevmediğini."
Akıllı
kız
Eda' ya
saklayamadığı bir alayla baktı. Kız da öfkeli bakışlarını yüzüne dikmişti. Bir
süre bakıştılar, Eda' nın ifadesi gittikçe bozuluyordu, öfkesi yüz ifadesine
yansımaya başlamıştı. Gökalp' in gözleri az önce çiğnendiği için kızaran
dudaklara kaydı, dün geceki öpüşmelerinin anısı henüz çok tazeyken bu hiç iyi
fikir değildi. Dudaklarında karıncalanma hissedince anılarını silmek ister gibi
dudaklarını yaladı ve Eda' dan uzaklaştırdı bakışlarını.
Eda ayağa
kalktı, çantasını alıp restorandan çıkmak için hareketlenince Gökalp de masadan
kalkıp cebinden çıkardığı parayı masaya bıraktı ve kızın arkasından yollandı.
Düşündüğünün aksine Eda onu bırakıp gitmek yerine otoparkta arabanın yanında
gelmesini bekliyordu. Yaklaştığında genç kız umursamaz bir tonda konuştu:
"Otobüsle
dönmek istiyorum ama durak çok uzakta. Beni durağa bırakırsan sevinirim"
"Tabi
ki, atla arabaya"
Kızın
tepkisini beklemeden arabasına bindi, Eda arabaya binmeyince yan koltuğa uzanıp
arabanın kapısını açtı. Kız arabaya binerken bir şeyler mırıldandı. Kız ona
doğrudan bakmamasına rağmen her hareketinin ilgiyle izlenildiğinin farkında
olan genç adam ciddi durmaya çalışsa da gülümsemesine engel olamadı. Eda onun
gülümsemesini görmezden gelerek dışarıyı izlemeye devam edince söylendi:
"Şaka
yapıyordum Eda, seni durağa bırakıp gidecek birimiyim ben?"
Kız
sessizliğini korudu, bu sefer gerçekten kızmıştı anlaşılan. Annesiyle tanışmayı
kabul edebilir miydi? Evet... Kadını tanımasının ona bir faydası var mıydı?
Kenan hakkında kadının ağzından laf alması mümkün görünmüyordu ama aileye
yakınlaştıkça adamı ortaya çıkmaya zorlayabilirdi. Kimse kızının ve eski
sevgilisinin etrafında katlettiği adamın oğlunu görmek istemezdi, şimdiye kadar
bile beklemesi bile garipti zaten. Yan gözle Eda' ya baktı
"Canım?"
"Gidebilir
miyiz Gökalp? Yoksa yürümemi mi istiyorsun?"
Arabasını
çalıştırmak yerine tamamen Eda' ya döndü. Kız gözlerini kırpıştırıyordu
sürekli, gözyaşlarını içeride tutma gayretine rağmen onlar çıkmakta ısrar
ediyordu. Kızın omzuna elini koydu ve yavaşça aşağıya doğru kaydırdı, elini
avcuna alıp dudaklarına götürdü. Eda ona hala bakmıyordu. Kızın elini açıp
avcunun içine dudaklarını bastırdı,
"Benimle
konuşman için ne yapmalıyım güzelim?"
Genç kız
ondan etkilenmeyerek elini çekmek için davrandı ama Gökalp bırakmadı. Kızın
kendisine bakması için yaptığının işe yaramadığını görünce başka ne
yapabileceğini düşündü. Eda üzerindeki cazibesini kaybediyordu galiba. Canı
sıkıldı, kızın elini bırakmak istedi ama az önce kızın elini çekmesini
engelleyen kendisi olunca bunu yapması çok saçma olurdu. Kıza uzanıp diğer
eliyle saçını okşadı.
"Eda,
bana bunu yapma. Beni kendinden uzaklaştırma."
"Sen
kendine aynada bakıyor musun hiç? Türkiye' ye gelirken seninle geçireceğim
zamanların güzel olacağını düşündüğüme inanamıyorum. Senden gittikçe uzaklaştığımı
hissediyorum, bazen bana bakarken... Ne bileyim, hoşuna gitmeyen bir şeyler var
gibi oluyor. Londra' da böyle değildi, üzerime titriyordun. Ne değişti
Gökalp?"
Gökalp
seslice nefes verdi, kızın saçlarından çekti elini ve arkasına yaslandı. Kızla
bağlantısını kaybettiğini hissediyordu, ara sıra aynı ortamda bulunduklarında
kontrollü iken sık görüştüklerinde tepkilerini kontrol edememeye başlamıştı.
Hem Eda' ya hem de kendine kötülük yapıyordu.
Plandan
vazgeçip kızdan ayrılabilir ve ilk fikrini tekrar deneyebilirdi. Eda' yı
planına dahil etmeden önce Kenan' a ulaşmak için adamlarından birini satın
almayı uğraşmış ama başaramamıştı. Belki bu sefer şansı yaver giderdi.
"Ben
kötü bir sevgiliyim Eda, haklısın. Karşımdaki kişiye karşı çoğunlukla özensiz
oluyorum. Bunu düzeltmek için yapabileceğim bir şey var mı bilmiyorum açıkçası.
Sana zaman vermemi veya ilişkimize ara vermeyi istersen seni anlarım.
İlişkimizin gidişatı hakkında kararı sana bırakıyorum."
Eda genç
adama doğru dönünce, Gökalp kızın gözlerinde onu affetme isteğini döndü. Genç
kız koltuğunun izin verdiği kadar Gökalp' e yaklaştı ve yüzünü elleri arasına
aldı. Usulca dudakları birleşti, öpüşmede pasif kalmayı tercih etti genç adam.
