Yanlış Hesap 2. Bölüm

 

İki günlük bir takibin ardından bir türlü beklediği fırsatı yakalayamayan Gökalp kızla doğrudan gidip tanışmayı bile düşünmeye başlamıştı. Doğal görünecek tanışma senaryoları aklında dönüp dururken Eda' nın okuldan sonra gittiği kafeteryaya gitti. Yarım saat sonra Eda dalgın bir şekilde içeri girdi ve pencere önündeki masaya yerleşti. Eda' nın dikkatini çekmek istemediğinden gözünü dikip bakmamaya çalışıyordu ama lafa nasıl başlayacağını kestiremediğinden kızın hareketlerine yoğunlaşmaktan kendini alamıyordu. Kızın, önünde duran kağıt yığınına gömüldüğünü görünce en bilinen ama doğal tanışma şeklinde karar kıldı. Kasaya gidip kendine kahve alıp pencere kenarındaki masa sırasının yanından ilerlemeye başladı. Eda' ya yaklaştığında kaza süsü vererek elindeki kahveyi masaya düşürdü. Sıcak kahve olduğu gibi masaya yayılarak kağıtları renklendirirken Eda çığlık atarak ayağa kalktı. Gökalp hızlı bir hareketle, yarıya kadar boşalmış kahve bardağını kaldırdı ancak kağıtlar oldukça ıslanmış, bazılarının mürekkepleri birbirine karışmaya başlamıştı. Genç adam sesine pişmanlık yükleyerek konuşmaya başladı.

"Are you okey? Sorry..."

Kız sinirli bir ses tonuyla

"Okey, okey! I am fine" dedi ve ekledi "Şu hale bak, lanet olsun..."

Gökalp kızın yüzüne baktı:

"Gerçekten çok üzgünüm."

Eda kafasını kaldırdı ve Gökalp ile göz göze geldiler, şaşkınlığı kızgınlığına galip gelmiş bir ifadeyle baktı kız. Eda' nın içinden Türk müsünüz? demek geçtiği belliydi ama bu saçma soruyu savuşturan genç kız ona cevap verdi.

"Sorun değil demek isterdim ama bunları kullanmam gereken bir araştırma var ve bu halleriyle mümkün değil"

Gökalp kaşlarını çattı, masaya baktı tekrar. Kağıtlardan okuyabildiği kadarıyla kızın araştırdığı şirketlerin çoğuyla çalışmışlıkları vardı, taşıma şirketi sahibi olduklarından birçok firmayla iş yapmaktaydılar.

"Yardımcı olabileceğimi sanıyorum"

Eda masada bulunan kağıtları daha da ıslanmalarını engellemek için silmeye çalışıyordu

"Nasıl yardım edeceksiniz anlamadım, bunlar için birçok yazışma yaptım ben. Aynı yerlerden tekrar bilgi talep edemem, kullanabileceğimi kullanıp kalan içinse başka şekilde bilgi alırım artık."

"Sizin için bu şirketlerden daha kapsamlı belgeler alabilirim desem?"

Kız masadan ayırdığı gözleriyle dikkatlice baktı Gökalp' e. Genç adam, kızın gözlerindeki bakışın aynı babası olduğunun fark etti sıkıntıyla, adamla hiç yüz yüze gelmemişlerdi ama fotoğraflarından gördüğü kadarıyla aradaki bariz benzerlik dikkatten kaçmıyordu. Kızın gözleri babasından daha iriydi ama aynı şekle ve renge sahipti. Tek benzerliğin fiziksel olmadığını görmek hiç iyi olmamıştı Gökalp için, karşısındakinin aklından geçenleri bildiği hissini veren bakışlara sahipti ikisi de. Kızdan gözlerini kaçırdı rahatsız olarak, Eda' nın ise yüzü kızardı ve tekrar masayla ilgilenmeye başladı.

"Nasıl olacak bu?"

"Ben bu şirketlerle iş yapıyorum, yani şirketim yapıyor. İzin verin sizin istediğiniz bilgileri bağlantılarımı kullanarak elde edeyim."

"Neden yapacaksınız bunu?"

Gökalp cevap vermeyince masayı bırakıp genç adama baktı kız,

"Kahve bir kazaydı ve üzgün olduğunuza inanıyorum."

"İzin verin yardım edeyim."

"Beni tanımıyorsunuz bile, yardım etmek için neden bu kadar zahmete katlanacaksınız"

Genç adam mahcup bir şekilde gülümsedi ve saçlarını geriye taradı

"Öğrenciye yardım?"

Kız gülümsedi, kafasını yana yatırdı; inanmadım, başka demek istiyordu

"Aslında tek sebep gözleriniz sanırım..."

Kızın gözleri kısıldı, sinirlenmiş miydi? Gökalp başını çevirdi ve kızdan uzaklaştı biraz,

"Özür dilerim"

"Önemli değil, teşekkür ederim ayrıca."

Eda' nın sesi ifadesizdi. Genç kız iltifat olarak algıladığı itirafına şaşırmıştı anlaşılan. Düşünmeden konuşmuş ve damdan düşer gibi yaklaşmıştı kıza, kendisine kızdı Gökalp. Heyecan gösterip gereksiz ve inandırıcı olmayan bir ilgi göstermişti. İçi sıkıldı, cebinden çıkardığı kartı kıza uzattı

"Teklifimi düşünün, yardımcı olmayı samimiyetle istiyorum."

Eda kartı aldı, inceledi ve elinde çevirdi,

"Gündüzalp Lojistik... Etkilendim."

Gökalp gülümsemesi gerektiğini biliyordu ama içinden gelmiyordu, kızın varlığından rahatsız olmaya başlamıştı. Donuk bir ifade yapıştı yüzünde sadece,

"Etkilenmeyin, size önerdiğim yardımdan sonra bana bir kahve ikram ederseniz yeterli olur."

"Duruma bakayım Gökalp Bey, eğer araştırmam da açıklar kalırsa sizden yardım isteyeceğim mutlaka."

"Tamam o zaman, ben artık gideyim. Çalışmak istiyorsunuzdur eminim."

Gökalp elini uzattı, kız kısa bir tereddüttün ardından avcuna elini bıraktı. Gökalp ile elleri ayrılırken kız ekledi:

"Adım Eda. İsmimi bilmeniz aradığımda size kendimi tanıtmam da yardımcı olur değil mi?"

"Hatırlamakta güçlük çekmeyeceğime eminim"

Genç adam kızın yüzünde bakışlarını gezdirdi tembelce, Eda' nın yanakları pembeleşti. Bu hoşuna gitti Gökalp' in belki düşündüğü kadar olumsuz bir tanışma olmamıştı.

Kızı orada bırakıp oteline geri döndü ve sonraki üç gün Eda' nın aramasını bekledi. Kızdan ses çıkmamasını yoğun olmasına yorumlayarak kendini rahatlattı. Dördüncü gün beklediği arama gelmişti,

"Merhaba Gökalp Bey, ben Eda"

"Merhaba Eda Hanım, nasılsınız?"

"İyiyim teşekkür ederim, teklifiniz hala geçerliyse yardımınızı istiyorum."

İlk görüşmelerinde kıza resmen asılmıştı ve bu kez de görüşmeye istekli olduğunu gösterirse kızı ürkütmekten çekindi. Kızın savunmaya geçmesine engel olmak için işi ağırdan aldı

"Tabi ki, gereken bilgileri bana elektronik posta ile gönderirseniz ilgileneceğim"

Eda ne diyeceğini bilemez şekilde suskun kalınca Gökalp atılmamak için kendini zor tuttu. Kız tarafından 'sapık' damgası yemek istemiyordu ama elinden kayıp gitmesine de izin vermeyecekti. Kızın cevabına dikkat kesilerek beklerken Eda çekingen bir şekilde konuşmaya başladı:

"Bilgi almak istediğim şirket 'Gündüzalp Taşımacılık', sizin içinde mahsuru yoksa yani. Sizinle yüz yüze bir görüşme yapmamız mümkün mü? Vaktiniz varsa... "

Gökalp tuttuğu nefesini duyduğu rahatlamayla beraber bıraktı.

"Evet, oldukça uygunum hatta"

Görüşmeleri için ayarladıkları yere ulaştığında Eda' nın kendisinden önce geldiğini gördü. Kızın elini sıkıp karşısına oturdu, kısa selamlaşma faslının ardından yemek siparişi verdiler. Eda vakit kaybetmeden sorularına başlamıştı, şirketin sayısal verilerinden çok işlerin yürütülmesi, kurumsal yapısı gibi konularda sorular soruyordu. Gökalp hepsine sıkılmadan cevap verdi, zaten işi hakkında konuşmaktan zevk alan biriydi. Kızla gergin geçeceğini düşündüğü buluşmaları rahat bir ortama dönüşmüştü, bunu sağlayan soruların bildiği yerden gelmesiydi herhalde...

Yemeğin sonuna doğru Eda not defterini kapattı ve Gökalp' e gülümsedi:

"Bu kadar yeterli, sorularıma bıkmadan cevap verdiğiniz için teşekkür ederim."