İlişkileri konusunda kararı Eda' ya bırakmışken onu ürkütecek bir şey yapmak
istemiyordu. Eda' yı kandırmış, onu baştan çıkarmış ve onu aşkına inandırarak
kendi hissetmediği şeyleri kızın hissetmesini sağlamıştı. Şimdi ise ona bir
çıkış yolu göstermiş ve kararı kıza bırakmıştı, bu kadarını ona borçluydu
Gökalp.
Kız biraz
daha yaklaşıp vites kolu boşluğunun üzerine bacağını attı, kolları Gökalp' in
boynuna dolandı ve onu iyice kendine çekti. Genç adam kızın belini kavradı ve
kucağına doğru çekti Eda' yı. Kız gülünce nefesi Gökalp' in nefesine karıştı,
genç adam öpüşmenin oldukça hoşuna gittiğini fark etti şaşkınlıkla. Kız da
içini ısıtan, aklına egemen olan bir şeyler vardı. Eda dudaklarını Gökalp' ten
çekip boynuna sokuldu, kokusunu içine hapsetmek ister gibi derin derin nefes
aldı. Eda' nın titreyen elleri gömleğinin üzerinden genç adamın kalbini buldu,
avcuna almak ister gibi parmaklarını sıkılaştırdı. Kız konuştuğunda boynuna
dayalı dudaklarından ses boğuk bir şekilde çıktı:
"Seninle
birlikte olduktan sonra sensizliğime geri dönmem çok zor Gökalp."
Kızın
boynuna burnunu sürttü genç adam, gıdıklanan Eda gülümseyerek doğruldu. Gökalp
kızın yüzüne düşen saç tutamını eliyle kulağının arkasına sıkıştırdı, Eda
dikkatli bir şekilde yüzünü inceliyordu. Kıza gülümsedi
"O
kadar dikkatle incelediğine göre gördüğün şeyden hoşlandığın anlamını
çıkarıyorum?"
"Konu
sen olunca beş duyumla algıladığım her şeyden zevk alıyorum Gökalp, seni
seviyorum ve 'her şeyinle' kabul ediyorum."
Kızın
cevabı Gökalp'in kalbine dokundu, göğsündeki elin üzerine elini bastırıp kızı
tekrar öptü. Ayrıldıklarında nefes nefese kalmıştı ikisi de. Gökalp kızın
kalçalarını havaya kaldırıp yan koltuğa geçirdi, genç kız 'hey' diye itiraz
etti.
"Dışarda
konuşalım mı beş dakika?"
"Neden
dışarda, burada söyleyebilirsin?
"İkimizin
de kafamızı toplamamız gerekiyor, bu kadar yakınken net düşünemiyoruz."
Dedikten
sonra arabadan çıkan Gökalp' e kız da katıldı. Yan yana arabaya yaslandılar.
"Bana
zaman vermeni istiyorum Eda, ilişkimizde aklımı karıştıran şeyler
var"
"Bana
soruyorsun ama ayrılmak isteyen sensin galiba"
"Ayrılmak
değil ilişkimizin yakınlığını sınırlamak istiyorum. Senden önce kadınlarla
ilişkilerimde duygusal dalgalanmalar yaşamıyordum, sende ise duygularım
fırtınaya dönüştü. Senden kaynaklı değil; ben birilerine açık olmakta, onları
hayatıma yerleştirmede zorlanıyorum sadece. Sen ise benden her şeyimi
istiyorsun."
"Benden
beklediğin ne tam olarak?"
"İkimizde
ne istediğimize karar verene kadar birbirimize emr-i vaki yapmayı ve ültimatom
vermeyi bırakalım."
Eda
gözlerini kıstı, yere indirdiği bakışları ayaklarını yere sürtmesiyle yerde
yuvarlanan taşları takip etti,
Sinirlendi
"Sana
hangi konuda emr-i vaki yaptım ben?"
"Tartışmayalım"
Kızın
gözlerinde sebebini kestiremediği bir muziplik gezindi ama sonra ifadesini
toplayan kız sesine ciddiyet vererek konuştu.
"Şöyle
yapalım Gökalp, sen benim hakkındaki fikirlerini netleştir ve sevgilin olarak
hayatında bana yer açıp açamayacağına karar ver. Bu dönemde daha net düşünmen
için dudaklarını ve ellerini benden uzak tutmanı istiyorum."
Bunu
benim söylemem gerekirdi aslında...
Gökalp
kendi istediği durumun kız tarafından talep edilmesinden duyduğu rahatlığın
yüzüne yansımaması için kaşlarını çattı. Eda bir adım yaklaştı genç adama,
yüzleri oldukça yakındı şimdi. Eda' nın kokusu burnuna ve aklına sızmaya
başlamıştı yine, derin bir nefes almamak için kendini tuttu. Eda, cilve kattığı
ses tonuyla fısıldadı.
"İsteğime
uyacak mısın?"
Genç kız,
Gökalp'in karar verme sürecini kısaltmak için kendince onun zaafından
yaralanıyordu. Gökalp arabaya yaslandı böylece aralarındaki mesafe için onun
tehlikeli olmaktan uzaklaştı.
"İstemiyorsan
sana dokunmayacağım elbette ama aklında tutmanı istediğim bir şey var: seni
kendimi bile şaşırtacak kadar çok önemsiyorum ve üzmek istemiyorum, bu aşamada
bana inanmanı umabilirim sadece"
Eda' yı
samimiyetine ikna etmek için söyleyebileceği veya söylemek istediği bir şey
yoktu. Fiziksel uzaklık ona iyi gelecekti çünkü artık davranışlarına anlam
veremiyordu. Kızın yanındayken yakınlığından rahatsız olurken öpücüklerinde
kendini kaybediyordu. Tepkilerine beyni değil hormonları mı etki etmeye
başlamıştı? Aralarındaki tuhaf ama kendi içinde mantıklı olan anlaşma ile
sorunlarını kısa bir süreliğine rafa kaldıran ikili dönüş yolunda fazla
konuşmadılar. Gökalp, Eda' yı evine bıraktıktan sonra arkadaşlarıyla maç
izleyeceği mekana gitti.