"Aksine benim için zevkti, işim hakkında konuşmayı severim; sizin de gördüğünüz gibi"

Eda konuşurken Gökalp' in dudaklarına bakıyordu, kızın dikkatini çektiğini fark eden genç adam belli belirsiz gülümsedi. Gökalp' e bakarken yakalandığını anlayan Eda, yüzüne kırmızılık yayılırken gözlerini kaçırdı.

"Bir şey itiraf etmek istiyorum. Tez ile ilgili olarak şirketiniz hakkında bir miktar araştırma yapmıştım. Sizi internetteki fotoğraflarınızdan görmüştüm, bu nedenle kahve kazasında çok tanıdık geldiniz. Kartınızı verince nerden tanıdığı anladım."

Kız gülümseyince Gökalp Eda' ya sır verirmiş gibi yaklaştı,

"Sakarlığımın ikimiz içinde güzel sonuçları oldu anlaşılan. Size Eda desem olur mu? Yaşıtım biriyle sizli bizli konuşmayı sevmiyorum"

"Daha iyi olur, bana da garip geliyor."

Yemekten sonra yürüyüş aralarındaki samimiyeti pekiştirmiş ve Gökalp' e tekrar buluşmayı teklif edebilmek için uygun ortamı sağlamıştı, Eda saklamadığı bir memnuniyetle kabul etti. Gökalp' in Londra' da kaldığı yaklaşık on günlük süre zarfında ikisi birkaç kez daha görüşmüşlerdi ve genç adam kızın babasını tanımadığı bu sıralar öğrenmişti. Eda ile iletişime geçmek için o kadar uğraştıktan sonra Kenan' ın yerini kızından öğrenmesinin de mümkün olmadığını öğrenmek onda soğuk duş etkisi yapmıştı. Yine boşa kürek sallamıştı... Eda ile ne yapacağı konusunda kararsız da olsa Kenan' ın kızının etrafında görünmez bir şekilde dolaştığını bildiği için geri adım atmadı.

Genç adam Londra' dan ayrılmadan önce gittikleri kafede Eda keyifsiz ve durgundu,

"Canın sıkkın, neden?"

"Araştırmamla ilgili şeyler var, önemli değil."

Kızın masaya koyduğu eli tutup tutmamakta kararsız kaldı, yaparsa ve kız olumlu yaklaşırsa İstanbul' a döndüğünde de rahatça kızı arayabilirdi; aksi durumda Eda telefonlarına dahi çıkmayabilirdi. Bir kız karşısında ilk defa böyle kararsız kalıyordu. Gözlerini kızın elinden ayırıp yüzüne baktığında kendisini izlediğini fark etti. Kız, genç adamın, eline olan ilgisinden hoşnut kalmıştı anlaşılan çünkü gülümsüyordu.

"Türkiye' ye dönünce de seninle görüşmeye devam etmek istiyorum Eda."

"Bende seninle görüşmeyi isterim Gökalp ama mesafe...

"Şöyle yapalım. Birbirimize zaman verelim, bakalım bize ne gösterecek"

Bunları söylerken tekrar ne zaman Londra' ya geleceğini planlamıştı bile, kızın kendisinden uzaklaşmasına izin veremezdi.

O an için birbirlerine itiraf etmeseler de ilişkileri arkadaşlık boyutunu aşmıştı ve farklı nedenlere sahip olsalar da bu ilişkinin devamını istiyorlardı.

Ertesi gün kendini şirkete gidemeyecek kadar yorgun hisseden Gökalp bir değişiklik yapıp erken kalkmak yerine yatağından çıkmamayı tercih etti. Gece bir türlü uyku tutmamıştı genç adamı, ne zaman gözünü kapatsa aklına bin türlü düşünce üşüşüyordu. Bir an Eda' yı düşünürken bir an sonra ertesi gün yapacağı görüşmelere aklı kayıyordu.

Sabaha karşı uyku nihayet kendinden beklenildiği gibi onu rahatlatıcı kollarına almıştı ama her gün erken kalkmaya alışkın olan bedeni yine aynı saatte uyanmıştı. Yorgunluğunu atamamış olan genç adama, bu kısa süreli uyku yeterli gelmemişti.

Bilincindeki açılmayı engellemeye çalışarak gözlerini sımsıkı yuman genç adam, gözünün önünde bir an Eda' nın yüzü belirince hırsla gözlerini açtı. Gece uykusunu kaçıran düşünce yine hakimiyetini ilan etmek üzereydi ve direnmesinin faydası olmayacaktı. Gözlerini tavana dikip ellerini başının altında birleştirdi.

Dün geceki gibi bir öpüşme ilk defa yaşanmıştı ilişkilerinde, tekrarlanmasını engellemek için ne yapabileceğini düşündü. Peki engellemek için özel bir girişimde bulunmasına gerek var mıydı? Eda bir kızdı ve Gökalp' in istekli davranmaması halinde onu öpme konusunda ne kadar baskıcı olabilirdi? Dün gecekinde de Gökalp öpücüğü derinleştiren taraf olmuştu, bir yerden sonra görev olmaktan çıkmıştı çünkü. Kızın dokunuşlarını ve sevgisini hissetmeye bırakmıştı kendini... Yataktan doğrulup ellerini sertçe yüzüne sürttü, aptallığını silmek ister gibi. Dinlenmek ona göre değildi anlaşılan, saçmalıyordu.

Eda, Ankara' ya geldiğinden beri ilişkilerinde daha ısrarcı ve sahiplenici bir hale gelmeye başlamıştı. Kızı bu şekilde davranmaya iten karakteri olsaydı eskiden de baskıcı olması gerekiyordu. Gece tanıştığı Gülse tarzında birkaç arkadaşı varsa ve Eda onların verdiği akılla hareket ediyorsa bu baskının sebebi anlaşılabilirdi. Eda' nın arkadaşlarıyla görüşmesini engelleyebilirse sorun kısmen çözülebilirdi. Bir de anne faktörü vardı tabi... Kız ikisini tanıştırmayı kafasına koymuştu ve bu gün değilse bile yarın veya öbür gün Sevgi hanım konusu yine karşısına çıkacaktı. Parmağını şıklatıp tüm bu insanları Eda' dan uzaklaştırmayı başarabilseydi...

Başucundaki telefonunun ışığı yanıp sönüyordu. Arayanın Eda olduğunu düşünerek telefonu eline aldı ama yanıldığını gördü. Şirket için mal ayarlayan aracıydı. Adamın iş yapma tarzını hiç sevmezdi, hangisinin aramasından daha çok rahatsız olduğuna karar veremedi. Adamı geri aradı:

"Gökalp bey?"

"Günaydın, ne oldu?"

"Dün akşam Ünallar Holding' ten teklif geldi; mal sevkiyatı varmış, ilgileniyor musun?"

"İçeriğine?"

"Kamyon, oldukça yüklü bir sevkiyat."

Adamı sevmiyordu ama ayarladığı işlerden güzel para geçiyordu ellerine.

"Kabul et, ben adamları yönlendiririm. Ayrıntıları konuşsunlar."

"Tamam, benim komisyonumu ayrıca konuşuruz. Senden telefon bekleyeceğim."

"Yüzden aynı olacak, konuşacağımız bir şey yok."

"İlk seni aradım, bu işi yapmayı isteyecek bir sürü adam var"

"Sana benim kadar çok veren yok, o yüzden beni aradın. Yolunacak kaz mı sanıyorsun beni? Alacağın yüzde belli."

Adam bir şeyler homurdandı ama Gökalp ne dediğini anlamadı, umurunda da değildi zaten.

"Kapatıyorum, seni birazdan ararlar."

Telefonu kapattıktan ve sorumlu müdürü arayarak adama yönlendirdikten sonra günün kalanında işe mi gitse yoksa sabahki düşüncesine uygun olarak tembellik mi yapsa diye düşündükten sonra ikinci fikir daha cazip geldi.

Eda onun işe gittiğini sanıyordu ve gündüz değilse bile akşamları kızla görüşmesi gerekiyordu. Bu yüzden kızı kahvaltıya götürmeye karar verdi, kahvaltının sonra günün geri kalanı kendine kalırdı.

Kahvaltı için Göksu' da manzarası güzel bir restorana gittiler, açık büfe kahvaltı veren yer -hafta içi olduğu için herhalde- oldukça sakindi. Eşyalarını masalarına bırakıp tabaklarına yemek almak için servis masalarına doğru yöneldiler. Bu arada Eda durmadan konuşuyordu; en fazla on saattir görüşmemişlerdi, bu kadar şey ne zaman olmuş olabilirdi?

Kızı dinler gibi görünüp sigara böreği mi yoksa su böreği mi alsa ona karar vermeye çalışıyordu ki yanağında ılık bir baskı hissetti. İrkilmesiyle birlikte elinde gevşekçe tuttuğu tabak kaydı. Genç adam tabağını devrilmekten kurtarmaya çalışırken, Eda da "Ay!" diye çığlık atarak boştaki elini Gökalp'in tabağını yakalamak için uzattı. Gökalp' in eline çarpan Eda' nın eli tabağı yakalamak yerine dengesiz bir güçle tabağı Gökalp' e doğru itti. Tabak kurtulmuştu ama bazı yiyecekler yere saçılırken, Gökalp' in gömleğine domateslerin şekillerinden oluşan bir motif çıkmıştı. Kızın yüzüne mahcubiyet yerleşti,

"Özür dilerim, gömleğini mahvettim. Sana gömlek borcum olsun, of ya... Kesin nazar var üzerimizde."

"Sorun değil başka bir tabak hazırlarım kendime."

"Gömleğin mahvoldu ama."

"Önemli değil Eda, alt tarafı bir gömlek. Abartma."

"Gel canım silelim lavaboda, çıkarabilirim bence"

Elinden tutup onu lavabolara doğru sürüklemeye çalışan kızın avcundaki elini çeken genç adam "Uğraşmaya değmez, hadi kahvaltımızı yapalım" dedi.

Genç kız elindeki diğer tabağı Gökalp' in eline tutuşturdu.

"Biraz bekle şimdi halledeceğim" dedikten sonra bulduğu bir peçeteyi ıslatmak için su aranırken, Gökalp sinirlenmeye başlıyordu. Gömleğe, domateslere en çok da Eda' ya sinir oluyordu. Bir elinde kendi tabağı, diğer elinde kızın tabağı sap gibi dikildiğini anladığında kendisine de sinir oldu. Eşyalarını bulunduğu masaya gitti ve tabağında kalanları yemeye koyuldu. Eda masaya elinde ıslak mendille geldiğinde tabağından keyif almaya başlamıştı bile.

"Silmeme izin verir misin Gökalp?"

"Hayır Eda"

Kız sandalyesine oturdu ve dudaklarını çiğnemeye başladı. Elindeki mendili sıkıyordu sürekli. Gökalp kızın yüzüne kaldırdı bakışlarını ve kıza gülümsemeye en yakın ifade ile baktı. Eda mendili masaya bıraktı.

"Saçmaladım değil mi?"

"Canım neden benim sakarlığımı unutup kahvaltına başlamıyorsun."

"Seni öpmesem elinden kaymayacaktı tabak"

"Evet, heyecandan elimin titremesi senin suçun güzelim"

Eda karşısındaki sandalyeden kalkıp yanına geçti, Gökalp' in elini iki eliyle tuttu ve yanağını dayadı. Genç adam elini kavrayan avuçların soğukluğuna anlam veremedi; yazın en sıcak günlerini yaşıyorlardı çünkü. Sonra aklına kızın deminden beri elinde sıktığı ıslak mendil geldi. Basit ve kısmen eğlenceli geçmesini tasarladığı kahvaltı yine Eda' nın gereksiz temasıyla can sıkıcı bir hale dönüşmek üzereydi. Sandalyesinde doğrulup kıza tam olarak döndü ve elini çekecekken Eda ile göz göze geldi.

Kızın sürekli kendisine sürtünmesine alışmıştı artık ama gözlerindeki bu bakışa alışamıyordu... Eda'nın bakışlarındaki derinlik yapmayı düşündüğü şeyleri acı bir şekilde yüzüne vuruyordu. Hissettikleri karşılıklı olsaydı, kız ona böyle bakarken kendini çok özel hissederdi mutlaka ama şimdi kızın gözlerinde kendi sahteliğini ve babasının katlini hatırlatan şeyler görüyordu. Kızın asıl sorunu zavallı gömleğindeki gülümseyen suratı anımsatan leke değildi anlaşılan.

"Ne oldu Eda, sende başka bir şey var"

"Üç hafta sonra döneceğim. Londra' ya..."

"Evet canım ve ödevini verdikten sonra yüksek lisansı tamamlamış olacaksın. Sonra özgürsün"

"Evet, öyle ama buradayken bari seni özlemesem? Çalışıyorsun biliyorum ama bana daha fazla vakit ayırman mümkün değil mi?"

Kahvaltıdan sonra arkadaşlarıyla maç izlemeyi planlayan genç adam için Eda' nın isteği bugün için bile mümkün değildi. Kıza kahvaltıdan sonra başka planları olduğu için onu doğrudan eve götüreceğini nasıl söyleyeceğini kafasında tasarlarken; Eda, onun cevabını bütün dikkatiyle bekliyordu.

Aklına gelen başka bir fikir ile duraksadı. Kızı arkadaşlarından, sürekli tanışmalarını istediği annesinden yani Ankara' dan uzaklaştırmayı isteyen Gökalp için bu an aradığı fırsat olabilirdi. Onu tatile götürmeyi önerebilirdi? Eda sürekli yurt dışında olduğu için Türkiye' yi gezmediğini söyleyip duruyordu. Kısa bir seyahat ikisine de iyi gelirdi. İşlerinin yoğun olduğu yaz döneminde uzun süre işleri bırakması için özel ayarlamalar yapmalıydı ama ablası işlerin başındayken gözü arkada kalmazdı.

"Biliyorsun işlerimle ilgilenmem gerek canım"

Eda memnuniyetsizce dudağını sarkıtınca genç adam gülümsedi "Ama seninle bir tatil planlıyordum bende. Şehir dışında beş veya altı gün tatile ne dersin?"

Eda sevinçle Gökalp' in boynuna doladı kollarını, boynuna ve yüzüne değen saçlar gıdıklıyordu genç adamı, kızın saçlarını toplayıp sırtından aşağı bıraktı. Eda 'sen harika birisin' diyerek genç adamın boynuna gömdü yüzünü. Kızın ılık nefesi gömleğinin yakasından içeri doğru süzülüyorken, Gökalp kızı sakinleştirmek için sırtını okşadı.

"Canım herkes bize bakıyor"

Kız yüzünü kaldırıp Gökalp' in dudağına sürttü dudaklarını,

"Ne kadar şanslı bir kız olduğumu düşündüklerine eminim, yanımda senin gibi bir yakışıklı var ve onu öpebilecek tek kız benim"

Uzanıp küçük bir öpücükle sonlandırdı sarılmasını. Gökalp arkasına yaslandı ve dağılmış saçlarını geriye taradı. Eda hiç tereddütsüz kabul etmişti seyahatlerini, ne gidecekleri yeri ne de nasıl konaklayacaklarını sormuştu. Bu kadar güven onun için fazlaydı, bunu sormanın doğrudan bir yolunu bulması zordu, o da etrafında dolaşmayı tercih etti.

"Bir süre uzaklaşman annen için sorun olmaz umarım. Kızını çok az görüyor."

"Sorun olmaz canım."

"Buna sevindim, ben ayarlamaları yaparım. Güney sahili olsun diyorum, Antalya mesela..."

"Bende annemle tanışmanız için hazırlık yapayım, evde olmaz ama dışarıya yemeğe gidersek iyi olur. Tarafsız bir ortamda daha rahat hissedersin kendini."

Kendine kafası karışmış bir şekilde bakan Gökalp' e gülümsedi "Tatile gideceğim kişiyi tanımak isteyecektir."

Bunun başına geleceğini tahmin etmemişti genç adam,

"Ne tanışması Eda? Önce ailemle tanışmak için baskı yaptın, şimdi de annen ile tanışmam için baskı yapıyorsun."

"Seni yiyecek değil ya Gökalp, neden karşısın anlamıyorum. Ailelerimizle tanışmanın nesi bu kadar kötü"

"Yapmak istemedim şeyler konusunda ısrar etmenden sıkıldım artık."

"Sana daha yakın olmak, hayatının bir parçası olmak istiyorum. Arada sırada görüştüğün bir kız olmaktan çıkmak istiyorum. Anladın mı?"

"Üzerimde baskı kurarak hayatıma girmiş olmaz sadece hayatımı işgal etmiş olursun"

Eda derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı, içinden ona kadar sayıyor diye düşündü genç adam. Sesindeki titremeyi engelleyemeyen kız tane tane konuştu:

"Benimle görüşmek için sadece iki günlüğüne başka bir kıtaya geliyorsun ama iki haftadır burada olmama rağmen seni görmek için özel uğraş veriyorum sürekli. Tatilimiz için bir haftalığına şehir dışına çıkabiliyorken buraya geldiğimizden beri sürekli saatine bakıp duruyorsun. Yanımda mutlu olduğunu söylemene rağmen, bazen yanımdan ayrılırken rahatlamış gibi görünüyorsun... Senden zaman çalıyormuşum gibi. Çelişkilerle dolusun Gökalp, ben yorulmaya başladım."

"Ne demeye çalışıyorsun Eda?"

"Senin hakkında ne düşünmem gerektiğini söylemeni istiyorum sadece. Çünkü artık seni hoş görmekten yoruldum."

"Yoruldun demek?"

Genç kız cevap vermedi ama bakışlarındaki titreme az önceki yüzleşmenin planı dışında olduğunu gösterdi genç adama. Eda, bunları söylemeyi istememişti ama çıkıvermişti ağzından belli ki. Gökalp ihtimalleri değerlendirirken kızın yüzüne bakmamayı tercih etti, çayını yudumlayıp tabağındaki böreklerden birini yemeye başladı.

Bu kadar sözün üzerine yine görmezden gelinmek Eda' yı kırmıştı, küskün bir şeklide yerine geçti. Kızı kendine yakın tutmak istiyordu ama bazen saçmalıklarına katlanmakta zorlanıyordu genç adam, tatil işi gözüne olduğundan daha sevimsiz görünmeye başladı. Lokmasını yutarken gözünün ucuyla Eda' ya baktı. Yine dudağını çiğniyordu kız, bakışları tabağındaydı ve çatalını oynuyordu. Bu halini daha önce de görmüştü, Gökalp' e kızdığında ani bir tepki göstermek yerine içine kapanmayı tercih ediyordu.