Dikkatini ne maça ne de arkadaşlarına veremiyordu. Bugünkü duruma nasıl
olup da geldiklerini anlamıyordu çünkü. Eda' yı ayrılması için resmen teşvik
etmiş bir de kararı ona bırakmıştı, sonrasında da kızla yakınlığını sınırlamak
için hiç de politik olmayan bir şekilde doğrudan 'araya mesafe koyalım' diye
teklifte bulunmuştu. Kaç aydır verdiği emekleri hiçe sayarak -bir aptal gibi-
kızı kendinden uzaklaştırmıştı ama bundan dolayı duyduğu rahatlık ise başka bir
konuydu. Sadece duygularının kontrolünü kaybetmekle kalmamıştı anlaşılan,
düşünme yetisi de bozuluyordu.
Omzuna dokunan el ile irkilince etrafında bir
kahkaha yankılandı
"Ekrana bile bakmadığına göre bu
dalgınlığın sebebi maç olamaz dostum, neyin var bu akşam?"
Arkadaşının elini itip koltuğuna yaslandı
"Belki yas tutmaya erken
başlamışımdır."
"'Maç doksan dakikadır' demişler hemen
umutsuzluğa kapılma böyle."
"Yenilen takımı izleyip sinir olmaya gerek
yok aslında, eve gitsem daha iyi. Yorucu bir gündü zaten"
"İşten yorulmayan adam boş gününde mi
yoruluyor? Başka bahane bul."
"Can sıkıcı şeyler düşünmek için işte
olmaya gerek yok demek ki."
Serkan birasından koca bir yudum aldı, ekrana
takılan gözlerine rağmen yüzü Gökalp'e dönüktü. Heyecanla izlediği ataktan sonuç
alınmayınca sessiz bir küfür savurdu ve arkadaşına yöneltti bakışlarını:
"Maçtan sonra bara gideriz hep beraber.
İçeriz, kafan dağılır biraz."
İçeceğinden yudum alan Gökalp, kafasını olumsuz
anlamda salladı "Kafamın dağılmaya değil, toplanmaya ihtiyacı var. Biraz
dışarı çıkacağım, duman altı oldu burası iyice."
"Bende geleyim seninle, temiz hava iyi
gelir. Bakarsın geri geldiğimde farkı kapatmış oluruz."
"Bu fark kapanmaz birader, bütün gece
dışarıda kalman gerekebilir."
İkili dışarı çıkarlarken arkadaşı sallanıyordu.
Gökalp, bara giderek daha
fazla içmesine gerek yok, diye düşündü. Maçın ardından Serkan' ı evine
bırakmayı teklif etse daha iyi olurdu belki de. Dışarıda hava nemli ve
bunaltıcıydı, yağmur havası vardı.
Serkan derin derin nefeslendi.
"Oh be dünya varmış, evde izlemek varken
neden tıkılıyoruz buraya bilmem ki."
"Ortamda oksijen miktarı az olunca
üzerimize miskinlik çöker ve tepkilerimizde yavaşlama olur, bu yüzden takım
yenildiğinde daha az üzülürüz. Yani bu ortamlarda yenilsek de keyfimiz yerinde
oluyor. Takım yendiğinde ise kutlama için mekan aramak zorunda kalmıyoruz,
sadece elimizi kaldırıp sipariş vermek yetiyor."
Arkadaşının şaşkın bakışları altında sözlerini
bitirdi ve gülümsedi, Serkan bir an sonra başını sağa sola salladı.
"Atıyorsun"
"Tabi ki atıyorum ama mantıklı olduğunu
kabul et."
"Kabul, kısacık bir an bile olsa sana
inandım. Altını çiziyorum kısacık bir an..."
O sırada Serkan kapının biraz ilerisinde sigara
içen iki kızı göz hapsine almıştı. Kızlara bakan Gökalp, onların da kayıtsız
olmadığını gördü. Kızlar, doğrudan onlara bakmasalar da hareketlerinde dikkat
edilmişlik hali vardı. İkisinin de bakışlarının üzerinde olduğunu fark
eden kızıl saçlı, Serkan' a yarım bir gülümseme gönderdi ve saçlarını savurarak
yanındaki diğer kıza bir şey söyledi. Kızlardan bakışlarını çeken Gökalp,
Serkan' ın dikkatini çekmek için arkadaşının koluna dokundu.
"Mantıklı olan başka bir şey daha
söyleyeyim, insanlara böyle bakarsan seni sarhoş bir serseri
zannedebilirler"
O sırada kızıl saçlı olan kısa bir kahkaha atıp
diğerinin koluna girdi ve salınarak kapıya doğru yöneldi. Kapıda kendilerine
bakıp kalan gençlere ikinci kez bakmayan kızlar kapıdan kaybolunca Serkan
tekrar arkadaşına döndü:
"Mantığın canı cehenneme, hayatın kendisi
mantıksız. Havamızı aldık, hadi içeri girip suni teneffüse ihtiyacı olan var mı
bakalım"
Gökalp yüzünü buruşturdu "Bu kadar basit
diyorsun, kapıda öylesine baktı diye kızın sana 'evet' diyeceğini var
sayıyorsun."
"Sözler önemli değil dostum. Vücut dili, ten
uyumu diye bir şey var ve bu kız bana tek bir şey söyledi geçerken 'gel ve beni
al'.
Gökalp pes diye geçirdi içinden, arkadaşına
eliyle kapıyı gösterdi ve ekledi
"O halde git ve al onu Serkan ama ben eve
gidiyorum, seni bırakmamı istemezsin sanırım"
"İçeri girelim ve sende kızılın yanındaki
sarışın kızla ilgilen. Rahiplere döndün iyice, ne zamandır yanında kadın
görmüyorum. Hiç sağlıklı değil, benden uyarması."
"Ne saçmalıyorsun sen?"
"Yalnızlık, sen ve ben gibi adamlara göre
değil Gökalp, Böyle devam edersen, yakında kadın cinsinden kim olduğu fark
etmemeye başlayacak."
Arkadaşının sözlerine kızsa da, düşününce haklı
olduğunu görebiliyordu, bu kadar münzevi bir hayat yaşamamıştı daha önce.
Son zamanlardaki bu dağınık halinin, yani Eda' dan etkilenmeye başlamasının
başka bir sebebi olamazdı. Eda ile arasındaki tensel temasın kız Türkiye' ye
geldikten sonra artmış olması da bu etkilenmeyi körükleyen başka bir sebep
olabilirdi.
Babasını kaybettikten sonra görüştüğü tek kız
Eda' ydı ve Londra' da iki veya üç gün yalnız kalmayacakları ortamlarda
buluşurlardı. O zamanlar Gökalp kıza dokunmaktan özellikle kaçınırdı, Eda ise
daha çekingen davranırdı. İlişkinin başında sadece sözleriyle kızı etkilemeyi
başarmıştı, fazlasına gerek duymamıştı genç adam. Kaçamak öpücükler ve kısa
sarılmalar yetiyor gibiydi o sıralarda. Hâlbuki Eda' nın ilişkiye bakışı
değişmişti bir süredir; Gökalp' i incelemeye, sahiplenmeye, ailesini merak
etmeye ve fiziksel uzaklığını 'doğru' yorumlamaya başlamıştı.
"Maçı bitirmeyecek misin?"
Serkan' ın sözleri düşüncelerden sıyrılmasına
neden oldu, olumsuz anlamda başını salladı "Canım daha fazla sıkılmasın,
görüşürüz. Diğerlerine de selamımı söyle."
Arabasına giderken Serkan arkasından seslendi
"Söylediklerimi düşün."
Düşünecekti...
Ertesi gün Gökçe' nin isteğiyle yaptıkları
toplantının ardından genç adamın odasına geçtiler. Sekreterini arayıp iki Türk
kahvesi istedi. Ablasının aklı işlerle meşgul olacak ki pek konuşmuyordu.
"Toplantıda aklına yatmayan bir şey mi var
abla?"
"İşler çok iyi değil Gökalp, bir şey
yapmamız gerekiyor."
"Kısa süreli bir durum olabilir, durgun bu
aralar. İstersen transfer ağımızı yeniden düzenleriz, hatta mevsimlik olarak
değişen bir hale getirebiliriz. Yaz döneminde turizm bölgelerine ağırlık
verelim mesela"
Gökçe muzipçe kardeşine baktı:
"Belki de Eda ile konuşmalıyım. Şirketler
hakkında özel araştırmalar yaptığını söylemişti. Bize de bir öneri
sunabilir?"
"Onu şirket işlerimize bulaştırma konusunda
samimi olduğunu düşünmediğimden, teklifini eğlenceli bulduğumu
söyleyebilirim."
Gökçe sahte bir bilgiçlikle onu onayladı
"Hım evet haklısın, düşmanları kendi cephemize sokmamalıyız."
"Aynen öyle."
Gökçe elindeki kağıtları masanın üzerine
bıraktı, can sıkıntısını atmak ister gibi yüzünü ovuşturdu. Gelen kahvelerin
kokusu odaya dolunca Gökalp derin bir nefes aldı, çok rahatlatıcı ve iştah
açıcı bir kokuydu. Gökçe sıkıntıyla söylendi:
"Sonumuz Gurbet gibi olmasın da..."
"Asla. O adamlar bizden farklı olarak
sadece kirli işlerden gelir elde ediyordu."
"İflasının o kadar hızlı olması
çok garip, bence borçları yüzünden ülke dışına kaçacaklar.Onu maskelemek için
böyle yaptılar."
"Belki de..."
"Biz aradan çıkınca adamın işleri artar
diye düşünmüştüm halbuki. Babamla rekabet etmeye başlamışlar demiştin."
Konunun gittiği saçma akıştan hoşlanmayan genç
adam konuyu kapatmak istedi:
"Kim bilir, kiminle, ne hesapları vardı da,
bir anda bu hale düştüler. Biz kendi işimize bakalım."
Gökçe iç geçirdi ve arkasına yaslandı. Kısa
süren huzurlu sessizlik, Gökçe' nin sorusuyla yine bozuldu.
"Eda ile ilişkiniz nasıl
gidiyor?"
Ablasına baktı dik dik, kızın yüzünde ise
meraklı bir ifade vardı. Gerçekten onun ilişkisini mi merak ediyordu yani?
Ablasının merakının gerçek sebebinin sorgulama gereği duymadı genç adam.
"Bu konuya dahil değilsin abla."
"Kızı eve getirip tanıştırdığında bizi de
dahil ettin bence."
"Tanışmanız benim tercihim değildi, Eda'
nın ısrarıyla oldu biliyorsun? Merakını giderdiğimize göre artık sizden uzak
duracaktır. "
Gökçe küçük bir kahkaha attı "Hım, kızın
benden hoşlandığını düşünmüştüm halbuki, yanılmışım..."
Ablasına gülümsedi "Sen müstakbel
görümcesin, Şeker Kız Candy bile olsan kıymeti yok. Eda' ya göre başının
üzerinde 'tehlike sinyali' yanıp sönüyordur."
"Görümcesi olabilirim ama tehlike sinyalini
yanlış kişide görüyor kız."
Genç adam kahvesinden keyifli bir yudum aldı,
"Bu, üzerinden espri yapacağımız bir konu değil, Eda' dan uzak durmanı
istiyorum. Babasının kim olduğunu unutma."