Böreğini bitirince bir parça kopardığı ekmeğine bal sürüp ağzına attı, tatlıyla arası olmamasına rağmen balı severdi. Eda elindeki çatalı gürültüyle tabağına bıraktı, kızın hareketini ödüllendirerek ilgisini Eda' ya yöneltti.

"Ne düşünüyorum biliyor musun Gökalp?"

"Ne düşünüyorsun?"

"Beni sevmediğini."

Akıllı kız

Eda' ya saklayamadığı bir alayla baktı. Kız da öfkeli bakışlarını yüzüne dikmişti. Bir süre bakıştılar, Eda' nın ifadesi gittikçe bozuluyordu, öfkesi yüz ifadesine yansımaya başlamıştı. Gökalp' in gözleri az önce çiğnendiği için kızaran dudaklara kaydı, dün geceki öpüşmelerinin anısı henüz çok tazeyken bu hiç iyi fikir değildi. Dudaklarında karıncalanma hissedince anılarını silmek ister gibi dudaklarını yaladı ve Eda' dan uzaklaştırdı bakışlarını.

Eda ayağa kalktı, çantasını alıp restorandan çıkmak için hareketlenince Gökalp de masadan kalkıp cebinden çıkardığı parayı masaya bıraktı ve kızın arkasından yollandı. Düşündüğünün aksine Eda onu bırakıp gitmek yerine otoparkta arabanın yanında gelmesini bekliyordu. Yaklaştığında genç kız umursamaz bir tonda konuştu:

"Otobüsle dönmek istiyorum ama durak çok uzakta. Beni durağa bırakırsan sevinirim"

"Tabi ki, atla arabaya"

Kızın tepkisini beklemeden arabasına bindi, Eda arabaya binmeyince yan koltuğa uzanıp arabanın kapısını açtı. Kız arabaya binerken bir şeyler mırıldandı. Kız ona doğrudan bakmamasına rağmen her hareketinin ilgiyle izlenildiğinin farkında olan genç adam ciddi durmaya çalışsa da gülümsemesine engel olamadı. Eda onun gülümsemesini görmezden gelerek dışarıyı izlemeye devam edince söylendi:

"Şaka yapıyordum Eda, seni durağa bırakıp gidecek birimiyim ben?"

Kız sessizliğini korudu, bu sefer gerçekten kızmıştı anlaşılan. Annesiyle tanışmayı kabul edebilir miydi? Evet... Kadını tanımasının ona bir faydası var mıydı? Kenan hakkında kadının ağzından laf alması mümkün görünmüyordu ama aileye yakınlaştıkça adamı ortaya çıkmaya zorlayabilirdi. Kimse kızının ve eski sevgilisinin etrafında katlettiği adamın oğlunu görmek istemezdi, şimdiye kadar bile beklemesi bile garipti zaten. Yan gözle Eda' ya baktı

"Canım?"

"Gidebilir miyiz Gökalp? Yoksa yürümemi mi istiyorsun?"

Arabasını çalıştırmak yerine tamamen Eda' ya döndü. Kız gözlerini kırpıştırıyordu sürekli, gözyaşlarını içeride tutma gayretine rağmen onlar çıkmakta ısrar ediyordu. Kızın omzuna elini koydu ve yavaşça aşağıya doğru kaydırdı, elini avcuna alıp dudaklarına götürdü. Eda ona hala bakmıyordu. Kızın elini açıp avcunun içine dudaklarını bastırdı,

"Benimle konuşman için ne yapmalıyım güzelim?"

Genç kız ondan etkilenmeyerek elini çekmek için davrandı ama Gökalp bırakmadı. Kızın kendisine bakması için yaptığının işe yaramadığını görünce başka ne yapabileceğini düşündü. Eda üzerindeki cazibesini kaybediyordu galiba. Canı sıkıldı, kızın elini bırakmak istedi ama az önce kızın elini çekmesini engelleyen kendisi olunca bunu yapması çok saçma olurdu. Kıza uzanıp diğer eliyle saçını okşadı.

"Eda, bana bunu yapma. Beni kendinden uzaklaştırma."

"Sen kendine aynada bakıyor musun hiç? Türkiye' ye gelirken seninle geçireceğim zamanların güzel olacağını düşündüğüme inanamıyorum. Senden gittikçe uzaklaştığımı hissediyorum, bazen bana bakarken... Ne bileyim, hoşuna gitmeyen bir şeyler var gibi oluyor. Londra' da böyle değildi, üzerime titriyordun. Ne değişti Gökalp?"

Gökalp seslice nefes verdi, kızın saçlarından çekti elini ve arkasına yaslandı. Kızla bağlantısını kaybettiğini hissediyordu, ara sıra aynı ortamda bulunduklarında kontrollü iken sık görüştüklerinde tepkilerini kontrol edememeye başlamıştı. Hem Eda' ya hem de kendine kötülük yapıyordu.

Plandan vazgeçip kızdan ayrılabilir ve ilk fikrini tekrar deneyebilirdi. Eda' yı planına dahil etmeden önce Kenan' a ulaşmak için adamlarından birini satın almayı uğraşmış ama başaramamıştı. Belki bu sefer şansı yaver giderdi.

"Ben kötü bir sevgiliyim Eda, haklısın. Karşımdaki kişiye karşı çoğunlukla özensiz oluyorum. Bunu düzeltmek için yapabileceğim bir şey var mı bilmiyorum açıkçası. Sana zaman vermemi veya ilişkimize ara vermeyi istersen seni anlarım. İlişkimizin gidişatı hakkında kararı sana bırakıyorum."

Eda genç adama doğru dönünce, Gökalp kızın gözlerinde onu affetme isteğini döndü. Genç kız koltuğunun izin verdiği kadar Gökalp' e yaklaştı ve yüzünü elleri arasına aldı. Usulca dudakları birleşti, öpüşmede pasif kalmayı tercih etti genç adam. İlişkileri konusunda kararı Eda' ya bırakmışken onu ürkütecek bir şey yapmak istemiyordu. Eda' yı kandırmış, onu baştan çıkarmış ve onu aşkına inandırarak kendi hissetmediği şeyleri kızın hissetmesini sağlamıştı. Şimdi ise ona bir çıkış yolu göstermiş ve kararı kıza bırakmıştı, bu kadarını ona borçluydu Gökalp. 

Kız biraz daha yaklaşıp vites kolu boşluğunun üzerine bacağını attı, kolları Gökalp' in boynuna dolandı ve onu iyice kendine çekti. Genç adam kızın belini kavradı ve kucağına doğru çekti Eda' yı. Kız gülünce nefesi Gökalp' in nefesine karıştı, genç adam öpüşmenin oldukça hoşuna gittiğini fark etti şaşkınlıkla. Kız da içini ısıtan, aklına egemen olan bir şeyler vardı. Eda dudaklarını Gökalp' ten çekip boynuna sokuldu, kokusunu içine hapsetmek ister gibi derin derin nefes aldı. Eda' nın titreyen elleri gömleğinin üzerinden genç adamın kalbini buldu, avcuna almak ister gibi parmaklarını sıkılaştırdı. Kız konuştuğunda boynuna dayalı dudaklarından ses boğuk bir şekilde çıktı:

"Seninle birlikte olduktan sonra sensizliğime geri dönmem çok zor Gökalp."

Kızın boynuna burnunu sürttü genç adam, gıdıklanan Eda gülümseyerek doğruldu. Gökalp kızın yüzüne düşen saç tutamını eliyle kulağının arkasına sıkıştırdı, Eda dikkatli bir şekilde yüzünü inceliyordu. Kıza gülümsedi

"O kadar dikkatle incelediğine göre gördüğün şeyden hoşlandığın anlamını çıkarıyorum?"

"Konu sen olunca beş duyumla algıladığım her şeyden zevk alıyorum Gökalp, seni seviyorum ve 'her şeyinle' kabul ediyorum."

Kızın cevabı Gökalp'in kalbine dokundu, göğsündeki elin üzerine elini bastırıp kızı tekrar öptü. Ayrıldıklarında nefes nefese kalmıştı ikisi de. Gökalp kızın kalçalarını havaya kaldırıp yan koltuğa geçirdi, genç kız 'hey' diye itiraz etti.

"Dışarda konuşalım mı beş dakika?"

"Neden dışarda, burada söyleyebilirsin?

"İkimizin de kafamızı toplamamız gerekiyor, bu kadar yakınken net düşünemiyoruz."

Dedikten sonra arabadan çıkan Gökalp' e kız da katıldı. Yan yana arabaya yaslandılar.

"Bana zaman vermeni istiyorum Eda, ilişkimizde aklımı karıştıran şeyler var"

"Bana soruyorsun ama ayrılmak isteyen sensin galiba"

"Ayrılmak değil ilişkimizin yakınlığını sınırlamak istiyorum. Senden önce kadınlarla ilişkilerimde duygusal dalgalanmalar yaşamıyordum, sende ise duygularım fırtınaya dönüştü. Senden kaynaklı değil; ben birilerine açık olmakta, onları hayatıma yerleştirmede zorlanıyorum sadece. Sen ise benden her şeyimi istiyorsun."