"Adamın yapabilecekleri konusunda kendini
kandıran sen olmayasın Gökalp? Belki kızla bende görüşürsem Kenan'ın senin
samimiyetine inanma ihtimali artarken öldürülme ihtimalin düşer."
Gökçe konunun ciddiyetine rağmen alay eder gibi
bakıyordu. Kızın üzüntüsünü mü yoksa öfkesini mi gizlemek için böyle yaptığını
kestiremedi. Belki gerçekten de onunla alay ediyordu... Ablasıyla kendisi
arasındaki benzerlik barizdi. Dün kendisi de Eda' ya aynı soğuk ve alaycı
gözlerle mi bakmıştı? Gökçe' nin bakışlarından rahatsız olan genç adam,
kafasını çevirdi. Kahvesini yudumlarken evrakları eline aldı ve ablasına
bakmadan konuştu:
"Önerini dikkate alacağım. Şimdi, izin
verirsen?"
Gökçe bir süre ona bakmayı sürdürdü ama genç
adam onun varlığını görmezden gelerek çalışmaya başlayınca,
"İnanılmaz birisin, bu bataklığa girerken
bizi de içine çektiğinin farkında değil misin? Mantıklı olmanın zamanı geldi de
geçiyor küçük kardeş! Ya oynamayı bırak ya da oynadığın oyunu ciddiye al!"
dedikten sonra topuklarını vurarak odadan çıktı.
Kız odadan çıkana kadar önündeki yazılara boş
boş bakmaya devam etti. Ailesini bu işe dahil ettiği için kendine küfretti.
Babasına kızarken ailesini aynı durma sokacağını hiç düşünmemişti. Kenan'
ın öfkesine maruz kalacak olursa, adam ailesine bulaşmadan sadece onun işini
bitireceğini umabilirdi. Babası gibi...
Ailesine planı konusunda bilgi vermeden Eda' nın
tanışma isteğini yerine getirmesi mümkün değildi. Kızı oyalamak için sahte bir
aile gösterebilirdi ama Eda şirketleri hakkında bilgiye sahip olduğunu
söylemişti, ablasını da simaen tanıyor olması beklenirdi.
Ayağa kalkıp pencerenin önüne gitti. Manzarayı
seyretmek içini rahatlatıyordu, düşünmesini kolaylaştıran bir etki yapıyordu
üzerinde.
Cebinden telefonu çıkardı ve elinde çevirmeye
başladı. Dünden beri kızla konuşmamışlardı, Eda bilinçli olarak ondan uzak
durmaya mı çalışıyordu yoksa aklına gelmediği için mi onu aramamıştı? Kızın
mesafeli davranması için söyledikleri sonuç vermişti belki de, ona düşünmesi
için fırsat veriyordu.
Telefonda kızın numarasını buldu, kararsızca
parmağı ismin üzerinde kaldı bir süre. Sıkıntıyla ekranını kapattı ve telefonu
cebine koydu. Az sonra telefonunu cebinden tekrar çıkardı, ekranını açtı ve
isim listesi yine karşısındaydı. O sırada telefon çaldığında aramakta kararsız
kaldığı kişinin ismi ekranı kapladı. Acele etmeden telefona cevap verdi. Kızın
sesi biraz bozuktu ama soğuk sayılmazdı. Kısa selamlaşmanın ardından, Eda sözü
fazla uzatmadan Gökalp' i yemeğe davet etti. Akşam için sözleşip telefonu
kapattılar.
Pencerenin dışında akıp giden hayatı bir süre
sessizce seyreden genç adam, Eda' nın o an ne düşündüğünü, sesinin neden bozuk
olduğunu veya ona karşı hislerinin hala eskisi gibi olup olmadığını bilmiyordu.
Belki Eda da onun gibi hayatı izlerken ilişkilerini sorguluyordu.
Akşama kadar işleriyle ilgilendi, buluşma saati yaklaşınca eve uğrayıp üzerini
değiştirdi. Eda, onu Kızılay' da bekleyecekti. Buluşma yerine vardığında, kızı
meydandaki kalabalığın içinden zorlukla seçebildi. Arabasını yanına
yaklaştırdı. Genç kız arabaya binip hemen uzandı ve Gökalp' in yanağına baskılı
bir öpücük kondurdu.
"Geç
kaldın canım ya..."
"Kusura
bakma Eda, eve uğradım. İş kıyafetlerimde dolaşmayı sevmiyorum."
Kız
kıkırdadı
"Biliyor
musun? Seni bu kıyafetlerle gören şirket patronu olduğuna ihtimal vermez"
Nereye
davetli olduğunu bilmeyen Gökalp yavaş ilerliyordu
"Bu
iltifat gibi gelmedi kulağıma, nereye gidiyoruz bu arada?"
"Arabanı
bırakabileceğin bir yere, bu akşam buralardayız. Sana döner ısmarlayacağım
sonra da sinema"
Kıza
baktı, komik bir ifadeyle sırıtıyordu. Neyi bu kadar eğlenceli bulduğunu
anlamadı. Arabasını otoparka doğru sürdü.
"Ayrıca
sana yakışmayacak bir kıyafet olduğunu sanmıyorum Gökalp. Takım elbiseli veya
spor, sen her halinle yakışıklısın."
Kıza baktı
kısa bir an, garip bir hali vardı ama sebebini anlamamıştı. Bütün gün boyunca
konuşmadıkları için kızın keyifsiz olacağını düşünmüştü ama yanılmıştı. Gökalp
ne olmuş olabileceğini düşünürken; Eda, ışıklarla bezeli sokakları büyük bir
keyifle izlemekteydi.