"Benden beklediğin ne tam olarak?"

"İkimizde ne istediğimize karar verene kadar birbirimize emr-i vaki yapmayı ve ültimatom vermeyi bırakalım."

Eda gözlerini kıstı, yere indirdiği bakışları ayaklarını yere sürtmesiyle yerde yuvarlanan taşları takip etti,

Sinirlendi

"Sana hangi konuda emr-i vaki yaptım ben?"

"Tartışmayalım"

Kızın gözlerinde sebebini kestiremediği bir muziplik gezindi ama sonra ifadesini toplayan kız sesine ciddiyet vererek konuştu.

"Şöyle yapalım Gökalp, sen benim hakkındaki fikirlerini netleştir ve sevgilin olarak hayatında bana yer açıp açamayacağına karar ver. Bu dönemde daha net düşünmen için dudaklarını ve ellerini benden uzak tutmanı istiyorum."

Bunu benim söylemem gerekirdi aslında...

Gökalp kendi istediği durumun kız tarafından talep edilmesinden duyduğu rahatlığın yüzüne yansımaması için kaşlarını çattı. Eda bir adım yaklaştı genç adama, yüzleri oldukça yakındı şimdi. Eda' nın kokusu burnuna ve aklına sızmaya başlamıştı yine, derin bir nefes almamak için kendini tuttu. Eda, cilve kattığı ses tonuyla fısıldadı.

"İsteğime uyacak mısın?"

Genç kız, Gökalp'in karar verme sürecini kısaltmak için kendince onun zaafından yaralanıyordu. Gökalp arabaya yaslandı böylece aralarındaki mesafe için onun tehlikeli olmaktan uzaklaştı.

"İstemiyorsan sana dokunmayacağım elbette ama aklında tutmanı istediğim bir şey var: seni kendimi bile şaşırtacak kadar çok önemsiyorum ve üzmek istemiyorum, bu aşamada bana inanmanı umabilirim sadece"

Eda' yı samimiyetine ikna etmek için söyleyebileceği veya söylemek istediği bir şey yoktu. Fiziksel uzaklık ona iyi gelecekti çünkü artık davranışlarına anlam veremiyordu. Kızın yanındayken yakınlığından rahatsız olurken öpücüklerinde kendini kaybediyordu. Tepkilerine beyni değil hormonları mı etki etmeye başlamıştı? Aralarındaki tuhaf ama kendi içinde mantıklı olan anlaşma ile sorunlarını kısa bir süreliğine rafa kaldıran ikili dönüş yolunda fazla konuşmadılar. Gökalp, Eda' yı evine bıraktıktan sonra arkadaşlarıyla maç izleyeceği mekana gitti.

 

Dikkatini ne maça ne de arkadaşlarına veremiyordu. Bugünkü duruma nasıl olup da geldiklerini anlamıyordu çünkü. Eda' yı ayrılması için resmen teşvik etmiş bir de kararı ona bırakmıştı, sonrasında da kızla yakınlığını sınırlamak için hiç de politik olmayan bir şekilde doğrudan 'araya mesafe koyalım' diye teklifte bulunmuştu. Kaç aydır verdiği emekleri hiçe sayarak -bir aptal gibi- kızı kendinden uzaklaştırmıştı ama bundan dolayı duyduğu rahatlık ise başka bir konuydu. Sadece duygularının kontrolünü kaybetmekle kalmamıştı anlaşılan, düşünme yetisi de bozuluyordu.  
Omzuna dokunan el ile irkilince etrafında bir kahkaha yankılandı 
"Ekrana bile bakmadığına göre bu dalgınlığın sebebi maç olamaz dostum, neyin var bu akşam?" 
Arkadaşının elini itip koltuğuna yaslandı 
"Belki yas tutmaya erken başlamışımdır." 
"'Maç doksan dakikadır' demişler hemen umutsuzluğa kapılma böyle." 
"Yenilen takımı izleyip sinir olmaya gerek yok aslında, eve gitsem daha iyi. Yorucu bir gündü zaten" 
"İşten yorulmayan adam boş gününde mi yoruluyor? Başka bahane bul." 
"Can sıkıcı şeyler düşünmek için işte olmaya gerek yok demek ki." 
Serkan birasından koca bir yudum aldı, ekrana takılan gözlerine rağmen yüzü Gökalp'e dönüktü. Heyecanla izlediği ataktan sonuç alınmayınca sessiz bir küfür savurdu ve arkadaşına yöneltti bakışlarını: 
"Maçtan sonra bara gideriz hep beraber. İçeriz, kafan dağılır biraz." 
İçeceğinden yudum alan Gökalp, kafasını olumsuz anlamda salladı "Kafamın dağılmaya değil, toplanmaya ihtiyacı var. Biraz dışarı çıkacağım, duman altı oldu burası iyice." 
"Bende geleyim seninle, temiz hava iyi gelir. Bakarsın geri geldiğimde farkı kapatmış oluruz." 
"Bu fark kapanmaz birader, bütün gece dışarıda kalman gerekebilir." 
İkili dışarı çıkarlarken arkadaşı sallanıyordu. Gökalp, bara giderek daha fazla içmesine gerek yok, diye düşündü. Maçın ardından Serkan' ı evine bırakmayı teklif etse daha iyi olurdu belki de.  Dışarıda hava nemli ve bunaltıcıydı, yağmur havası vardı. 
Serkan derin derin nefeslendi. 
"Oh be dünya varmış, evde izlemek varken neden tıkılıyoruz buraya bilmem ki." 
"Ortamda oksijen miktarı az olunca üzerimize miskinlik çöker ve tepkilerimizde yavaşlama olur, bu yüzden takım yenildiğinde daha az üzülürüz. Yani bu ortamlarda yenilsek de keyfimiz yerinde oluyor. Takım yendiğinde ise kutlama için mekan aramak zorunda kalmıyoruz, sadece elimizi kaldırıp sipariş vermek yetiyor." 
Arkadaşının şaşkın bakışları altında sözlerini bitirdi ve gülümsedi, Serkan bir an sonra başını sağa sola salladı. 
"Atıyorsun" 
"Tabi ki atıyorum ama mantıklı olduğunu kabul et." 
"Kabul, kısacık bir an bile olsa sana inandım. Altını çiziyorum kısacık bir an..." 
O sırada Serkan kapının biraz ilerisinde sigara içen iki kızı göz hapsine almıştı. Kızlara bakan Gökalp, onların da kayıtsız olmadığını gördü. Kızlar, doğrudan onlara bakmasalar da hareketlerinde dikkat edilmişlik hali vardı.  İkisinin de bakışlarının üzerinde olduğunu fark eden kızıl saçlı, Serkan' a yarım bir gülümseme gönderdi ve saçlarını savurarak yanındaki diğer kıza bir şey söyledi. Kızlardan bakışlarını çeken Gökalp, Serkan' ın dikkatini çekmek için arkadaşının koluna dokundu. 
"Mantıklı olan başka bir şey daha söyleyeyim, insanlara böyle bakarsan seni sarhoş bir serseri zannedebilirler" 
O sırada kızıl saçlı olan kısa bir kahkaha atıp diğerinin koluna girdi ve salınarak kapıya doğru yöneldi. Kapıda kendilerine bakıp kalan gençlere ikinci kez bakmayan kızlar kapıdan kaybolunca Serkan tekrar arkadaşına döndü: 
"Mantığın canı cehenneme, hayatın kendisi mantıksız. Havamızı aldık, hadi içeri girip suni teneffüse ihtiyacı olan var mı bakalım" 
Gökalp yüzünü buruşturdu "Bu kadar basit diyorsun, kapıda öylesine baktı diye kızın sana 'evet' diyeceğini var sayıyorsun." 
"Sözler önemli değil dostum. Vücut dili, ten uyumu diye bir şey var ve bu kız bana tek bir şey söyledi geçerken 'gel ve beni al'. 
Gökalp pes diye geçirdi içinden, arkadaşına eliyle kapıyı gösterdi ve ekledi 
"O halde git ve al onu Serkan ama ben eve gidiyorum, seni bırakmamı istemezsin sanırım" 
"İçeri girelim ve sende kızılın yanındaki sarışın kızla ilgilen. Rahiplere döndün iyice, ne zamandır yanında kadın görmüyorum. Hiç sağlıklı değil, benden uyarması." 
"Ne saçmalıyorsun sen?" 
"Yalnızlık, sen ve ben gibi adamlara göre değil Gökalp, Böyle devam edersen, yakında kadın cinsinden kim olduğu fark etmemeye başlayacak." 
Arkadaşının sözlerine kızsa da, düşününce haklı olduğunu görebiliyordu, bu kadar münzevi bir hayat yaşamamıştı daha önce.  Son zamanlardaki bu dağınık halinin, yani Eda' dan etkilenmeye başlamasının başka bir sebebi olamazdı. Eda ile arasındaki tensel temasın kız Türkiye' ye geldikten sonra artmış olması da bu etkilenmeyi körükleyen başka bir sebep olabilirdi. 
Babasını kaybettikten sonra görüştüğü tek kız Eda' ydı ve Londra' da iki veya üç gün yalnız kalmayacakları ortamlarda buluşurlardı. O zamanlar Gökalp kıza dokunmaktan özellikle kaçınırdı, Eda ise daha çekingen davranırdı. İlişkinin başında sadece sözleriyle kızı etkilemeyi başarmıştı, fazlasına gerek duymamıştı genç adam. Kaçamak öpücükler ve kısa sarılmalar yetiyor gibiydi o sıralarda. Hâlbuki Eda' nın ilişkiye bakışı değişmişti bir süredir; Gökalp' i incelemeye, sahiplenmeye, ailesini merak etmeye ve fiziksel uzaklığını 'doğru' yorumlamaya başlamıştı. 
"Maçı bitirmeyecek misin?" 
Serkan' ın sözleri düşüncelerden sıyrılmasına neden oldu, olumsuz anlamda başını salladı "Canım daha fazla sıkılmasın, görüşürüz. Diğerlerine de selamımı söyle." 
Arabasına giderken Serkan arkasından seslendi "Söylediklerimi düşün." 
Düşünecekti... 
Ertesi gün Gökçe' nin isteğiyle yaptıkları toplantının ardından genç adamın odasına geçtiler. Sekreterini arayıp iki Türk kahvesi istedi. Ablasının aklı işlerle meşgul olacak ki pek konuşmuyordu. 
"Toplantıda aklına yatmayan bir şey mi var abla?" 
"İşler çok iyi değil Gökalp, bir şey yapmamız gerekiyor." 
"Kısa süreli bir durum olabilir, durgun bu aralar. İstersen transfer ağımızı yeniden düzenleriz, hatta mevsimlik olarak değişen bir hale getirebiliriz. Yaz döneminde turizm bölgelerine ağırlık verelim mesela" 
Gökçe muzipçe kardeşine baktı:
"Belki de Eda ile konuşmalıyım. Şirketler hakkında özel araştırmalar yaptığını söylemişti. Bize de bir öneri sunabilir?" 
"Onu şirket işlerimize bulaştırma konusunda samimi olduğunu düşünmediğimden, teklifini eğlenceli bulduğumu söyleyebilirim." 
Gökçe sahte bir bilgiçlikle onu onayladı "Hım evet haklısın, düşmanları kendi cephemize sokmamalıyız." 
"Aynen öyle." 
Gökçe elindeki kağıtları masanın üzerine bıraktı, can sıkıntısını atmak ister gibi yüzünü ovuşturdu. Gelen kahvelerin kokusu odaya dolunca Gökalp derin bir nefes aldı, çok rahatlatıcı ve iştah açıcı bir kokuydu. Gökçe sıkıntıyla söylendi: 
"Sonumuz Gurbet gibi olmasın da..." 
"Asla. O adamlar bizden farklı olarak sadece kirli işlerden gelir elde ediyordu." 
"İflasının o kadar hızlı olması çok garip, bence borçları yüzünden ülke dışına kaçacaklar.Onu maskelemek için böyle yaptılar." 
"Belki de..." 
"Biz aradan çıkınca adamın işleri artar diye düşünmüştüm halbuki. Babamla rekabet etmeye başlamışlar demiştin." 
Konunun gittiği saçma akıştan hoşlanmayan genç adam konuyu kapatmak istedi: 
"Kim bilir, kiminle, ne hesapları vardı da, bir anda bu hale düştüler. Biz kendi işimize bakalım."  
Gökçe iç geçirdi ve arkasına yaslandı. Kısa süren huzurlu sessizlik, Gökçe' nin sorusuyla yine bozuldu.
"Eda ile ilişkiniz nasıl gidiyor?" 
Ablasına baktı dik dik, kızın yüzünde ise meraklı bir ifade vardı. Gerçekten onun ilişkisini mi merak ediyordu yani? Ablasının merakının gerçek sebebinin sorgulama gereği duymadı genç adam. 
"Bu konuya dahil değilsin abla." 
"Kızı eve getirip tanıştırdığında bizi de dahil ettin bence." 
"Tanışmanız benim tercihim değildi, Eda' nın ısrarıyla oldu biliyorsun? Merakını giderdiğimize göre artık sizden uzak duracaktır. " 
Gökçe küçük bir kahkaha attı "Hım, kızın benden hoşlandığını düşünmüştüm halbuki, yanılmışım..." 
Ablasına gülümsedi "Sen müstakbel görümcesin, Şeker Kız Candy bile olsan kıymeti yok. Eda' ya göre başının üzerinde 'tehlike sinyali' yanıp sönüyordur." 
"Görümcesi olabilirim ama tehlike sinyalini yanlış kişide görüyor kız." 
Genç adam kahvesinden keyifli bir yudum aldı, "Bu, üzerinden espri yapacağımız bir konu değil, Eda' dan uzak durmanı istiyorum. Babasının kim olduğunu unutma." 
"Adamın yapabilecekleri konusunda kendini kandıran sen olmayasın Gökalp? Belki kızla bende görüşürsem Kenan'ın senin samimiyetine inanma ihtimali artarken öldürülme ihtimalin düşer." 
Gökçe konunun ciddiyetine rağmen alay eder gibi bakıyordu. Kızın üzüntüsünü mü yoksa öfkesini mi gizlemek için böyle yaptığını kestiremedi. Belki gerçekten de onunla alay ediyordu... Ablasıyla kendisi arasındaki benzerlik barizdi. Dün kendisi de Eda' ya aynı soğuk ve alaycı gözlerle mi bakmıştı? Gökçe' nin bakışlarından rahatsız olan genç adam, kafasını çevirdi. Kahvesini yudumlarken evrakları eline aldı ve ablasına bakmadan konuştu: 
"Önerini dikkate alacağım. Şimdi, izin verirsen?" 
Gökçe bir süre ona bakmayı sürdürdü ama genç adam onun varlığını görmezden gelerek çalışmaya başlayınca,
"İnanılmaz birisin, bu bataklığa girerken bizi de içine çektiğinin farkında değil misin? Mantıklı olmanın zamanı geldi de geçiyor küçük kardeş! Ya oynamayı bırak ya da oynadığın oyunu ciddiye al!" 
dedikten sonra topuklarını vurarak odadan çıktı. 
Kız odadan çıkana kadar önündeki yazılara boş boş bakmaya devam etti. Ailesini bu işe dahil ettiği için kendine küfretti. Babasına kızarken ailesini aynı durma sokacağını hiç düşünmemişti.  Kenan' ın öfkesine maruz kalacak olursa, adam ailesine bulaşmadan sadece onun işini bitireceğini umabilirdi. Babası gibi... 
Ailesine planı konusunda bilgi vermeden Eda' nın tanışma isteğini yerine getirmesi mümkün değildi. Kızı oyalamak için sahte bir aile gösterebilirdi ama Eda şirketleri hakkında bilgiye sahip olduğunu söylemişti, ablasını da simaen tanıyor olması beklenirdi. 
Ayağa kalkıp pencerenin önüne gitti. Manzarayı seyretmek içini rahatlatıyordu, düşünmesini kolaylaştıran bir etki yapıyordu üzerinde.
Cebinden telefonu çıkardı ve elinde çevirmeye başladı. Dünden beri kızla konuşmamışlardı, Eda bilinçli olarak ondan uzak durmaya mı çalışıyordu yoksa aklına gelmediği için mi onu aramamıştı? Kızın mesafeli davranması için söyledikleri sonuç vermişti belki de, ona düşünmesi için fırsat veriyordu. 
Telefonda kızın numarasını buldu, kararsızca parmağı ismin üzerinde kaldı bir süre. Sıkıntıyla ekranını kapattı ve telefonu cebine koydu. Az sonra telefonunu cebinden tekrar çıkardı, ekranını açtı ve isim listesi yine karşısındaydı. O sırada telefon çaldığında aramakta kararsız kaldığı kişinin ismi ekranı kapladı. Acele etmeden telefona cevap verdi. Kızın sesi biraz bozuktu ama soğuk sayılmazdı. Kısa selamlaşmanın ardından, Eda sözü fazla uzatmadan Gökalp' i yemeğe davet etti. Akşam için sözleşip telefonu kapattılar. 
Pencerenin dışında akıp giden hayatı bir süre sessizce seyreden genç adam, Eda' nın o an ne düşündüğünü, sesinin neden bozuk olduğunu veya ona karşı hislerinin hala eskisi gibi olup olmadığını bilmiyordu. Belki Eda da onun gibi hayatı izlerken ilişkilerini sorguluyordu.
Akşama kadar işleriyle ilgilendi, buluşma saati yaklaşınca eve uğrayıp üzerini değiştirdi. Eda, onu Kızılay' da bekleyecekti. Buluşma yerine vardığında, kızı meydandaki kalabalığın içinden zorlukla seçebildi. Arabasını yanına yaklaştırdı. Genç kız arabaya binip hemen uzandı ve Gökalp' in yanağına baskılı bir öpücük kondurdu.

"Geç kaldın canım ya..."

"Kusura bakma Eda, eve uğradım. İş kıyafetlerimde dolaşmayı sevmiyorum."