Arabayı
bırakıp yürümeye başladıklarında Eda, genç adamın koluna girdi. Gökalp gerildi
ister istemez ama elini tutmasından daha iyiydi tabi. Yürürken kızın göğsü
arada bir Gökalp' e sürtünüyordu, ilk seferlerde istemeyerek olduğunu
düşündüyse de temas tekrarlandıkça bilinçli olma ihtimalinin yüksek olduğuna
karar verdi. Hareket kabiliyeti olmayan bir organ olması, her hareketinin
istemsiz olmasını doğurmazdı sonuçta. Eda başkalarının da kolunda yürüyordu,
onların kolları aynı baskıya maruz kalıyor muydu acaba? Kadınlar neyse ama ya
erkekler... Kendi düşüncesinden rahatsız oldu, böyle şeylerle aklını meşgul
etmemeliydi. Kızın elini avcuna alıp koluna değen yumuşaklıktan kurtuldu.
Eda
teziyle ilgili bir şeyler anlatırken nihayet sinemaya vardılar. Eda' nın
seçtiği bir aşk filmine bilet aldıktan sonra yemek için selfservis yapan bir
lokantaya gittiler. Son seansa bilet almışlardı, bu da iki saatten fazla
zamanları olduğu anlamına geliyordu.
Dürümlerini
alıp masaya geçtiklerinde Eda daha fazla dayanamadı ve baklayı ağzından çıkardı
"Hiç
sormuyorsun bugün neden mutlusun diye."
"Ben üzerime
alınmıştım, başka bir sebebimi vardı?"
Eda yapma
der gibi gözlerini devirdi,
"Peki,
nedir bu güzelliği bu kadar mutlu eden? Benim dışımda yani"
"Tezim
bitti sayılır canım, dün gece gönderdim hocama ve oldukça beğendiğini anladım.
Kendi söylemedi tabi ama ben anladım işte. Düzeltme yapılacak çok az yer var.
Sonrasında bitmiş halini göndereceğim. Tezimi tartışmak için bir gün
belirledikten sonra bir şey kalmamış demektir."
"Neredeyse
bitti o zaman, rahatsın artık"
"Evet,
tatilim şimdiden başladı sayılır."
"Eda
yanlış anlama ama bu kadar olduğunu sanmıyorum. Başka ne var?"
Kızı
muzipçe gülümsedi, elindeki dürümü bıraktı.
Bende
bırakmalı mıyım? Sadece yemek yiyemez miydik, verilecek güzel haberler
olmadan...
Gökalp de
kızın hareketini tekrarladı ve Eda' nın konuşmasını beklediğini gösterir
şekilde ellerini masada birleştirdi.
"Tezim
bittikten sonra Türkiye' ye yerleşmeye karar verdim Gökalp, gerçi şehri
düşünmedim ama İstanbul olabilir."
Gökalp
bakmaya devam etti. Bunun nesi
bu kadar eğlenceli... Beklediği tepkiyi görememenin etkisiyle Eda' nın yüzü
düşer gibi olunca, kıza şirin olduğunu umduğu bir gülümseme gönderdi. Eda' nın
yüzü tekrar aydınlandı.
"Tepkisizliğimi
maruz gör, bir an algılayamadım. Akademik kariyerine Londra' da devam etmeyi
düşünüyordun. Fikrini değiştiren ne oldu?"
"Birkaç
Üniversite ile görüştüm, benim için uygun pozisyonlar var. Annemden uzak olmak
istemiyorum artık, ona söylemedim henüz kararımı."
"Annen
çok sevinecektir, başka türlüsü mümkün değil"
"Sanmıyorum
canım, Türkiye' de eğitim görmemi istemedi hiç, sana söylemiştim hatırlarsan.
Eğitimimin iyi olması için diye der her zaman. Ama farklı şeyler var bence,
Türkiye' de bulunduğum dönemlerden bile hoşnut değil. Bu tatilde bile Avrupa
turu yapmayı teklif etti bana düşünsene..."
Eda' nın
annesinin kızını Kenan' dan uzak tutmak istediği açıktı. Kenan için kızın
Türkiye' de veya İngiltere' de olmasının farkı yoktu aslında, ulaşmak istese
mesafe adamı durdurmazdı. Annesi kendince adama 'uzak dur' mesajı mı vermek
istiyordu acaba? Anneyle tanışmanın çok kötü bir fikir olmadığına inanmaya
başlamıştı.
"Senin
kararına olumsuz mu yaklaşır sence?"
Eda
keyifsizce dürümünden kopardığı parçayı ağzına attı
"Olumsuz
kelimesi karşılamaz tepkisini. İş olayı netleşince mi söylesem acaba?"
Dürümünü
eline alıp düşünceli bir şekilde yemeye başladı, fırsattan yararlanan Gökalp de
dürümüyle ilgilendi. Et soğumaya dönmüştü ve damağında çok hoş bir tat
bırakmıyordu. Zaten soğuk olan yemekten keyif almadığına göre Eda' nın
sorunuyla ilgilenmekte sakınca görmedi.
"İstersen
annenle konuşurken yanında olurum canım, ben varken çok ters bir tepki
vermeyebilir"
Eda
şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı, sonra da koca bir gülümseme yerleşti yüzüne.
"Çok
memnun olurum ama..."
"Ama?"
"Tanışmanızı
istedim diye yaptığımız kavga hala sıcakken senden bu teklifin gelmesine anlam
veremedim?"
Gökalp
yemeğini tabağına bıraktı arkasına yaslandı, kıza çapkın bir bakış gönderdi
"Biraz
düşününce tanışmamızın olumlu yönleri çok daha fazla"
Eda, genç
adamın gülümsemesine karşılık utanmış gibi yapıp gözlerini kaçırdı ve yemeğinin
son lokmasını ağzına attı. Lokmayı kibarca çiğnerken ona bakmadan konuştu.
"Olumlu
taraflarını görmen için seni ikna eden ne oldu acaba?"
"Üzümünü
ye bağını sorma demiş atalarımız"
"Ben
tahmin edeyim o zaman" deyip düşüme taklidi yapmaya başladı. Gökalp bir
şey demeden kızın yönlendirildiği tahmini yapmasını bekledi. Eda bulmuş gibi
bir bakışla genç adamı süzdü.
"Tatil
için bana sürpriz yapmış ve önceden yer ayırtmıştın. Eğer gitmezsek yaptığın
ödeme yanacak."
Gökalp gülümseyerek
alkışladı genç kızı, tahmini hakkında yorum yapmadan asıl konuya geri döndü.
"Ne
diyorsun peki?"
"Tamam,
annemle konuşurken yanımda olman onun fikirlerini etkiler eminim. Seni
tanıyınca Türkiye' ye yerleşme isteğimi anlayışla karşılayacaktır."
Ellerini
göğsüne kavuşturup kızın yüzünde gözlerini dolaştırdı tembelce
"Yerleşme
sebebinin annen olduğunu sanıyordum, bende etkili miyim kararında?"
Sözlerinin
anlamının yeni yeni ayırdına varan genç kızın yüzü koyu tonlarda bir pembeye
dönüşürken heyecanını bastıramadığı sesiyle kendini açıklamaya çabaladı.
"Evet...
Yani hayır... Sen de çok önemlisin tabi ama sebep annem... Asıl sebep
yani." Saçmaladığını fark eden Eda, pes etmiş gibi bıkkınca ona baktı,
genç adamın tepkisini ölçer gibi bakışlarını ondan ayırmadan konuştu
"Seninle aramda özel bir şeyler olduğunu düşünürse benim burada kalma
kararımı anlayışla karşılayacaktır."
Genç kızı
nedensiz yere zorladığını gören Gökalp konuyu kapatmanın daha iyi olacağına
karar verdi.
"Sen
uygun olduğun bir zamanı söylemen yeterli güzelim. Yemeğini yedin herhalde
çıkalım mı artık? Biraz yürüyelim filmden önce"
Sinemaya
yürüyerek gittiler. Gökalp açlığını koca bir porsiyon mısır ile dindirmeye
karar verdi, daha film başlamadan kutunun yarısını bitirmişti bile. Fazlaca
yediği mısırlarla bir miktar bulanan midesi ve omzuna dayalı baş eşliğinde
durgun filmi izlemeye çalıştı.
Filmin
ikinci yarısına geçtiklerinde Eda iyiden iyiye Gökalp' e yaslanmaya başlamıştı
ama kucağındaki boş mısır kutusunu iki eliyle tuttuğu için elleri kendine
kalmıştı en azından. Genç kızın burnundan çıkan garip sesi işitince tek
sıkılanın kendisi olmadığını fark etti gülerek. Eda uykuya teslim olmuştu
çoktan. Omzunu oynatınca kızın başı öne doğru düşecekken eliyle destekledi,
aksi halde boynu sakatlanabilirdi. Dikkatli bir şekilde tekrar yerine yani
omzuna yerleştirdi kızın başını, eline dolanan saçları geriye doğru attı. Kızın
tekrar öne düşmesini engellemek için kolunu Eda' nın omzuna atıp kızı
sabitledi. Ellerini aşağı doğru ilerletince eline takılan saçları düzeltirken
kızın uzun saçlarının dokunuşundan hoşlandı, yumuşacıktı. Elinden tekrar kayan
saçları rahat bırakıp filme geri döndü.
Sevmeden
evlenerek birbirlerine sadakatsizlik yapan bir çiftin birbirlerine aşık olma
sürecini anlatan film sonlarına doğru ilgisini çekmeye başladı. Adamın
kendisini aldatan karısını affetmesi ve ilişkilerini oldukça romantik bir seyir
izlemeye başlaması ilginçti.
Başını
yana çevirince Eda' nın saçlarına sürtündü çenesi, hafif bir dokunuşla
tekrarladı hareketini. Bu filmdeki çift ikisi olsa kızın alacağı kararı merak
etti ister istemez. Gökalp' in kendisine oyun oynadığını ve kendi amaçları için
kullandığını öğrendiğinde genç adam için hissetleri güçlü bir aşk da olsa onu
affetmezdi herhalde. Eda dürüstlüğe sıkı sıkıya bağlı biriydi ve kendisiyle bu
şekilde oynanmış olmasını gururuna yediremezdi. İlişkileri kendisi için 'mutlu
sonla' bittiğinde kızın bu özelliğine güveniyordu zaten Gökalp de. Eda, onu bir
daha görmek istemeyecek; sonuç olarak Gökalp' i gereksiz vicdan
dalgalanmalarıyla sarsmak için etrafında dönüp durmayacaktı.
Filmin
bitmesiyle birlikte ışıklar yanınca Eda homurdanarak yüzünü buruşturdu.
Gözlerini açmaya çalışıyordu ama başaramıyordu. Spot ışıklar Gökalp' i bile
rahatsız ettiğine göre onu kör ediyor olmalıydı. Kızı ayağa kaldırdı ve elinden
tutup ilerlemeye başladı, Eda yeni yürüyen bir bebek gibi sallanarak yürüyordu.
Kızın uykusunun zor dağıldığı belliydi.
Sabahları
en az yarım saat kendine gelemiyordur.
Gökalp ise
uyanmadan önce ayılan insanlardandı, gözleri açıldıktan sonra uyku mahmurluğu
yaşamazdı hiç. Bilmeyen biri çoktan uyanmış olduğunu zannederdi.