Kız kıkırdadı

"Biliyor musun? Seni bu kıyafetlerle gören şirket patronu olduğuna ihtimal vermez"

Nereye davetli olduğunu bilmeyen Gökalp yavaş ilerliyordu

"Bu iltifat gibi gelmedi kulağıma, nereye gidiyoruz bu arada?"

"Arabanı bırakabileceğin bir yere, bu akşam buralardayız. Sana döner ısmarlayacağım sonra da sinema"

Kıza baktı, komik bir ifadeyle sırıtıyordu. Neyi bu kadar eğlenceli bulduğunu anlamadı. Arabasını otoparka doğru sürdü.

"Ayrıca sana yakışmayacak bir kıyafet olduğunu sanmıyorum Gökalp. Takım elbiseli veya spor, sen her halinle yakışıklısın."

Kıza baktı kısa bir an, garip bir hali vardı ama sebebini anlamamıştı. Bütün gün boyunca konuşmadıkları için kızın keyifsiz olacağını düşünmüştü ama yanılmıştı. Gökalp ne olmuş olabileceğini düşünürken; Eda, ışıklarla bezeli sokakları büyük bir keyifle izlemekteydi.

Arabayı bırakıp yürümeye başladıklarında Eda, genç adamın koluna girdi. Gökalp gerildi ister istemez ama elini tutmasından daha iyiydi tabi. Yürürken kızın göğsü arada bir Gökalp' e sürtünüyordu, ilk seferlerde istemeyerek olduğunu düşündüyse de temas tekrarlandıkça bilinçli olma ihtimalinin yüksek olduğuna karar verdi. Hareket kabiliyeti olmayan bir organ olması, her hareketinin istemsiz olmasını doğurmazdı sonuçta. Eda başkalarının da kolunda yürüyordu, onların kolları aynı baskıya maruz kalıyor muydu acaba? Kadınlar neyse ama ya erkekler... Kendi düşüncesinden rahatsız oldu, böyle şeylerle aklını meşgul etmemeliydi. Kızın elini avcuna alıp koluna değen yumuşaklıktan kurtuldu.

Eda teziyle ilgili bir şeyler anlatırken nihayet sinemaya vardılar. Eda' nın seçtiği bir aşk filmine bilet aldıktan sonra yemek için selfservis yapan bir lokantaya gittiler. Son seansa bilet almışlardı, bu da iki saatten fazla zamanları olduğu anlamına geliyordu.

Dürümlerini alıp masaya geçtiklerinde Eda daha fazla dayanamadı ve baklayı ağzından çıkardı

"Hiç sormuyorsun bugün neden mutlusun diye."

"Ben üzerime alınmıştım, başka bir sebebimi vardı?"

Eda yapma der gibi gözlerini devirdi,

"Peki, nedir bu güzelliği bu kadar mutlu eden? Benim dışımda yani"

"Tezim bitti sayılır canım, dün gece gönderdim hocama ve oldukça beğendiğini anladım. Kendi söylemedi tabi ama ben anladım işte. Düzeltme yapılacak çok az yer var. Sonrasında bitmiş halini göndereceğim. Tezimi tartışmak için bir gün belirledikten sonra bir şey kalmamış demektir."

"Neredeyse bitti o zaman, rahatsın artık"

"Evet, tatilim şimdiden başladı sayılır."

"Eda yanlış anlama ama bu kadar olduğunu sanmıyorum. Başka ne var?"

Kızı muzipçe gülümsedi, elindeki dürümü bıraktı.

Bende bırakmalı mıyım? Sadece yemek yiyemez miydik, verilecek güzel haberler olmadan...

Gökalp de kızın hareketini tekrarladı ve Eda' nın konuşmasını beklediğini gösterir şekilde ellerini masada birleştirdi.

"Tezim bittikten sonra Türkiye' ye yerleşmeye karar verdim Gökalp, gerçi şehri düşünmedim ama İstanbul olabilir."

Gökalp bakmaya devam etti. Bunun nesi bu kadar eğlenceli... Beklediği tepkiyi görememenin etkisiyle Eda' nın yüzü düşer gibi olunca, kıza şirin olduğunu umduğu bir gülümseme gönderdi. Eda' nın yüzü tekrar aydınlandı.

"Tepkisizliğimi maruz gör, bir an algılayamadım. Akademik kariyerine Londra' da devam etmeyi düşünüyordun. Fikrini değiştiren ne oldu?"

"Birkaç Üniversite ile görüştüm, benim için uygun pozisyonlar var. Annemden uzak olmak istemiyorum artık, ona söylemedim henüz kararımı."

"Annen çok sevinecektir, başka türlüsü mümkün değil"

"Sanmıyorum canım, Türkiye' de eğitim görmemi istemedi hiç, sana söylemiştim hatırlarsan. Eğitimimin iyi olması için diye der her zaman. Ama farklı şeyler var bence, Türkiye' de bulunduğum dönemlerden bile hoşnut değil. Bu tatilde bile Avrupa turu yapmayı teklif etti bana düşünsene..."

Eda' nın annesinin kızını Kenan' dan uzak tutmak istediği açıktı. Kenan için kızın Türkiye' de veya İngiltere' de olmasının farkı yoktu aslında, ulaşmak istese mesafe adamı durdurmazdı. Annesi kendince adama 'uzak dur' mesajı mı vermek istiyordu acaba? Anneyle tanışmanın çok kötü bir fikir olmadığına inanmaya başlamıştı.

"Senin kararına olumsuz mu yaklaşır sence?"

Eda keyifsizce dürümünden kopardığı parçayı ağzına attı

"Olumsuz kelimesi karşılamaz tepkisini. İş olayı netleşince mi söylesem acaba?"

Dürümünü eline alıp düşünceli bir şekilde yemeye başladı, fırsattan yararlanan Gökalp de dürümüyle ilgilendi. Et soğumaya dönmüştü ve damağında çok hoş bir tat bırakmıyordu. Zaten soğuk olan yemekten keyif almadığına göre Eda' nın sorunuyla ilgilenmekte sakınca görmedi.

"İstersen annenle konuşurken yanında olurum canım, ben varken çok ters bir tepki vermeyebilir"

Eda şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı, sonra da koca bir gülümseme yerleşti yüzüne.

"Çok memnun olurum ama..."

"Ama?"

"Tanışmanızı istedim diye yaptığımız kavga hala sıcakken senden bu teklifin gelmesine anlam veremedim?"

Gökalp yemeğini tabağına bıraktı arkasına yaslandı, kıza çapkın bir bakış gönderdi

"Biraz düşününce tanışmamızın olumlu yönleri çok daha fazla"

Eda, genç adamın gülümsemesine karşılık utanmış gibi yapıp gözlerini kaçırdı ve yemeğinin son lokmasını ağzına attı. Lokmayı kibarca çiğnerken ona bakmadan konuştu.

"Olumlu taraflarını görmen için seni ikna eden ne oldu acaba?"

"Üzümünü ye bağını sorma demiş atalarımız"

"Ben tahmin edeyim o zaman" deyip düşüme taklidi yapmaya başladı. Gökalp bir şey demeden kızın yönlendirildiği tahmini yapmasını bekledi. Eda bulmuş gibi bir bakışla genç adamı süzdü.

"Tatil için bana sürpriz yapmış ve önceden yer ayırtmıştın. Eğer gitmezsek yaptığın ödeme yanacak."

Gökalp gülümseyerek alkışladı genç kızı, tahmini hakkında yorum yapmadan asıl konuya geri döndü.

"Ne diyorsun peki?"

"Tamam, annemle konuşurken yanımda olman onun fikirlerini etkiler eminim. Seni tanıyınca Türkiye' ye yerleşme isteğimi anlayışla karşılayacaktır."

Ellerini göğsüne kavuşturup kızın yüzünde gözlerini dolaştırdı tembelce

"Yerleşme sebebinin annen olduğunu sanıyordum, bende etkili miyim kararında?"

Sözlerinin anlamının yeni yeni ayırdına varan genç kızın yüzü koyu tonlarda bir pembeye dönüşürken heyecanını bastıramadığı sesiyle kendini açıklamaya çabaladı.

"Evet... Yani hayır... Sen de çok önemlisin tabi ama sebep annem... Asıl sebep yani." Saçmaladığını fark eden Eda, pes etmiş gibi bıkkınca ona baktı, genç adamın tepkisini ölçer gibi bakışlarını ondan ayırmadan konuştu "Seninle aramda özel bir şeyler olduğunu düşünürse benim burada kalma kararımı anlayışla karşılayacaktır."

Genç kızı nedensiz yere zorladığını gören Gökalp konuyu kapatmanın daha iyi olacağına karar verdi.

"Sen uygun olduğun bir zamanı söylemen yeterli güzelim. Yemeğini yedin herhalde çıkalım mı artık? Biraz yürüyelim filmden önce"

Sinemaya yürüyerek gittiler. Gökalp açlığını koca bir porsiyon mısır ile dindirmeye karar verdi, daha film başlamadan kutunun yarısını bitirmişti bile. Fazlaca yediği mısırlarla bir miktar bulanan midesi ve omzuna dayalı baş eşliğinde durgun filmi izlemeye çalıştı.

Filmin ikinci yarısına geçtiklerinde Eda iyiden iyiye Gökalp' e yaslanmaya başlamıştı ama kucağındaki boş mısır kutusunu iki eliyle tuttuğu için elleri kendine kalmıştı en azından. Genç kızın burnundan çıkan garip sesi işitince tek sıkılanın kendisi olmadığını fark etti gülerek. Eda uykuya teslim olmuştu çoktan. Omzunu oynatınca kızın başı öne doğru düşecekken eliyle destekledi, aksi halde boynu sakatlanabilirdi. Dikkatli bir şekilde tekrar yerine yani omzuna yerleştirdi kızın başını, eline dolanan saçları geriye doğru attı. Kızın tekrar öne düşmesini engellemek için kolunu Eda' nın omzuna atıp kızı sabitledi. Ellerini aşağı doğru ilerletince eline takılan saçları düzeltirken kızın uzun saçlarının dokunuşundan hoşlandı, yumuşacıktı. Elinden tekrar kayan saçları rahat bırakıp filme geri döndü.

Sevmeden evlenerek birbirlerine sadakatsizlik yapan bir çiftin birbirlerine aşık olma sürecini anlatan film sonlarına doğru ilgisini çekmeye başladı. Adamın kendisini aldatan karısını affetmesi ve ilişkilerini oldukça romantik bir seyir izlemeye başlaması ilginçti.

Başını yana çevirince Eda' nın saçlarına sürtündü çenesi, hafif bir dokunuşla tekrarladı hareketini. Bu filmdeki çift ikisi olsa kızın alacağı kararı merak etti ister istemez. Gökalp' in kendisine oyun oynadığını ve kendi amaçları için kullandığını öğrendiğinde genç adam için hissetleri güçlü bir aşk da olsa onu affetmezdi herhalde. Eda dürüstlüğe sıkı sıkıya bağlı biriydi ve kendisiyle bu şekilde oynanmış olmasını gururuna yediremezdi. İlişkileri kendisi için 'mutlu sonla' bittiğinde kızın bu özelliğine güveniyordu zaten Gökalp de. Eda, onu bir daha görmek istemeyecek; sonuç olarak Gökalp' i gereksiz vicdan dalgalanmalarıyla sarsmak için etrafında dönüp durmayacaktı.

Filmin bitmesiyle birlikte ışıklar yanınca Eda homurdanarak yüzünü buruşturdu. Gözlerini açmaya çalışıyordu ama başaramıyordu. Spot ışıklar Gökalp' i bile rahatsız ettiğine göre onu kör ediyor olmalıydı. Kızı ayağa kaldırdı ve elinden tutup ilerlemeye başladı, Eda yeni yürüyen bir bebek gibi sallanarak yürüyordu. Kızın uykusunun zor dağıldığı belliydi.

Sabahları en az yarım saat kendine gelemiyordur.

Gökalp ise uyanmadan önce ayılan insanlardandı, gözleri açıldıktan sonra uyku mahmurluğu yaşamazdı hiç. Bilmeyen biri çoktan uyanmış olduğunu zannederdi.

Kızı sinemanın yakınındaki bir kafeye götürdü; Eda elini tutmuş sakince takip ediyordu onu, hala kendine gelememiş olması garip gelse de bir şey söylemedi genç adam. Kafeye girip duvar kenarına dayalı koltuklara oturdular, koltukların karşısında masa yerine alçak sehpalar vardı. Yemek yemekten çok bir şeyler içmek için dizayn edilmiş bir mekandı. Eda' nın da onayı ile kıza ve kendisine birer kahve söyledi. Sonunda dayanamadı Gökalp

"Bu halin ne Eda? Uykunu almış ve dinç olman gerekirken sen ayakta uyuyorsun hala"

"Böyle söyleme, zaten çok utanıyorum. Sevgilimle romantik bir film izlemeyi tasarlamıştım ama yanında uyudum anca."

"Uyuman neyse ama horlamanı beklemiyordum açıkçası"

Eda şok içinde ona bakınca kendini tutamadı ve bir kahkaha attı Gökalp, kızın gerçek şaşkınlığı onu eğlendirmişti. Kızın yüzündeki ifadeye bakınca gülüşü yavaşça sakinleşti ve sona erdi ama hala gülümsemeye devam ediyordu.

"Ne?"

"İlk defa böyle güldüğünü gördüm Gökalp, daha sık uyumalıyım yanında"

Eda kırdığı potu anlayınca yüzüne kırmızılık yayıldı

"Yanında dediysem etrafta başka insanlar varken tabi, halka açık alanlarda"

Gökalp gülümsemesi hala yüzünde, elini 'boş ver' anlamında salladı ve kahvesinden bir yudum aldı. Eda da kahvesinden içmeye başladı ama aklı bir şeyle meşguldü. Yanındaki kızın yüzüne doğru eğdi başını genç adam.

"Güldüm diye mi kızdın? Alay etmek için değildi, hoşuma gittiği için güldüm."

Kız başını kaldırdı ve Gökalp' e yöneltti bakışlarında genç adamın adlandıramadığı bir ışık vardı.

"Aksine gülüşün çok güzeldi, içimi ısıttı. Daha önce de seni kendime güldürmüştüm tabi ama... Ne bileyim bu seferki farklı geldi."

Tekrar önüne dönüp kahvesini aldı eline, Gökalp ise gözlerini dikmiş kıza bakıyordu. Eda' nın tahminin ne kadar doğru olduğunun farkında olup olmadığını düşünüyordu. Daha Eda' nın yaptığı şakalara, kıza hoş görünmek için abartı gülüşlerle destek verdiği olmuştu. Kız da onunla birlikte eğlenmişti o zamanlar, şimdi aradaki farkı nasıl yakalamıştı?

Daha fazla açık vermemek için kıza diktiği gözlerini önündeki sehpaya çevirdi. Bir süre ikisi de konuşmadılar, sonra Eda ona doğru yaklaştı ve sesine yansımış belirgin bir utançla aklına takılan 'önemli' soruyu sordu.

"Horladım mı gerçekten? Gülme... Sinüslerimde bir şey var; eğri bir kemik mi, kıkırdak mı ne öyle bir şey. Bazen uyurken ses çıkıyormuş burnumdan."

Kızın burnunu hafifçe sıktı,

"Uyardığın iyi oldu tatile gidince otelde senin odanın yanındaki odaları da kiralayayım. Rahatsızlık veriyor diye şikayete gelmesin insanlar."

Eda, genç adamın elini alıp avcunu yanağına dayadı. Kızın gözlerinde ışıklar oynaşıyordu sanki, Gökalp' e bir şey anlatmak ister gibiydiler. Kızın yanağını hafifçe okşayıp isteksizce elini geri çekti, Eda' nın dokunuşlarına alışmaması gerektiğinin farkındaydı ama ne de olsa bir erkekti ve Eda kendisine böyle bakarken etkilenmemesi mümkün değildi. Cüzdanından para çıkarıp masaya bıraktı, ayağa kalkıp kıza uzattı kolunu

"Prenses?"

Eda bir şey demeden gülümsedi ve kendine uzatılan kola girdi. Arabayı bıraktıkları otoparka gidene kadar havadan sudan konuştular.

Genç kızın evinin önünde durduklarına uzanıp yanağından öptü ve 'iyi geceler' dedi. Eda alınmış bir ifadeyle baktı Gökalp'e.

Fazlasını yasakladığını unutmadın değil mi?

Kızın yasağını delmeye niyeti olmadığını gösterir bir şekilde, koltuğuna yaslandı ve gülümsedi. Eda da 'sen bilirsin' bakışı göndererek sahte bir keyifle arabadan indi ve Gökalp arkasından bakarken eve girmeden önce kapıda durup öpücük yolladı.

Kızın arkasından bir süre baktıktan sonra arabasını çalıştıran Gökalp, arkada bir an parlayıp sönen farları görünce dikiz aynasından geriye baktı. Köşe başında park eden arabayı yeni fark etmişti, araba ne zamandır ordaydı? Buraya gelirken yanından geçip geçmediğini anımsamaya çalıştı ama hatırlayamadı.

Hareket etmeden bir süre bekleyip arabayı izledi ama herhangi bir hareket olmayınca arabasını durdurup indi. Merakını gidermenin en iyi yolu onunla yüzleşmekti. Park etmiş arabaya doğru yürürken araba bir anda uzun farlarını açtı ve ışık Gökalp'i kör etti. Elini gözlerine siper eden genç adam karşısındaki arabanın motorunun kükremesi üzerine gayri ihtiyarı yana çekildi. Yanından geçen araba kıl payı Gökalp' i sıyırdı ve hızlıca uzaklaştı. Gözlerindeki parlama sona erene kadar kaldırımda dikilen Gökalp şüpheli arabanın amacının ne olduğunu öğrenememekten rahatsızdı. Arabanın markasını veya plakasına dikkat etmediği için kendine kızarak arabasına yürüdü.

Hiç yorum yok:

Seri Hikayelerin Düzeni

TUTSAK SERİSİ 1. Kitap    Tutsak 2. Kitap    Anahtar 3. Kitap    Dünya 4.Kitap    Cehennem Hikayelerin dizilişi bu şekildedir. Diğer ...