Kızı
sinemanın yakınındaki bir kafeye götürdü; Eda elini tutmuş sakince takip
ediyordu onu, hala kendine gelememiş olması garip gelse de bir şey söylemedi
genç adam. Kafeye girip duvar kenarına dayalı koltuklara oturdular, koltukların
karşısında masa yerine alçak sehpalar vardı. Yemek yemekten çok bir şeyler
içmek için dizayn edilmiş bir mekandı. Eda' nın da onayı ile kıza ve kendisine birer
kahve söyledi. Sonunda dayanamadı Gökalp
"Bu
halin ne Eda? Uykunu almış ve dinç olman gerekirken sen ayakta uyuyorsun
hala"
"Böyle
söyleme, zaten çok utanıyorum. Sevgilimle romantik bir film izlemeyi
tasarlamıştım ama yanında uyudum anca."
"Uyuman
neyse ama horlamanı beklemiyordum açıkçası"
Eda şok
içinde ona bakınca kendini tutamadı ve bir kahkaha attı Gökalp, kızın gerçek
şaşkınlığı onu eğlendirmişti. Kızın yüzündeki ifadeye bakınca gülüşü yavaşça
sakinleşti ve sona erdi ama hala gülümsemeye devam ediyordu.
"Ne?"
"İlk
defa böyle güldüğünü gördüm Gökalp, daha sık uyumalıyım yanında"
Eda
kırdığı potu anlayınca yüzüne kırmızılık yayıldı
"Yanında
dediysem etrafta başka insanlar varken tabi, halka açık alanlarda"
Gökalp
gülümsemesi hala yüzünde, elini 'boş ver' anlamında salladı ve kahvesinden bir
yudum aldı. Eda da kahvesinden içmeye başladı ama aklı bir şeyle meşguldü.
Yanındaki kızın yüzüne doğru eğdi başını genç adam.
"Güldüm
diye mi kızdın? Alay etmek için değildi, hoşuma gittiği için güldüm."
Kız başını
kaldırdı ve Gökalp' e yöneltti bakışlarında genç adamın adlandıramadığı bir
ışık vardı.
"Aksine
gülüşün çok güzeldi, içimi ısıttı. Daha önce de seni kendime güldürmüştüm tabi
ama... Ne bileyim bu seferki farklı geldi."
Tekrar
önüne dönüp kahvesini aldı eline, Gökalp ise gözlerini dikmiş kıza bakıyordu.
Eda' nın tahminin ne kadar doğru olduğunun farkında olup olmadığını
düşünüyordu. Daha Eda' nın yaptığı şakalara, kıza hoş görünmek için abartı
gülüşlerle destek verdiği olmuştu. Kız da onunla birlikte eğlenmişti o
zamanlar, şimdi aradaki farkı nasıl yakalamıştı?
Daha fazla
açık vermemek için kıza diktiği gözlerini önündeki sehpaya çevirdi. Bir süre
ikisi de konuşmadılar, sonra Eda ona doğru yaklaştı ve sesine yansımış belirgin
bir utançla aklına takılan 'önemli' soruyu sordu.
"Horladım
mı gerçekten? Gülme... Sinüslerimde bir şey var; eğri bir kemik mi, kıkırdak mı
ne öyle bir şey. Bazen uyurken ses çıkıyormuş burnumdan."
Kızın
burnunu hafifçe sıktı,
"Uyardığın
iyi oldu tatile gidince otelde senin odanın yanındaki odaları da kiralayayım.
Rahatsızlık veriyor diye şikayete gelmesin insanlar."
Eda, genç
adamın elini alıp avcunu yanağına dayadı. Kızın gözlerinde ışıklar oynaşıyordu
sanki, Gökalp' e bir şey anlatmak ister gibiydiler. Kızın yanağını hafifçe
okşayıp isteksizce elini geri çekti, Eda' nın dokunuşlarına alışmaması
gerektiğinin farkındaydı ama ne de olsa bir erkekti ve Eda kendisine böyle
bakarken etkilenmemesi mümkün değildi. Cüzdanından para çıkarıp masaya bıraktı,
ayağa kalkıp kıza uzattı kolunu
"Prenses?"
Eda bir
şey demeden gülümsedi ve kendine uzatılan kola girdi. Arabayı bıraktıkları
otoparka gidene kadar havadan sudan konuştular.
Genç kızın
evinin önünde durduklarına uzanıp yanağından öptü ve 'iyi geceler' dedi. Eda
alınmış bir ifadeyle baktı Gökalp'e.
Fazlasını
yasakladığını unutmadın değil mi?
Kızın
yasağını delmeye niyeti olmadığını gösterir bir şekilde, koltuğuna yaslandı ve
gülümsedi. Eda da 'sen bilirsin' bakışı göndererek sahte bir keyifle arabadan
indi ve Gökalp arkasından bakarken eve girmeden önce kapıda durup öpücük
yolladı.
Kızın
arkasından bir süre baktıktan sonra arabasını çalıştıran Gökalp, arkada bir an
parlayıp sönen farları görünce dikiz aynasından geriye baktı. Köşe başında park
eden arabayı yeni fark etmişti, araba ne zamandır ordaydı? Buraya gelirken
yanından geçip geçmediğini anımsamaya çalıştı ama hatırlayamadı.
Hareket
etmeden bir süre bekleyip arabayı izledi ama herhangi bir hareket olmayınca
arabasını durdurup indi. Merakını gidermenin en iyi yolu onunla yüzleşmekti.
Park etmiş arabaya doğru yürürken araba bir anda uzun farlarını açtı ve ışık
Gökalp'i kör etti. Elini gözlerine siper eden genç adam karşısındaki arabanın
motorunun kükremesi üzerine gayri ihtiyarı yana çekildi. Yanından geçen araba
kıl payı Gökalp' i sıyırdı ve hızlıca uzaklaştı. Gözlerindeki parlama sona
erene kadar kaldırımda dikilen Gökalp şüpheli arabanın amacının ne olduğunu
öğrenememekten rahatsızdı. Arabanın markasını veya plakasına dikkat etmediği
için kendine kızarak arabasına yürüdü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder