Yanlış Hesap 3. Bölüm

 

Sonraki iki gün Gökalp için yoğun geçti, Gökçe ile birlikte yeni oluşturacakları kara filosu için yapılan teklifleri incelemek ve değerlendirmek oldukça vakitlerini almıştı. Yeni filo işine Gökçe' nin baskısıyla girmişlerdi, bırakılacak bir iş için bu kadar harcama yapılması mantıklı değildi Gökalp' e göre. İş alanını değiştirmeyi sadece kısa süre için rafa kaldırmış olan Gökalp' e rağmen ablası şirketin kirlenmemiş bu kısmının kaldırılması taraftarı değildi. Deniz filosunu başka şirketlere kiralamayı ve gemilerden bu yolla kar sağlamayı önerdi Gökalp'e. Bu şekilde aktif olarak o işi yapmazlar ama tamamen bırakarak zarar etmiş olmazlardı.

Ablasının fikrini değiştirdiğini görmek Gökalp' i rahatsız etmişti, başlarda o da kendisi kadar transfer işini bırakmak istiyordu. Şimdi iş ciddiye binince yan çiziyor hatta kara transfer filosunu güçlendirmeye çalışıyordu. Babasının başına gelenin Gökçe' nin de başına gelebileceğini düşünüyordu istemeyerek de olsa. Kanunsuz bir işe yöneldiğini görmemişti Gökçe' nin ama her ihtimale karşın işlerin denetimini daha sıkı tutmaya karar verdi.

Bu dönemde Eda ile sadece telefonda görüşmüşlerdi. Kız görüşmek için bir talepte bulunmamış, annesiyle tanışma konusunu da açılmamıştı. Ertesi gün İstanbul' a gidecek olan Gökalp ise Eda' nın annesiyle tanışma işini artık neticelendirmek istiyordu. İş uzadıkça keyfi kaçıyor, aklında türlü senaryolar dolaşıyordu.

Sabah saatleri öğleye doğru geçiş yaparken Eda' yı aradı ve annesiyle ikisini yemeğe davet etti. Kızın olumlu yanıtı üzerine onları evlerinden almayı teklif etse de kız restoranda buluşmalarının daha iyi olacağını söyledi.

Kararlaştırılan saatten on beş dakika önce restorandaki masaya yerleşen genç adam, Sevgi hanımla tanışacağı için gergindi. Onlardan önce restoranda bulunması ilk intibanın olumlu olması için çok önemliydi. Hiçbir kadın bekletilmeyi sevmez, bu nedenle bekleyen kadınların hepsi ilk selamlaşmada sevimsiz olurdu; sonra karşı tarafa kendini açıklamak için uğraşmak düşerdi. İç geçirip menüyü aldı, karıştırmaya başladı. Bu balık restoranını özellikle seçmişti. Kılçıklarla uğraşan Sevgi Hanım dikkatini Gökalp' e vermekte zorlanacaktı mutlaka.

Az sonra garsonun yönlendirmesiyle anne-kız geldi, masaya yaklaştıklarında ayağa kalkan Gökalp önce Sevgi hanımla sonra da Eda ile selamlaştı. Kısa tanışma faslının ardından masaya oturdular. Eda gayet rahat görünüyordu, çaktırmadan Gökalp' göz bile kırptı. Sonra da sırıtarak lafa girdi

"Garson içeri girdiğimiz anda yanımıza geldi ve senin misafirlerin olduğumuzu doğrulayıp bizi masaya getirdi, ne yaptın fotoğrafımı mı verdin adama?"

"Aslında ona sadece kapıdan girecek en güzel iki bayanın benim misafirim olduğunu söyledim"

Annesine bakan Eda muzipçe gülümsedi. Annesi de kızına gülümsedi

"Teşekkür ederiz Gökalp, çok kibarsın"

Kadına kısa bir gülümseme gönderen Gökalp eline menüyü aldı "Umarım balık seviyorsunuzdur" dedi.

"Elbette, çok güzel bir yer seçmişsin." diye cevap veren Sevgi hanım menüyü karıştırmaya başladı.  

Sevgi Hanım tanışmanın hemen ardından 'siz' hitabını hiç kullanmadan samimiyeti kurmuştu. Gökalp kendisinin kadına nasıl hitap etmesi gerektiğini düşündü, ona uyup 'teyze' mi demeliydi yani, ya da teyzeciğim... Bunu düşününce yüzünü buruşturduğu anda Eda ile göz göze geldi, kızın gözlerinde merak vardı.

Sevgi Hanım menüyü incelemekle meşgulken, ikisi arasında geçen gözsel sohbette Gökalp, Eda' nın neyi merak ettiğini sormaktaydı. Kız güzünü buruşturdu ve kafasını hafifçe yana yatırdı. Gülümseyen Gökalp menüsüne baktı ve aradığını buldu, kendisine böcek gibi görünen bir kabuklu cinsi olan karides yemeği imdadına yetişti. Menüyü Eda' ya çevirdi ve gösterdi, yüzünü tekrar buruşturdu. Kız başını sağa sola salladı ve içini geçirme hareketi yaptı. Gökalp omzunu silkince kız gülümsedi ve Gökalp gülümseyen kıza baktı. Herhangi bir mimik yapmadan sadece baktı, kilitlendiği kızın dudakları, burnu veya sıcak bakışlarına rağmen babasının izlerini taşıyan gözlerinin içini soğutan dokunuşu değildi, sadece Eda' ydı... Uyarıcı mahiyette bilinçli bir boğaz temizleme kızın yüzüne takılan bakışlarını çekebilmesini sağladı.

"Ne yiyeceğinize karar veremediniz de fikir alış verişine mi başladınız?"

Sevgi Hanım ikazını takip eden soruyla ikisinin toplanmasını sağlamıştı, kadına gülümseyen Gökalp cevap vermeden menüyü tekrar kendine çevirdi. Yan gözle Eda' ya baktığında onun da kaşlarını çatmış bir şekilde menüyü incelediğini gördü, dikkatini toplamaya çalışıyor...

Sevgi Hanım sorusuna cevap verilmemesine bir tepki göstermedi, zaten amacına ulaşmıştı muhtemelen. Annesinin yanında Eda' ya tabir-i caizse 'aptal aşık' gibi baktığını yeni yeni idrak eden Gökalp kendine olan kızgınlığıyla baş başa kaldı. Tanışma yemeği hiç iyi başlamamıştı onun için. Sevgi Hanım menüyü kenara koyup ellerini masanın üzerinde birleştirdi. Eda ve Gökalp aynı anda menülerini kapatıp söze girmeye kalkınca susup birbirlerine baktılar istemsiz olarak. Eda gözlerini kaçırınca Gökalp gülümseyerek Sevgi Hanıma döndü.

"Bir şey seçtiniz mi?

"Evet, ızgara levrek güzel gibi, sen kızım?"

"Bende ondan alayım" dedi Eda dalgınca, annesi ne yese o da ondan alacaktı Gökalp' e göre.

Az önceki bakışmalarının kızın aklını hala kurcaladığını görebiliyordu, menüdeki herhangi bir yemeğin adını hatırladığını sanmıyordu. Bu düşünce hoşuna gitti genç adamın, son zamanlarda kızı kendinden uzaklaştırdığını düşünüyordu. Belki de yanılmıştı.

Yanlarına gelen garsona bayanlar için levrek kendi için ise somon siparişi verdi, adam gidince masada oluşan kısa süreli sessizliği Eda bozdu

"Gökalp ve ben Bay Dawson' un projesi için beraber çalıştık biliyorsun anne?"

"Ben daha çok senin çalışmalarını bozmak üzerine çalıştım sayılır"

Sevgi Hanım gülümseyince Gökalp devam etti

"Dosyasına kahve döken sakarı size anlatmıştır eminim."

"Sonrasında ki yardımlarını da anlattı, sayende daha çabuk tamamlamış raporu."

"Bence olayın iyi yönünden bakmayı tercih etmiş, kötü olayların bile pozitif yönlerini görebiliyor Eda"

Bu cümlenin son kısmını kadını onore etmek için eklemişti, her anne veya baba çocuklarının övülmesinden hoşlanırdı. 

Beklediğinin aksine Sevgi hanım cevap verirken sesi çok düzdü "Bu Eda' nın hem en sevdiğim hem de sinir olduğum huyudur" Ellerini çözüp çenesinin altında birleştirdi ve konuşmaya devam etti "Bu özelliğini benden almadığı kesin... Karamsarlık da rakip tanımam"

Gökalp gözlerini kadından kaçırmadan gülümsemekle yetindi. Söylemesi gerektiğini düşündüğü şeyleri söylediği takdirde kadına asılmış gibi görünebilirdi 'kendinize haksızlık etmeyin, sizden aldığı birçok güzel şey var', 'İkinize bakınca kızınızın güzelliğinin kaynağı belli ama' veya 'Ne kadar karamsar bir yorum bu'. Cümlelerin tamamı dile gelmeden beyin süzgecinde takılmaya mahkumdu. Kızını tatile götürmek istediğini söylemeden önce annesiyle flört etmesi çok saçma olurdu neticede.

Eda ellerini kaldırıp aksi bir şekilde önlerinde sallayınca cevap vermemenin getirdiği yükten kurtuldu "Hey... bende buradayım unuttunuz mu? Ben yokmuşum gibi konuşuyorsunuz"

"Yok canım farkındayız, buna imkan vermezsin nasılsa"

Az önceki buruk halinden sıyrılan kadının yorumu Gökalp' ı gülümsetti, kızına arkadaş gibi takılması ve kadının gerginliği dağıtan varlığı hoşuna gitmişti. Sevgi hanımın hareketleri çok doğal ve özensizdi ama zarifti de. Yüzündeki ince çizgiler güzel yüzünü bozmamış tam tersi yılların getirdiği bilgi birikiminin bakışlarına yansımasına yardımcı olmuştu. Kenan' ın bu kadından neden etkilendiğini anlayabiliyordu. Sevgi Hanımın gençken gazeteci olduğunu öğrenmişti araştırmalarından, şimdilerde ise yerel bir gazetenin yönetimindeydi. Hiçbir zaman çok yüksek gelirler elde ettiği bir dönem olmamıştı kadının ama Eda' nın yaşam tarzına bakınca para sıkıntısı çekmediklerini de görebiliyordu Gökalp.

Sevgi Hanımla tanışmadan önce nasıl biri olduğunu anlamak ve yetişme tarzını kestirebilmek için adamlarından ailesini araştırmalarını istemişti. Memur bir ailenin tek kızı olduğunu ve ailesinden tek kalanın İstanbul' da bir daire olduğunu öğrenmişti. Kenan ile hiç görüşmedikleri halde kızın masraflarının bir kısmı babası tarafından karşılandığını biliyordu. Zaten bu bağlantının keşfi onu Eda' ya yönlendirmişti.

Yemekler geldiğinde sohbet ederek yemeye başladılar. Eda ne tatil ne de iş konusunu gündeme getiriyordu. Gökalp' e kısa bakışlar haricinde ilgi göstermiyor, onun bakışlarına da gözlerini aceleyle kaçırarak cevap veriyordu. Genç adamın içi sıkılmaya başlamıştı iyice, bu yemeği niçin ayarlamıştı ki? Sadece kılçıkları ve kafası kalmış balığının gözüyle oynarken garson yanına geldi ve kibarca tabağını almayı önerdi. Kadınların midesini bulandırmanın gereksiz olduğuna karar veren Gökalp çatalını tabağına bıraktı ve alabileceklerini işaret etti. Servisler gittiğinde kahve siparişi verdiler. Yeni iş konusunun gündeme gelmeyeceğini anlayan Gökalp tatil konusunu netleştirmeye karar verdi.

"Sevgi Hanım, Eda ile bir yerlere gitmeyi planlıyoruz. Size söylemiştir belki"

Kadın kızına baktı "Eda bahsetmişti"

Eda saklayamadığı hevesi sesine yansıtarak lafa girdi "Çok güzel geçeceğine eminim. Tatil hakkındaki ayrıntıları bile bilmiyorum, sürpriz olacak bana da"

Gökalp gözlerini devirmemek için kendini zor tuttu. Eda, ne kadar çok şey 'sürpriz' olarak adlandırıyordu. Sorsa ona söylerdi ama kız sormamıştı bile. Genç adamın romantik yönünü mü vurgulamak istiyordu ki annesine? Romantik Gökalp karşısında Sevgi Hanım yumuşayacak mıydı? Tatil için annesiyle tanışması gerekmesi maskesi altında ilişkilerinin icazetini mi almaya gelmişlerdi aslında? Diğer sorular bekleyebilirdi en azından son sorunun cevabını almaya çalışacaktı. Eğer durum buysa genç kız alacağı diğer kararlarda da annesi ile fikir alışverişinde bulunabilir ve bu durum planlarını engelleyici sonuçlara yol açardı.

Kadın tatil fikrinden pek hoşlanmamıştı ama olumsuz bir şey söylemedi "Gökalp hoş bir genç adam ve aklı başında birine benziyor. Mahsuru olmadığını düşündüğümden gideceğiniz ve kalacağınız yeri öğrenmek isterim."

Gökalp boğazını temizledi "Tabi ki mahsuru yok, Antalya Olimpos' a gideceğiz, yer ayırtmadım daha ama bungalov tarzı pansiyonlardan birinde kalabiliriz diye düşündüm."

Eda çok heyecanlanmıştı, kuyruğu olsa sallayacağına emindi Gökalp. Kıza bakmak yerine Sevgi Hanıma döndü "Olimpos çok dinlendirici bir yerdir, kendi halinde"

Kadın gülümsedi ve kızının elini tutup sıktı "Avrupa seyahati yapmak istemiştim onunla ama tatilini Türkiye' de geçirmek konusunda ısrar etti. Sebebi şu an karşımda oturan genç adam belli ki... İkiniz içinde çok güzel bir tatil olur umarım. Eda senin de çok yoğun çalıştığını söylemişti Gökalp."

Kadının lafı işine getirdiğini anlamazdan gelmeyi tercih etti, arkasından söz ailesine ve hatta babasının ölümüne gelecekti. Bu konu açıldığında insanların yüzünde oluşan anlayış ifadesi arkasına saklanmış merak midesini bulandırmaya başlamıştı artık. Sevgi Hanımdan da bu bakışı alacağını düşündüğünden sohbet konusunu kapatmayı tercih etti.

"Her meslekte işini iyi yapan kişi yoğundur Sevgi Hanım. Ben kendi işimi yapıyorum, yoğun olmayı tercih etmesem daha sakin bir hayatım olurdu. Ama şirketi büyütmek ve geliştirmek için de kendinden ödün vermeli insan"

Sevgi Hanım ve Eda onaylar tarzda bir şeyler söylediler ama ikisi de cevaptan hoşnut olmadı. Sevgi Hanımın nereye takıldığını anlamasa da Eda' nın ki tahmin edilebilirdi, kendisine vakit ayırması konusunda sorun çıkacağını düşünüyor olmalıydı. Gökalp' in telefonu çalınca sessizliği böldü, arayan ablasıydı. Öğle yemeği planladığından uzun sürmüştü ve artık işe dönmesi gerekiyordu. Aramayı meşgule alıp bayanlara döndüğünde Eda atıldı

"Kalkalım artık, güzel yemek için teşekkür ederiz"

"Evet, teşekkür ederiz ve seni tanıdığıma memnun oldum Gökalp."

"Bende çok memnun oldum, sizi evinize bırakayım"

"Arabayla geldik canım, sen daha fazla geç kalma. Tatil işini akşam konuşalım tamam mı? Gitmeden heyecanlandım, eminim masal gibi bir yerdir"

Gülümseyerek kızı yanağından öptü ve Sevgi Hanımla el sıkıştılar. Bayanları arabalarının yanına kadar götürdükten sonra kendi arabasına binip şirkete geri döndü.

Akşama doğru Serkan şirkete geldi, Gökalp' in aksine onun babası hala işlerin başındaydı ve bu da arkadaşına oldukça rahat bir çalışma hayatı sağlıyordu; babası yaşasaydı kendi de böyle olurdu mutlaka. Gökalp' in iş hevesini kırmak için Mehmet Bey' in sürekli söylediği 'gün gelecek bu işler sana kalacak, o zamana kadar keyfini çıkar' veya 'tecrübesizlik işimize zarar verir oğlum, istediğin sorumlulukları zamanla yüklenebilirsin' şeklindeki sözler aklına gelince içi buruldu genç adamın. Yaptığı kanunsuz işlerin bilinmemesi amacıyla Gökalp' i işleyişten uzak tutmak için mi yoksa gerçekten onun rahatını düşündüğü için mi bunları söylemişti? Peki Gökalp bu iki ihtimalden hangisini tercih ederdi? Babası tarafından yasal olmayana meyledeceğinin düşünülmesi fikrinden hoşlanmayan Gökalp ilk şıkkı seçti. Artık doğru şıkkı öğrenmesine imkan yoktu nasılsa.

Arkadaşı gittiği spor salonunda görevliyle tartışınca kendisini alttan alarak sakinleştiren spor salonu müdiresinin seksi bacaklarından bahsederken, o bunları düşünüyordu. Kendini toparlayarak Serkan' a dikkatini verdi.

"Kadını nereye davet etsem bilemiyorum"

"O kadar genç biri mi, nasıl müdür olmuş?"

Serkan yüzüne yapıştırdığı sırıtmayla arkadaşına baktı "Bunu sen mi soruyorsun? Neyse ister salonun gerçek sahibi, ister patronun yalakası olsun çok ateşli bir hatundu. Hemen yemeğe davet etmek yerine bir süre süründürsem mi acaba? Yavaş davranırsam benim daha ciddi biri olduğumu düşünecektir."

"Bu arada başka biri çıkarsa karşısına ne olacak peki?"

"Onun aklına girdim birader, başka biriyle görüşmeyi düşünmez."

"Saçmalama, kadının sana ihtiyacı mı var?"

"Beni tanıdıktan sonra etkilenmeyecek kız yoktur. O benden yeşil ışık bekliyor sadece, bunu hatunun gözlerinde gördüm."

Gökalp arkasına yaslandı, önündeki kağıtları eline aldı kenarlarını kıvırmaya başladı "Bu kadar megalomanlık senin için bile fazla."

"Bu akşam bana takıl sana kanıtlayayım, geçen geceki hatunları hatırladın mı? Maçı bile bitirmeden erkenden kümesine gittiğin gün"

"Eee?"

Serkan ellerini koltuğun kollarına dayayarak arkasına yaslandı, bacak bacak üstüne attı "E' si, o kızlarla bu akşam görüşeceğim."

"Etkilendim, aynı anda iki kızla randevu mu ayarladın ve ikisi de kabul etti."

"Aynı anda, evet; ama arkadaş grubu olarak takılacağız, yalnız değiliz yani."

"Cazibeni konuşturmuşsun yine anlaşılan. O zaman neden buradasın? Hava kararmak üzere, av vakti"

"Seni de götürmeye geldim Gökalp"

"Başka planlarım var."

Akşam Eda ile görüşmeyi düşünüyordu, yemekten sonra konuşmamışlardı. Görüşmek için kızı aramamıştı henüz ama kabul ederdi mutlaka.

"Tahmin edeyim, Gökçe' yle pijamalarınızı giyip film seyredeceksiniz"

"Olabilir, güzel fikir. Şaka bir yana yarın İstanbul' a gideceğim, geç yatmak istemiyorum."

"İki küçük kızdan korkuyor olmayasın, seni taciz etmelerinden mi çekiniyorsun."

"Serkan, sen kendi planına uy, bende benimkine tamam mı?"

Serkan teslim olduğunu göstermek için ellerini kaldırdı, Gökalp iç geçirip arkadaşına gülümsedi. Genç adamı ikna edemeyeceğini anlayan Serkan arkadaşlarıyla buluşacağı bara gitmek için yanından ayrıldı.

İşlerine iyice dalan Gökalp saatin çok geç farkına vardı. İşleri toparlayıp Eda' yı arayabildiğinde nerdeyse on olmuştu. Eda üçüncü aramasında telefonunu açtı, bulunduğu ortam çok gürültülüydü. Bir eğlence mekanında olduğu anlaşılıyordu. Kızın dışarı çıkmadan önce kendisinden izin almasına gerek olmadığının bilincinde olan Gökalp, yine de bu durumdan hoşlanmadı. Erkek arkadaşı olduğuna göre azından çıkacağını söylemesi gerekiyordu ona. Eda ise hiçbir sorun algılamadan mutlu bir ses tonuyla konuşuyordu.

"Canım nasıl sevindim aradığına, işlerini bitirebildin mi?"

"Bitirdim sayılır, akşam görüşelim diyecektim ama sen müsait değilsin sanırım"

"Arkadaşlarla beraberiz canım, gelsene sen de"

Ayağa kalktı ve odada dolaşmaya başladı, sinirlenmişti. Sesini sakin tutmaya çalıştıysa da pek başarılı olamadı.

"Yarın İstanbul' a gideceğim biliyorsun, nerden çıktı bu eğlence?"

Eda sızlanır gibi bir ses çıkardı, "Canım çok önceden planlanmıştı bu gece, ekemezdim. Haber vermek için seni aramadım çünkü yoğundun ve işin bitince sen ararsın diye düşündüm."

Parmaklarını gözlerine bastırdı, Eda bir şey söylemeden cevabını bekliyordu. 15-20 Saniyelik sessizlikten sonra Gökalp, Eda' yla tartışmamaya karar verdi, kız sinirlerini çok geriyordu şu anda, sesini duymak istemediği fark etti.

"Ben eve gidip dinleneceğim Eda, yarın bir sürü işim var. Çok içmemeye dikkat et, gelip alayım mı diye aramayacağım çünkü."

"Gökalp yapma ama"

"İyi geceler Eda, pardon iyi eğlenceler diyecektim."

"Sana da iyi uykular Gökalp, içsem de seni aramam zaten. Kendi başımın çaresine bakarım ben." 

Kız sesine yansıyan kızgınlığı gizlemeden konuşmuştu, haklı olan oymuş gibi birde Gökalp' e tavır yapıyordu. Oldu olası kadınların bu zeytinyağı haline hiç anlam verememişti zaten. Kıza daha az kızgın olsa 'hatalı olan ben miyim acaba' diye kendini sorgulayabilirdi bile. İkisi de telefonu kapatmadan bir süre bekledi, ardından arkadan sesler yükselince Eda telefona bıkkınca soludu, sesi aksini istediğini gösterse de 'telefonu kapatmak zorunda olduğunu' söyleyip görüşmeyi sonlandırdı.

Konuşmanın ardından bir süre ayakta bekleyen Gökalp sinirlerindeki gerginliğe anlam veremiyordu. Objektif olarak baktığında kıza sinirlenmemiş olması gerekiyordu. Eda ile görüşmek kendisi için hep yapılması gereken bir görev olmuştu. Bu gece ise bu görevden zorlanmadan kurtulmuştu, o halde neden bu kadar canı sıkkındı?

Arabaya bindiğinde direksiyona başını dayadı ve gözlerini kapattı. Sorununun kaynağına yoğunlaşmaya çalışırken karanlıkta Eda' nın yüzünü görünce gözlerini yavaşça açtı. Kadınlardan uzak kalıp sürekli Eda' yla görüşmesi iyiden iyiye dengesini bozmaya başlamıştı. Fiziksel yakınlık haricinde duygusal bağı olmayan bu kızın kendisi üzerinde bir takım etkileri olmaya başlamıştı. Çok istemese de telefonunu cebinden çıkardı, sorunu çözecek doktoru aradı ve nerede olduklarını öğrendi. Yarım saat sonra barın kapısından içeri giriyordu.

Bar daha çok gece kulübü havasındaydı ve canlı müzik eşliğinde dans pistinde sallanan birkaç kişi dışında sakin sayılırdı. Renkli ışıklarla aydınlatılmış dans pisti olmasa; kulüp, oldukça karanlık bir mekandı. Locaların olduğu kısmı, ortada dolaşan garson kızın yönlendirmesiyle buldu. Özel gruplar için ayrılan localar, ince duvarlarla birbirlerinden ayrılmış; girişleri renkli, kalın tüllerle kapatılmış bölmelerdi. Üç numaralı locanın önüne geldiğinde girişteki perdeyi araladı ve gözlerini oturanların üzerinde dolaştırdı, aradığı kişiyi görünce gülümseyerek içeri adımladı. Gökalp' in girdiğini fark eden Serkan ayağa kalkıp arkadaşını selamladı, omzuna elini koyup gruba seslendi.

"Millet! Tanımayanlar için, bu arkadaşım Gökalp. Gel otur yanıma kardeşim."

Gruptan selamlaşma mırıltıları yükseldi, Gökalp de baş selamı verip Serkan' ın yanına oturdu. Locada boydan boya geniş sedirler vardı. Yaklaşık on kişilik grupta, tanıdığı üç beş kişi dışında, diğerleri ona yabancıydı.

"İyi oldu geldiğin ne zamandır seninle birlikte eğlenmemiştik."

"Hayırdır beni özlediğine göre kızlar seni ekti mi?"

Serkan kahkaha attı önündeki içkiye uzandı ve bir dikişte bitirdi. Bardağı geri koyarken sehpa üzerindeki garson çağırma düğmesine bastı. Gökalp telefonunu cebinden çıkarıp sehpaya bırakırken Serkan gülerek lafa girdi.

"Lavaboya gittiler. Aklın kızlarda kaldı değil mi? İtiraf et."

"Evet ya, hatta gözlerimi kapatınca saçlarının salınışını görüyorum."

Genç adamın siparişi masasına servis edilirken beklenen kişiler perdeyi aralayarak loncaya girdi. Aralarında gülüşerek yanlarına gelen kızlar, hiç garipsemeden Gökalp' e selam verdikten sonra sarışın olanı teklifsizce genç adamın yakın bir şekilde oturdu, diğeri de Serkan' a yanaştı. Kızların bu rahatlığına anlam veremeyen Gökalp, Serkan' a baktı. Serkan ise gülümseyerek içkisini 'şerefe' anlamında arkadaşına doğru kaldırdı. İçkilerden genelde uzak duran Gökalp istemiş olduğu rakıdan bir yudum aldı, diğer içkilerin aksine damağında bıraktığı ferah tat rakıyı onun için içilebilir kılıyordu.

"Normalde meyhane mi tercih edersin?"

Yanında konuşan kıza döndü, kız kırmızı dudaklarında çekici bir gülümsemeyle onu izliyordu.

"Tam tersi o tip eğlenceleri pek sevmem, neden sordun?"

Kız elindeki rakıyı gösterdi,

"Rakı içtiğine göre meyhane kültürüne uzak değilsin diye düşündüm."

Bardağı masaya bırakan Gökalp kıza döndü ve gülümsedi.

"Rakıyı sevdiğim için içiyorum, başka bir sebebi yok."

"Aslını söylemek gerekirse bende buraya Bahar' ın ısrarı üzerine geldim. Gitmeyi tercih edeceğim başka bir yer vardı. Burası da güzel ama bana biraz melankolik geldi."

"Desene aynı kaderi paylaşıyoruz."

Kız ona muzipçe göz kırptı. 

"Seni de mi zorladılar yani? İstediğini yapacak birine benziyorsun halbuki."

Genç adam karşısındaki kızın yüzünde dolaştırdı bakışlarını. Güzeldi ve hoş sohbet birine benziyordu; beynini kemiren Eda takıntısından bir süreliğine olsun kurtulmasını sağlayabilirdi belki de.

"Buraya gelmem gerekiyordu diyelim..."

Genç adamın sözlerini kendi düşüncelerine göre yontan kız, aldığı cesaretle biraz daha yanaştı, neredeyse dizleri birbirine değecekti.

"Doğru düzgün tanışalım mı? Ben Arzu. Tiyatroya gitmeyi, açık havada piknik yapmayı, futbol izlemeyi ve mentol kokusunu severim."

"Bende Gökalp. Sinemaya gitmeyi, uzun süren kahvaltıları ve sadece kendi tuttuğum takımın maçlarını izlemeyi severim."

İlk ikisini Eda ile yaptığı aklına gelince belli belirsiz bir gülümseme yayıldı yüzüne,

"Çok güzel bir gülümsemen var biliyor musun? Dudaklarının kıvrımı insanda dokunma isteği uyandırıyor."

Kızın nefesi yüzünü yalayınca fazla yakın durduklarını fark etti. Kız her an kendisini öpecek gibi duruyordu. Bakışlarından aklından geçenin de bu olduğunu anlaşılabiliyordu zaten. Kız diliyle dudaklarını nemlendirince Gökalp kızın dolgun dudaklarının tadını merak etti ama kızı tatmak yerine arkasına yaslanarak ondan uzaklaştı. Kızın dudaklarını onun nemlendirmesi gerekirken utangaç bir genç gibi kaçmasına anlam verememekle birlikte kızı öpmek istemediğini biliyordu. İsteksizliğine de ayrıca sinir oldu, bu haline anlam vermeye çalışmaktan bile sıkılmıştı artık.

Kız biraz bozulsa da uzatmadan geriye yaslanıp divana doğru kaldırdığı bacağını altına alarak tamamen Gökalp' e döndü.

"İltifat almayı sevmiyorsun sanırım."

"Güzel kadınlardan iltifat almaya alışık değilim, genelde benmerkezci olmaları ilgilerini göstermelerine engel olur. "

Arzu küçük bir kıkırdama koyuverdi ve genç adamın elinde duran rakı bardağına uzandı. Gökalp' in elini hafifçe okşayarak bardağı ondan aldı.

"Bazen açıkça söylemek gerekmez, sana bakan herhangi bir kadının bakışlarında bile iltifat yüklüdür eminim."

Arzu' nun yakınlaşma çabalarıyla eğlenen genç adam, kızın ona kur yapmasına izin vermeye karar verdi. Arzu bardağı elinde döndürdü, Gökalp' in içtiği tarafı kendine çevirerek içkiden büyük bir yudum aldı. Bardağı dudaklarından ayırdığı yerde kırmızı bir iz bırakmıştı. Genç adam belli belirsiz gülümsedi, kızın bakışları hülyalı bir hal mi almıştı yoksa Gökalp'in aklı kızın etkisiyle gevşemeye mi başlamıştı?

Arzu işveli bir gülümseme göndererek bardağı önlerinde bulunan sehpaya bıraktı. Gözlerini ayırmadan kızı izleyen genç adam heyecanlanmaya başlamıştı, bir tarafı kızı kendine çekerek dudağında kalan ruju da o silmek isterken diğer tarafı yapacağının hata olduğunu ona dikte ediyordu. Kız boşta kalan elini Gökalp' in bacağına koydu ve hafifçe sıktı, kızın beklenmedik teması genç adamın boşluğunu yakalamıştı. İrkilerek bacağındaki elin üzerine kapattığı el ile Arzu'nun hareketini sınırlasa da kızın elini itmedi.

"Aramızdaki etkileşimin sende farkındasın, değil mi Gökalp?"

Beğenisini bu kadar rahat dile getiren birini daha görmemişti şimdiye kadar. Arzu'yla alay eder gibi görünmek istemiyordu ama yine de kendini tutamadı:

"Aynı bardağı kullanmamız dışında mı?"

Genç adamın üstü kapalı eleştirisini gülerek karşılayan Arzu beklenenin aksine hiç bozulmamıştı.

"Sende beni etkileyen bir şey var, çok çekicisin."

Kızın sesi buğuluydu, fazlaca içtiği içkinin etkisiyle olsa gerek, Gökalp' e yakın davranmakta sorun görmüyordu. Bacağındaki avucun temas ettiği yer ısınmaya başladı, kızın elinin vücudunun geri kalanı üzerinde gezinmesi fikri nabzını hızlandırmıştı. Dudaklarını yaladı ve etkilendiğinin sesinden belli olmamasına özen göstererek konuştu

"Seni etkileyenin ben olduğumdan pek emin değilim."

Kız, o konuşurken dudaklarına sabitlediği gözlerini kıstı; duymayı beklediği bu değildi, büyük ihtimalle.

"Sence ne peki?"

Kıza muzipçe gülümsedi,  sarhoş bir kızı herhangi bir şekilde kışkırtarak gecesini rezil etmek istemiyordu:

"Bir yudum rakı? Daha önce içtiklerin ile birlikte tabi."

Arzu gülümsedi, Gökalp' in bacağında tuttuğu elini hafifçe sıktı

"Başımı döndüren içki değil sensin canım."

Arzu isteğini belirtir şekilde ona doğru tekrar uzanınca genç adam bu sefer geri çekilmek yerine aradaki mesafeyi kapattı. Kızın öpücüğü hararetli ve güzeldi; ancak genç adam, alacağını umduğu hazdan oldukça uzaktı. Bedeni mekanik hareketlerle kızın öpücüğüne karşılık verirken ruhu onaylamaz bir şekilde ona kaşlarını çatmış başını sallıyordu. İçinde bir yerlerde kabarmaya başlayan suçluluk duygusuna ilk önce anlam veremedi genç adam ama sonra Eda' nın yüzü gözlerinin önünde belirince aniden Arzu' nun tutkulu dudaklarından uzaklaştı. Gökalp için kafa karışıklığı ile geçen kısa öpüşmeleri Arzu' ya daha farklı bir şekilde yansımış olmalıydı. Genç adamın aniden geri çekilmesine hafif bir itiraz nidasıyla karşılık verip ona tekrar uzanınca Gökalp kızdan uzaklaştı.

Az önceki duygu patlamasından sonra sakinleşmesi gereken Gökalp, Arzu' nun elini bacağından sökerek yanına bıraktı ve geriye yaslandı. Eda' nın yüzünün hiç beklemediği bir anda zihninde belirmesi genç adamı şaşırtmıştı. Arzu'yla öpüşmesinden dolayı kalbinde sıkışmaya sebep olan pişmanlık duygusu yavaş yavaş ruhuna sızıyordu. Kızı öperken onun rahatsız eden şeyin ihanet duygusu olduğunu fark etti şaşırarak. Eda' ya karşı hisleri aşk veya sevgi olarak tanımlanamazdı ama bir şekilde kıza karşı bağlılık mı hissediyordu?

Kızın onda bıraktığı muhtemel izleri silmek isteğiyle elinin tersini dudaklarında gezdirdi. Suçluluk, içinde yara gibi zonklarken en azından fiziksel izlerden kurtulduğuna memnun olmuştu genç adam. Arzu' dan uzaklaşmanın verdiği rahatlıkla daha sakin bir şekilde düşünme olanağı bulan Gökalp, kızı öptüğü için neden suçluluk duyduğuna kafa yormamaya karar verdi. Kalp olarak bağlı olmasa da beyni bir başkasının sevgilisi olduğunun bilincindeydi anlaşılan. En azından hala dürüst kalmış bir tarafı olduğu için mutlu bile olmalıydı belki de...

O, bu düşünceler içine gömülmüşken geniş girişten içeri ellerinde tabaklarla birkaç garson girdi ve ellerindekileri önlerinde bulunan sehpalara yerleştirmeye başladılar. Arzu gelenlere ilgilenmek yerine Gökalp' i süzüyor; seksi göründüğünü bilinciyle özellikle bakım yaptığı belli olan uzun sarı saçlarıyla oynuyor, ellerini içlerinden geçiriyordu. Kızın göz rengini loş ışıkta seçemiyordu genç adam ama koyu renk olduğunu tahmin ediyordu. Arkasından Serkan' ın seslenmesiyle kızdan gözlerini ayırdı ve arkadaşına yöneldi. Böylelikle Arzu' ya yarım bir şekilde arkasını dönmüştü ki bu şu an için onun rahatlamasını sağlayan bir şeydi. Aksi halde kızın inceleyici bakışları altında kendini huzursuz hissedecekti.

"Nasıl mekan ama? Evindeki rahat ortamı da veriyor, gece eğlencesinin hareketliliğini de."

Genç adam fiziksel olarak ihtiyaç duymamasına rağmen kendine gelmek için öksürdü ve lafa öyle başladı. 

"Güzel yer, yeni açılmış sanırım."

Gökalp, arkadaşının bütün dikkatini üzerine çektiği için - Arzu'yu kulübe gelmesi  konusunda zorlayan Bahar olduğunu düşündüğü - kızıla müteşekkirdi. Arzu ile yaşadığı kısa anın Serkan tarafından sakıza dönüştürülmesini beklemiyordu ama yine de arkadaşının onları görmediğine memnundu.

"Sahibi arkadaşım olur, iki ay falan oldu. Açılışında görmeliydin birde!"

Arkasında kalan kız belli belirsiz beline dokunduktan sonra sehpanın üzerindeki içeceğini eline aldı. Sehpaya uzanırken yanlışlıkla ona dokunduğunu düşünmeyi tercih eden Gökalp kıza dönmeden Serkan ile konuşmaya devam etti. Servis için gelen garsonlar çekildikten sonra kulübün sahibi olduğu halinden belli olan orta yaşlı bir adam Serkan' ın yanına geldi.

"Keyifler nasıl? İstediğiniz bir şey var mı?"

"Her şey çok iyi."

"Mekan yeni, varsa bir şey söyleyin mutlaka. Bunlar da müesseseden eğlenmenize bakın."

Dedikten sonra yanlarından ayrıldı. Serkan, Gökalp' e karşı loncaya ilerleyen adamı gösterdi.

"Bu işe girerken bana ortak olalım demişti biliyor musun? Aklıma yatmamıştı o zamanlar ama şimdi ortamı görünce keşke kabul etseydim diyorum."

Arkasındaki kız bir kez daha beline dokununca irkildi genç adam, Arzu' nun eli belinde dolaşmaya devam edince uzanıp kızın elini tuttu. Kıza dönünce hülyalı bakışlarla karşılaştı, pek de kibar olmayan bir sesle "Ne oldu?" diye soran genç adama rağmen kızın cevabı alınmış gibi değildi.

"Sıkıldım, benimle ilgilen."

Az önce yaşananlar ile kıza cesaret verdiğinin bilincinde olan Gökalp, kabalık yapmaya hakkı olmadığı için Arzu' ya kibarca gülümsedi ama kızın elini de kendinden uzaklaştırdı.

"Konuşuyoruz Arzu, sıkıldıysan arkadaşının yanına geç."

Arzu dudaklarını sarkıttı ve kollarını göğsünde kavuşturup arkasına yaslandı. Yanında duran dibini bulmuş şişeyle elindeki bardağı tekrar doldurduğunu gören genç adam kızın gerçekten çok içtiğini fark etti, bardağı sürekli dolup boşalıyordu. Bu gidişle yürüyecek hali kalmayacak diye düşündü. Kızı daha fazla içmemesi konusunda uyarmayı düşündü bir an, sonra vazgeçti, kızların sarhoşluğu ile annelerinden fazla ilgilenmeye başlamıştı galiba. Yine arkadaşına döndü.

"Kazançlı bir iş olabilirdi aslında, Ankara' da eksikliği var böyle yerlerin. Başka şehirlerde de açabilirsiniz hatta, konsepti faklı çünkü."

Gökalp ile Arzu arasındaki konuşmaları yarım bir gülümsemeyle dinleyen Serkan, masadaki çerezlerden avucuna alıp ağzına attı,

"Bu kez de sen ortaklık teklif et diyorsun yani."

"İşe girmek konusunda gerçekten istekliysen, evet..."

Arzu arkasından omzuna doğru yaslanıp göğüslerini sürterek meyve tabağına uzandı. Arzu yavaş hareketlerle yerine dönerken Gökalp kızın çekilmesini ona yan gözle bakarak bekledi. İkisini sırıtarak izleyen Serkan, kız teması bırakınca öne doğru eğilerek Gökalp' e fısıldadı.

"İşkence ediyorsun kıza."

"Benim hakkımda ne dedin sen buna? Geldiğimden beri çikolata şelalesi muamelesi görüyorum."

Serkan kahkahasını eliyle örterek gizledi, sakinleşince:

"Maç günü ben içeri girdikten sonra kızlarla tanıştım biliyorsun. Arzu seni sordu o zaman, 'gitti' cevabını da beğenmedi tabi. Bugün Hayalet Bar' a çağırdığımda senin burada olacağını düşünerek geldi kesin. Sen de yanıltmadın onu."

Gökalp' e göre bu anlattıkları kızın hareketlerinin sebebini açıklamıyordu. Geçen gece kapıda kendisini gördüğü gibi tutulacak hali yoktu ya. Şu anda mantığının sesini duyamayacak kadar sarhoştu zaten, karşısına çıkan herhangi bir erkekten etkilenecek durumdaydı.

"Bu mu sadece?"

"Senin yalnız olup olmadığını sordu bir de, bende aşka küskün dedim."

"Yani?"

"Yani' si bu oğlum. Sende kızı çeken ne bilmiyorum ama ellerini senden uzak tutamıyor gibi. Amma sordun yahu, benimle konuşacağına arkandaki fıstığa sorsana derdinin ne olduğunu."

Bu sırada Arzu, omurgası boyunca gezdirip boynuna yükselttiği elleriyle ensesine düşen saçlarını okşadı. Kızın dokunuşu hafif gıdıklasa da hoşuna gitti, kıza yönelmemekle birlikte ellerini itmedi bu sefer.

Masadaki bardağa uzanıp son yudumu da içerken artık gitmesi gerektiğini düşünüyordu. Akşam hiç de beklediği şekilde ilerlemiyordu çünkü. Buraya gelirken Eda' yı kafasından atmasına yardım edecek birilerini tanımayı bekliyorken, kızın varlığını kabullenmesi gerekliliğinin altı çizilmişti sadece.

Serkan Gökalp' e gülümseyerek yanındaki kızıla dönüp kolunu omzuna attı ve kızı kendine yaslayıp kulağına bir şeyler fısıldadı. Kız da cevaben ona bir şeyler söyleyip çantasını alıp loncadan ayrıldı.

"Sana iyi geceler dostum, biz gidiyoruz artık. Sende iyi çocuk olup Arzu' yu istediği yere götürürsün, değil mi?"

Onu istediği yere götüreceğimi hiç sanmıyorum.

"Tabi neden olmasın."

Locadan ayrılan Serkan' la vedalaştıktan sonra Arzu' ya gülümsedi. Kız onun ani ilgisizliğine alınmış gibi somurtuyordu, gece gece naz çekmek istemeyen Gökalp onu evine bırakmayı teklif etti. Arzu küçük çantasını eline alarak ayağa kalktı ama dengesini sağlayamayınca; Gökalp, kızın koluna girdi. Yürümekte zorlanan kız sallandıkça Gökalp' e çarpıyordu ister istemez. Locanın girişindeki tüllerden kurtulup açıklığa çıktıklarında henüz iki adım atmışlardı ki karşılarında beliren Eda ani bir şekilde durmalarına neden oldu. 

O anda gece kulübünde görmeyi bekleyeceği, daha doğrusu isteyeceği en son kişi karşısında olan genç adam, şaşkınlıkla Eda' nın yüzüne baktı kaldı. Eda ise daha önce hiç görmediği soğuk gözlerle kolunda sallanan Arzu' ya bakıyordu. Kolundaki kızı uzaklaştırmayı deneyen Gökalp, Arzu' nun düşecek gibi olması üzerine kızın kolunu sıkıca tuttu ve kendisine yaslayarak onu sabitlemeye çalıştı. Eda' nın buz gibi gözleri Arzu' dan Gökalp' e kayarken genç adam aptallığına lanet etti, Arzu'nun düşmesine izin vermeyeyim derken az öncekinden daha samimi bir görüntüye sebep olmuştu.

Neden geldim ki buraya?

Eda onları öpüşürken gördüyse, zaten sallanan ilişkilerinin sonu gelmişti büyük ihtimalle. Lafa nasıl başlayacağını kestiremeyen genç adam kendisine de çok aciz gelen cümleyi kurmak zorunda kaldı.

"Eda açıklayabilirim"

Eda ona cevap vermeden bir hamleyle genç adamın kolunda kukla gibi duran kızı yakaladığı gibi yandaki boş bir sandalyeye sertçe oturttu. Arzu şaşkın gözlerle ikisine bakıyordu ama şükür ki ağzını açmamayı akıl etmişti. Eda' nın yanında geçen gece eve bıraktıkları kız belirdi. Gökalp tekrar şansını denedi

"Eda, göründüğü gibi değil. Görüyorsun ayakta bile duramıyor, evine götürecektim sadece"

Eda 'sus' anlamında elini kaldırınca Gökalp şansını zorlamamaya karar verdi. Kızın ne gördüğünün bilmeden açıklama yapmaya çalıştıkça komik duruma düşecekti. Bir şey demeden kıza baktı sadece, Eda öfkeli gözlerle bir ona bir de sandalyesine yığılmış olan Arzu' ya bakıyordu. Önce kime saldıracağına karar veremiyor gibi bir hali vardı. Arzu ise nerede olduğunu anlamak ister gibi şaşkın şaşkın etrafına bakıyordu.

Ayağa kalkmadan önce bu kadar kötü değildi.

Gökalp' e göre kızın içtikleri şimdi tam etkisini gösteriyordu. Arzu etrafa bakınmayı kesip gözlerini genç adama yöneltince bir an tanımak ister gibi dikkatlice baktıktan sonra gevşekçe gülümsedi. Eda gözlerini devirdi ve öfkeyle homurdandı

"Buraya kadar"

Eda ve arkadaşı Arzu' nun iki koluna girerek kızı kaldırıp kulüpten dışarı yönlendirdiler. Gökalp müdahalede bulunmadan kızların arkasından gitti, erkeklerin kız yüzünden kavga etmesi gibi dışarda hesaplaşacak halleri yoktu herhalde. Eda kapıdan çıktıktan sonra kızın kolunu bırakarak tutması için arkadaşına bıraktı ve yol kenarında bekleyen bir taksiyi çağırıp evinin tarifini Arzu' dan öğrenebildiği kadarıyla bir kağıda yazdı ve kızın araçta sızma ihtimaline karşılık taksiciye verdi. Taksiciye kızı teslim ettikten sonra Gökalp' e para anlamına gelen evrensel hareketi yapan Eda' ya, genç adam yorum yapmadan elli lira verdi. Kız elindeki paraya anlamsızca baktı ve sıkıntıyla iç geçirdi, kafasını yan yatırıp 'daha' işareti yaptı. Gökalp kendisine uzatılan avuçtaki paraya yüz lira daha ekleyince para el değiştirip taksiciye geçti. Taksici kulübe yakın olan adrese kızı memnuniyetle bırakacağını söyledi ama kapıyı kapatırken Eda taksiciyi uyardı

"Plakanı aldım, anlaşmaya uy ve kızı sana verilen adresteki eve bırak ve güvenle içeri girdiğine emin ol. Aksi halde plakanı polislerle paylaşacağımdan emin olabilirsin."

Arka koltuğa oturmaktan çok yatar vaziyette yayılan Arzu 'buna gerek yok' gibi bir şeyler geveledi ama Eda 'kes sesini' deyince sustu. Taksi hareket ettikten sonra Eda arkadaşına döndü

"Sen içeri dön Gülse, iyiyim ben" dedi.

Gülse, arkadaşına anlayışla gülümsedikten sonra içeri girmeden önce Gökalp' e pislikmiş gibi bakmayı da ihmal etmedi. Genç adam Eda' nın Arzu' yu sağ salim evine ulaştırma çabasını takdir etmekle birlikte bu iyi niyetin amacını anlamamıştı. Normal bir kadın gibi davranıp Gökalp' e yaşlı gözlerinden akmaya çalışan damlalara inat öfkesini kusmasını ve sinirden titreyen dudaklarla ona hakaret ederek gitmesini bekliyordu halbuki.

Eda genç adama kısa bir bakış atıp güvenliğin görüş mesafesinden uzağa, binanın yan tarafına doğru yürüdü. Kızın arkasından gidip gitmemekte kararsız kalan Gökalp' in takip etmediğini gören genç kız arkasını dönmeden "Biraz konuşalım" dedi.

Kızın onunla tartışmak yerine sakin bir yerde sadece konuşmak istediğini düşünen genç adam, Eda' nın yanına gitti. Eda ona göstermek istemese de sinirliydi ve sakinleşme çabaları hareketlerine yansıyordu. Derin bir nefes alıp Gökalp' e baktı.

"Yorgundun ve eve gidecektin hani, neden burada görüyorum seni?"

"Seninle konuştuktan sonra eve gitmek istemediğimi fark ettim."

"O zaman neden benim yanıma gelmek yerine bu... Bu kadının yanına geldin?"

"Onun yanına gelmedim, arkadaşımla buluşmak için buradaydım. Arzu gruptan biri sadece"

"Ya... Sadece gruptan biri demek. Arkadaşın yani?"

"Hayır arkadaşım değil, burada tanıştım."

"Tanımadığın bir kız, neden kulüpten çıkarken kolundaydı?"

Eda' nın sorgusundan sıkılmaya başlamıştı. Kızın sinirlenmesine hak vermekle birlikte kendisini çocuk gibi azarlamasına katlanacak değildi. İnanmıyorsa lafı dolaştırmak yerine suçlamasını yapması ve içindekileri yansıtması daha iyi olurdu. Kıza cevap vermeden bir süre yüzüne baktı ve sonrasında sesli bir nefes aldı. Tane tane anlatmaya karar verdi.

"Arkadaşımın yanına geldim,Serkan' ın. Arzu' yla burada tanıştık. Beraber geldiği arkadaşı kulüpten Serkan' la ayrılınca kız yalnız kaldı ve çok içmiş olduğu için bende evine bırakmaya karar verdim. Hepsi bu kadar Eda, tamam mı?"

"Nasıl kızlar bunlar böyle? Kulübe birlikte gelip orada tanıştıkları adamların kollarında ayrılıyorlar."

Sakince konuştu "Kolunda ayrılma falan yok Eda, sadece yardıma ihtiyacı vardı."

Eda alay eder gibi burnunu kırıştırdı "Şövalye ruhlu bir sevgilim olduğu için sevinmeli miyim, bilemedim"

Genç kızın bu hareketiyle olayı aslında çok da ciddiye almadığını fark eden genç adam artık sebepsiz hale gelen sorguya son verdi

"Yeter Eda, ben gidiyorum. Sen gayet kendindesin gördüğüm kadarıyla, bu gece için şövalyeye ihtiyacın yok"

Arkasını dönünce Gökalp'in elini yakalayan Eda gitmesine engel oldu, kolundan da tutarak çektiği genç adamı kendisine çevirdi.

"Dur biraz Gökalp"

"Kavga bitti Eda."

"Ben daha bitirmedim!"

"Sabaha kadar beni sorgulamayı mı düşünüyorsun? Sana olanları anlattım, bana inandığını da görebiliyorum. Tartışmayı devam ettirerek beni suçlu hissettirip kendini öne çıkartamazsın."

Öfkeyle yöneldiği gözlerde, Eda' nın sakin bakışlarıyla karşılaşan genç adam, kavganın bittiğini anlamıştı. Kolunu bırakan Eda parmaklarını birbirine kenetleyip avuçlarını birleştirdi. Kızın öfkeden sevecenliğe geçiş yaptığının kanıtını memnuniyetle karşılayan Gökalp temkinli gözlerle kızı süzdü. Eda, Gökalp' e zoraki gelen yarım bir gülümsemeyle ona baktı ve mahçup bir tavırla kafasını önüne eğdi.

"İtiraf etmem gereken bir şey var Gökalp"

Kızın tavırlarındaki ani değişimi hazmetmekte ve ona güvenmekte zorlanan Gökalp sesindeki kuşkuyu gizleyemedi

"Korkmalı mıyım?"

"Belki, birazcık..."

Genç adam kızı anlatmaya teşvik etmek için gülümsedi

"Beni güvenlikten bu kadar uzağa getirirken kötü bir şey yapmayı düşünmüş olamazsın... Değil mi?"

Genç kız etrafına bakındı "Güvenlikten uzakta mıyız?" sonra Gökalp' e dönüp gülümsedi "Farkında değildim."

"Seni dinliyorum."

"Biz de arkadaşlarla 'Hayal et' teydik, doğum günü partisi vardı bu yüzden ekemezdim. Bir loca kiralamışlar, sizinkinin iki yanındakini. Gülse' yle birlikte lavaboya gidiyordum ki locanızın perdeleri servis için açıldı, merak edip içeri bakınca seni ve o kızı gördüm. Kız sana dönmüştü sende gözlerini dikmiş yiyecek gibi ona bakıyordun. Sonra perdeler geri kapandı. İçeri girip ortadaki meyve tabağını üzerinize boca etmeye karar vermiştim ama Gülse kolumdan tuttu maalesef. Sonra locanın perdesini biraz araladım ve kıza arkanı dönmüş olduğunu gördüm. Sen ona ilgi göstermediğin halde onun sırnaşmasını izlemek ben delirtti inan."

Servis görevlilerine perdeyi açma zamanlamaları için yüklü bir bahşiş vermeyi kafasına koyan genç adam rahat bir nefes aldı. Mucizevi bir şekilde, çözüme ulaştırması gereken tek sorun Eda' nın dikiz durumu olmuştu sayelerinde. Anlamak ister gibi bir ifadeyle kaşlarını çattı ve duyduğu rahatlamayı sesine yansıtmadan konuştu.

"Arzu bana ilgi gösterirken sen orada öylece duruyordun yani?"

Kız kısa bir baş hareketiyle onu onaylayınca genç adam devam etti:

"Bu yaptığın sana da garip gelmiyor mu Eda? Kim erkek arkadaşını bir kızla görünce saklanıp onları izler."

"Yakın zamanda tartıştığı ve evde olduğunu düşündüğü sevgilisini, gece kulübünde güzel bir kadınla yakalayan ve onun ne yapacağını merak eden biri."

Gökalp kızı alttan almak için masum bir gülümsemeyle Eda' ya baktı "Sen böyle söyleyince kulağa çok mantıklı geliyor"

"Seni orda görünce ne hale geldim biliyor musun? Yanınıza gelip ne diyebileceğimi bile kestiremedim bir an için, bir an için diyorum çünkü sonrasında öfkem galip geldi. İyi ki Gülse yanımdaydı."

Genç adam bir şey söylemek için ağzını açtıysa da Eda elini kaldırınca sustu

"Senin sırtına ve beline dokundu ama sen elini ittin, sonra saçlarını okşadı tepki vermedin. Konuştuğun adam gittikten sonra ise kızla oturmak yerine kulüpten ayrılıyordun"

"Bu sözlerinden başından beri bana inandığın anlamını çıkarıyorum."

Eda ellerinden birini bırakıp arkasına doğru uzandı ve genç adamın bel kıvrımını parmaklarıyla okşadı. Bu temas Gökalp' in tüylerinin diken diken olmasını sağladı, nabzı hızlandı. Kız belinde daireler çizerek parmaklarını gezdirirken, gözlerini göğüs hizasına indirmişti, kısık sesle cevap verdi

"Kızın ellerini vücudunda dolaşmasına izin vermene kırgın olmakla beraber ona ilgin olmadığı konusundaki sözlerine inanıyorum."

"Bu yanlış anlaşılmanın tatlıya bağlanmasına memnun olmakla beraber beni gizli gizli izlemenden ve sonrasındaki sorgulamadan hoşlanmadığımın altını çizmek istiyorum."

Sakin havasını korumayı başaran Gökalp, sesinin durgunluğu için kendini tebrik etti. Eda ise diğer elini de bırakmış iki eliyle Gökalp' in üst kolunu kavramış parmaklarını yavaş hareketlerle oynatıyordu. Genç adamın göğsüne tuttuğu gözlerini kaldırıp genç adamın bakışlarıyla birleştirdi.

"Seni gizlice izlemeseydim şu anda o kızla kavga ettiğimiz için kulüpten atılmıştım, hatta nezarette bile olabilirdim"

"Yapılmaması gereken şeylerin iyi yönlerini göstererek beni ikna edemezsin canım."

Gözlerinden, genç adamın nedenini o an için kestiremediği bir ışık geçen Eda gülümsedi ve "Kurallara uymayı sevmeyen bir yapım vardır benim" dedi.

Babasının kızı...

Genç adamın yorum yapmaması üzerine Eda bu akşam onu şaşırtmayı bir kez daha başardı ve parmaklarında yükselerek Gökalp' in dudaklarını kendine esir etti. Kızın bilmediği yönlerini yaklaşık yarım saat içinde yaşayan Gökalp bu sefer neyin geldiğini tahmin edememişti. 

Eda genç adamın varlığından emin olmak ister gibi parmaklarını kollarına kenetledi. Kızın belinden kavrayarak kendine çeken genç adam öpücüğü yönlendirmemek için kendini tutuyordu. Gökalp' i son olarak hafif bir dokunuşla öpen genç kız yavaşça geri çekildi; konuştuğunda sesi, nefesi yetmiyor gibi titriyordu.

"Senin suçun olmadığını düşünsem de kıskançlık içimi yaktı."

Kızı susturmak için dudaklarına kısa bir öpücük verdi, sözlerinden hoşlanmamıştı. Eda, üzerinde hâkimiyet kurma isteği ile onu öpmüş ve Gökalp de izin vermişti. Beyni kendini öpücüğe kaptırdığı için sinirliyken vücudu daha fazlası için istekliydi. Kız, genç adamın kolunu bıraktı ve ellerini yana bıraktı,

"Kurallar hala geçerli, bu sadece istisnaydı"

Eda konuşurken dikkatini kızdan uzaklaştıran bir gölge üzerlerine yansıdı, kafasını yan çevirip arkaya göz ucuyla baktığında gölge aceleyle köşede kayboldu.

Şu kız, Eda' yı merak edip geldi ama bizi görünce geri mi döndü?

Yine de gölgeden huylanmıştı. Gelen kişi Kenan' ın adamı da olabilirdi. Şimdiye kadar onlar tarafından izlendiğini fark etmemişti ama geçen günkü olaydan sonra daha dikkatli olmalıydı. Eda' nın elini tuttu ve kızın şaşkın bakışlarına aldırmadan ön kapıya doğru çekti.

"Çantanı al içeriden, gidelim buradan."

"Ne oldu birden?"

"Hadi oyalanma."

Kız bir şey demeden peşi sıra arkasından geldi ve Kulüpten eşyalarını aldıktan sonra Gökalp' e katıldı. Çantasından anahtarı çıkartan ve arabasına ilerleyen Eda' yı durduran genç adam kendi arabasına yönlendirdi

"Benim arabamla gideceğiz güzelim, seninkini yarın sabah evine gönderirim"

Eda muzip bir şekilde gözlerini devirdi, sesine oyuncu bir ifade katarak

"Zengin erkeklerin egosuna bayılıyorum, çok seksi" dedi.

Eda' nın yorumunu duymazdan gelerek kızın elinde tuttuğu anahtarı alan Gökalp' in gözleri yolun karşısında park etmiş bir arabaya takıldı. Tanıdık gelen arabanın yan koltuğunda oturan kişinin içtiği sigarayı tutmak için camdan dışarı sarkan eli dışında bir şey göremiyordu. Çünkü aracın camları karartılmıştı. Eda arabaya bindikten sonra kendi de sürücü tarafına geçip motoru çalıştırdı. Arabayı anayola çıkardığında arkalarından gelen araba bir süre geride kaldı. Ancak genç adam biraz hızlanınca takip ettiğini gizlemeden onları kaybetmemek adına arkalarına yaklaştı. Arada başka araçlar olduğu için genç adam plakayı bir türlü tam olarak okuyamayınca arabasını yavaşlattı. Adamların geçen gece gördüğü aynı adamlar olduklarını düşünen Gökalp genç kızı evine götürmekte kararsızdı, bahane olarak ne söyleyeceğini düşünürken arkalarındaki araç hızlanarak yanlarından geçip trafikte kayboldu.

Arabanın takibi bırakması üzerine direksiyonu sıkmaktan elleri terlemiş olan genç adam ellerini gevşetti. Yanındaki kıza doğru bir bakış attı ama Eda onunla ilgilenmiyor, camdan dışarı bakıyordu. Kızın sessizliği işine gelmişti, çünkü kafası adamlarla meşgulken Eda' yla uğraşamayacaktı.

Adamların kim olduğunu ve amacını öğrenmesi bu aşamada mümkün değildi. Koruma olarak peşine birini de takmak istemiyordu. Bu adamlar ile öncekilerin farklı kişiler olduğunu umuyordu. Belki içen iki sarhoş, öpüşen gençleri dikizledikten sonra onları korkutmak istemişti. Aslında ihtimal vermediği bu olasılığa inanmayı seçti Gökalp.

Evin önüne geldiklerinde sokak boştu, takipçilerden herhangi bir iz olmadığını gören Gökalp' in içi rahatladı. Eda 'iyi geceler' diye fısıldayarak arabadan inmeye çalışınca kızın kolunu yakaladı ve tekrar içeri çekti.

"Ne bu surat Eda?"

"Asıl ben sana sormalıyım Gökalp, neden kızgınsın hala. Yolda tek kelime etmedin. İzledim diye deme lütfen. Kim olsa yapardı bunu, sonrasında da hissettiklerimin aksine gayet medeni davrandım. Hatta o kızın evine sağlıklı ulaşmasını bile sağladım, yani umarım sağlamışımdır."

"İzlemek yerine gelip hesap sorsan daha doğruydu bence ama neyse bu konuyu uzatmayalım. Yarın İstanbul' a gidiyorum, hatta saate bakarsak bugün gidiyorum diyelim. Seninle kötü ayrılmak istemiyorum, iyi bir kız olup bana 'iyi yolculuklar' dileyecek misin?"

Eda biraz düşünür gibi görününce genç adam kaşlarını çattı oyuncu bir şekilde. Gökalp' in bakışını gülümseyerek karşılayan Eda, biraz nazlanarak da olsa boynuna sarıldı ve burnunu sürterek iyice sokuldu. Kızın belinden kavrayan genç adam Eda' yı göğsüne çekti. Bir süre sarıldıktan sonra Eda boynuna küçük bir öpücük bırakarak ayrıldı Gökalp' ten.

Eve ulaştığında saat oldukça geç olmuştu, bu yüzden içeri girmek için anahtarını kullanmaya karar verdi. Cebini aradığında önce Eda' nın arabasının anahtarı geldi eline, anahtarı diğer eline geçirip tekrar arayışa geçtiği sırada kapı açıldı ve kahyanın uykulu ama mesleki sorumluluk gereği takındığı ciddi yüzü ile karşılaştı. Adama selam vermek için belli belirsiz baş sallayıp kapıdan geçerken, adamın eline cebinden çıkardığı araba anahtarını tutuşturdu. Kahya kafası karışmış bir şekilde ona bakarken yandaki sehpanın üzerindeki not kağıdına Eda' nın evinin adresini tahmin ettiği kadarıyla yazdı ve evin tarifini de ekledi. Kağıdı yırtıp adama uzatınca adam sorgulamadan aldığı kağıdın üzerinde yazanları okumaya başladı. Ekstra sorularla kendisini yormamasını umarak düz bir sesle talebini söyledi

"Sabah olunca anahtarı adamlardan birine verin. Hayalet Gece Kulübünün önündeki arabayı kağıttaki adrese götürüp sahibine ulaştırsın. Adreste veya anahtar tesliminde sıkıntı olursa, yazdığım numarayı arasın."

"Tabi efendim, sormam da mahsur yoksa araba sahibi kim? Kağıtta yazmıyor, aramak gerekirse bilinmesinde yarar var"

"Eda Aslan"

Adam başını salladı ve Gökalp de adama teşekkür anlamında bir şeyle söyleyip odasına gitti, saat geç olmuştu ama onun uykusu iyice dağılmıştı. Yatağına yatarken sevgili uykusunun bu gece ona gelmekte nazlanacağını düşünse de öyle olmadı. Yastık ısınmadan uyku bilincini ele geçirmişti.

İstanbul' da bulunduğu iki gün iş anlamında yoğun geçmişti ama kafası takipçileri ile meşgul olan Gökalp, işlerine kendini bir türlü veremiyordu. Gittiği yerlerde takipçilerini tespit etmek için ister istemez etrafına bakar olmuştu. Şimdiye kadar Kenan'ın adamları tarafından izlendiğini varsayan genç adam için adamların birden kendilerini göstermeye başlamış olmaları büyük bir soru işaretiydi. Aksi halde çoktan onları fark edeceğine emindi. Yoksa adamların davranışları aynıydı da Gökalp, yanlışlıkla farlarını yakıp söndürdükleri ana değin onları fark edemeyecek kadar dikkatsiz miydi? Kenan gibi karanlık birinden intikam almak isteyen biri için bu affedilemeyecek bir hataydı...

Kenan değilse başka kimin onunla veya Eda' yla sorunu olabileceğini düşündü ama bir sonuca varamadı. Babasının ölümünden beri illegal işlere bulaşmamışlardı ve neyseki bu konuda birilerinin baskısına da maruz kalmamışlardı. Demek ki bu durum Gökalp' in yaptığı veya yapmadığı kanunsuz işlerle alakalı olamazdı. Eda ise kendi halinde bir kızdı, annesinin gazeteci olarak karıştığı bir çamur yoksa onlarında peşinde değillerdi...

Adamların kim olduklarını belirleyene kadar Gökalp' in aklındaki soru işaretleri birbirlerinin kuyruğunu kovalamaya mahkum gibi görünüyordu. Kendisi için değilse bile ama annesi ve Gökçe' ye koruma tutması gerekebilirdi. Bununla ilgili olarak babasının ölümünün ardından işine son verdiği yakın korumayı arayıp aramamakta ise kararsızdı. Adamın karanlık kişiliğinin kirli işleri temizlemekteki başarısı ortadaydı ama koruma olarak pek de başarılı olmadığı belli olmuştu. Ankara' ya gidince şirketin güvenlik müdürüyle konuşmaya karar verdi. Şirketteki güvenliğin dışında evlerinde de birilerinin olması içini rahatlatacaktı.

Gece kulübünde yaşadıkları ise bazı sorulara cevap bulmasını sağlamıştı. Eda' ya olan ilgisinin özel bir tarafı olmadığına kendisini ikna etmişti. Diğer kızlar da kendisine çekici geliyordu ve o gece Arzu' yla yakınlık kurmayı istememekle birlikte fiziksel güzelliğinin oldukça farkındaydı. Eda' yla ise ister istemez yakınlardı ve bir erkek olarak bundan etkilenmesini normal karşılıyordu. Arzu' yu öptükten sonraki pişmanlığı ise dürüstlüğünün göstergesiydi.

Akşam otele döndükten sonra içine bir kuşku düşen genç adam önce Eda' yı arayıp neler yaptığını sordu. Genç kız o gittiğinden beri araştırmasının son düzenlemelerini yaptığı için evden pek çıkmamıştı. En azından kızın güvenliği için endişelenmeye gerek olmadığını anlayan Gökalp Gökçe' yi arayıp onun nasıl olduğunu öğrenmeye çalıştı. Ablası onun ilgisini alaya alarak sorularını atlatmaya çalışınca Gökalp istemediği halde Gökçe' ye net bir şekilde evin veya şirketin çevresinde şüpheli adamlar görülüp görülmediğini sormak zorunda kaldı ama kızın sesine yansıyan korkuyu duyunca söylediğine pişman oldu.

Ablası ona bilgi vermek yerine genç adamı soru yağmuruna tuttu. Olanları, ilk seferden bahsetmeden, adamları gördüğü ikinci seferi ve sonrasını, öpüşme kısmını atlayarak, kısaca anlattı. Herhangi bir tehdit veya saldırıda bulunmadıklarının özellikle altını çizdi ve adamların onları dikizleyen sarhoşlar olduğunu düşündüğüne de değindi. Babalarının acısı bu kadar tazeyken şimdi de Gökalp' in takip edilmesinden hiç hoşlanmayan Gökçe mutlaka polise ihbarda bulunması konusunda ısrarcıydı. Gökçe' ye göre artık kanunsuz iş yapılmadığına göre polisle bir sorun yaşamazdı. Ablasının kafasının dağılması için konuyu işe çeken Gökalp ona yüklemede karşılaşılan sorunlar hakkında bilgi verdi.

Ertesi gün erkenden kalkıp şirkete gitti ve ödemeler için gerekli imzaları tamamlayıp müdürlerle son bir toplantı yaptı. Deniz işi kara taşımacılığı gibi durgun değildi ve karlılığı devam ediyordu. Ablasının önerisini dikkate alıp almamayı ciddi olarak düşünmesi gerekiyor gibiydi. Öğleye doğru cep telefonu çaldığında son ayarlamaları yapıyordu, arayan annesiydi.

"Nasılsın oğlum?"

"İyiyim anne, sen nasılsın?"

"Eh işte, canım sıkılıyor evde. Sen ne zaman geleceksin?"

"Akşam gelebilirim sanırım, ne oldu?"

Annesinin aklında bir şeyler vardı ve ona söylemiyordu. Ya onu da rahatsız eden bir durum olmuştu ya da Gökçe çenesini tutamamıştı.

"Olan bir şey yok Gökalp, oğlumu özleyemez miyim?"

"Emin misin? Sesin biraz garip."

"Eminim tabi, o kadar işin yanında bir de beni düşünme. Ne zaman geleceğini merak ettim o kadar."

Kadını korkutan birilerinin olup olmadığını merak ediyordu ama bunu annesine sorması mümkün değildi. Sıkıntıyla iç geçirdi

"Tamam, öyle olsun, gelirken haber veririm. Görüşürüz"

Öğleden sonra işleri düzene koyduktan sonra havaalanına doğru yola çıktı. Yorgundu ve kimseyle konuşmak istemediğinden aramak yerine Gökçe ve Eda' ya yolda olduğunu mesaj bildirmeyi tercih etti. Ankara' ya indiğinde havaalanına onu almaya gelen arabayla doğrudan eve gitti.

Kapıyı açan kâhyaya selam verdikten sonra evrak çantasını ve küçük bavulunu adama uzattı.

"Annem odasında mı?"

"Biraz önce bahçedeydi Gökalp Bey, çay götürdüm."

"Sağ ol. Odama çıkmadan önce yanına gideyim."

Adamın yanından geçip salon kapısından bahçeye çıktı. Bahçeyi dolaşmasına rağmen annesi ortalarda görünmüyordu. Kadının içtiği çayın boş bardağını mutfağa taşıyan görevliye annesini sordu ama kız Melek Hanımı görmediğini söyleyince akşamdan beri içini kemiren kurt işbaşı yaptı.

Adamların evime gelmiş olma ihtimali yoktur, değil mi?

Panik düğmesine basması için çok erkendi, hızlı adımlarla Melek Hanımın odasına çıktı ama orası da boştu. Gökalp, hiç adeti olmasa da kadının kimseye söylemeden dışarı çıkmış olma ihtimaline karşılık, annesinin cep telefonu numarasını aradı telaşla. Telefon kapalıydı. Tuttuğu telefona anlamsızca bakan genç adam içindeki panik düğmesinin üzerinde gezinen hayali parmağın baskısını hissetmeye başlamıştı. Bahçeden eve girdiği belli olan annesinin tek çıkış yeri olan ön kapıya ulaşmak amacıyla yeniden aşağı inmek için merdivenlere yönelen genç adam az daha aşağı inmeye çalışan ablasına çarpıyordu.

"Evde koşturacak yaşı geçmedin mi ufaklık?"

Ablasının sözlerine anlam veremeyen Gökalp, takıldığı kısmı sormayı uygun gördü.

"Ufaklık ne demek, on yaşına geri mi döndün?

"Sana sormak lazım, tırabzandan kaymaya başlarsan hiç şaşırmam"

Ablasının yüzüne boş boş baktı,

Ne saçmalıyor...

Elinde duran telefonu görünce annesi aklına geldi ve kızın yanından geçerek ön kapıdan çıktı. Evin önünde onu eve getiren arabayı kirli bir bezle silen şoför vardı sadece. Gökalp dışarı çıkınca adam toparlandı ve ona baktı,

"Ben geldikten sonra annem evden ayrılmadı değil mi?"

"Hayır efendim."

"Peki evin çevresinde yabancı birilerini gördün mü?"

"Yabancı?"

"Evet; yabancı, tuhaf davranan, şüphe çekici ..."

Adamın aklı karışmıştı ama Gökalp' in sinirli halinin üzerine gereksiz sorular sormak istemediğinden basit bir cevapla geçiştirdi:

"Hayır efendim."

Arkasını dönüp eve girecekken ardında duran ablasına çarptı ve Gökalp onu tutamadan kız geriye doğru yalpalayınca dengesini sağlayamayıp kıç üstü düştü. Ablasına kalkması için elini uzattı ama o, yanına gelen görevli kızın yardımıyla kalkmayı tercih etti. Bir yandan da öfkeli gözlerle Gökalp' e bakıyordu

"Ne bu halin?"

"Annemi arıyorum deminden beri, hiçbir yerde yok. Telefonu da kapalı."

Gökçe elindeki cihazı önünde salladı "Bu telefon mu?"

"Telefon neden sende ve neden kapalı?"

Ablası umursamazca yanından geçip salona doğru adımladı, kızı tutup sarsmak isteğine karşı koyan genç adam seri adımlarla Gökçe' nin arkasından gidip önüne geçti

"Abla, saçmalamayı keser misin? Annem yok diyorum ama sen telefonu elinde evde geziyorsun?"

"Annem kütüphanede. Okuduğu kitap bitince yerine koymak için kütüphaneye yanıma geldi. Biraz laflarken telefonun kapalı olduğunu fark ettim, salonda benimki takılıydı onun yerine bunu takacağım. Tamam mı Gökalp?"

Gökçe yanından geçip telefonları değiştirirken Gökalp kütüphaneye yollandı. İçeri girince annesi önündeki kitaptan başını kaldırdı, oğlunu görünce yüzüne gülümseme yayıldı. Genç adam Melek Hanımın yanına gitti, kadına sarılıp öptü.

"Merhaba anne, bütün evde seni aradım"

"Evdeyim oğlum, nerede olacağım başka. Hoş geldin."

Annesinin gözlerine özlemle baktı, hayatı için ne kadar korktuğunu ona söyleyemezdi. Annesi zaten Kenan' dan uzak durmasını istiyordu, bir de peşinde adamlar dolaştığı için endişelendiğini fark ettiğinde ilişkisinin bitmesi ve geri çekilmesi konusunda baskısını arttıracaktı mutlaka. Melek Hanım yanındaki sandalyeyi gösterdi

"Gel otur, ablan işle ilgili sıkıntılar çıktığını anlattı."

"İşler hep aynı."

"Sorun olduğunda bende yardımcı olabilirim Gökalp, sen ve ablan gibi genç değilim ama babanla ikimiz bu şirketi bu hale getirdik unutma."

Annesini tebessüm ile dinleyen Gökalp "Sen boş ver şimdi bunları, neler yaptın bugün?" dedi.

Melek Hanım oğluna kısılmış gözlerle baktı, karşısındakinin niyetini tartar gibiydi. Gökalp annesine masum bir gülümseme gösterdi ama kadın kaşlarını çattı ve oğlundan uzaklaştı.

"Sen kimsin ve oğluma ne yaptın?"

Bıkkınca geri çekildi ve ellerini cebine soktu.

"Gün içinde ne yaptığını soramaz mıyım?"

"Soramazsın demedim Gökalp, sormazsın. Anlat ne olduğunu."

"Öyle olsun anne, yorgunum zaten seninle tartışmayacağım."

Melek Hanım geriye yaslandı, gülümseyerek oğluna baktı. Derin bir nefes alan Gökalp ayağa kalktı ve kapıya yürüdü.

"Odama gidip yemeğe kadar dinleneceğim."

Genç adam kapıdan çıktığı anda ablasıyla burun buruna geldiler.

Şimdi de kapı mı dinliyor?

Kıza sinirli bir ifadeyle bakınca Gökçe geçmesi için bir adım geri çekildi. Gökalp yanından geçip giderken, ablası kolunu tuttu.

"Konuşalım mı biraz?"

Kolunu kurtaran Gökalp bir şey söylemeden merdivenleri tırmanmaya başladı, ablası da arkasından geliyordu. Odasının kapısına gelince Gökalp kapıyı açıp Gökçe' nin geçmesi için kenara çekildi. Kapıdan geçen Gökçe kardeşine ters ters bakmayı ihmal etmedi.

"Konuşmayı kabul ediyorsan neden garip tripler atıyorsun?"

Gökalp odanın kapısını kapatıp içeri girdi ve çıkardığı ceketi koltuğa bıraktı.

"Konuşmak istemiyorum ama peşimi bırakmayacağını da biliyorum, seni dinlemenin daha az yorucu olduğuna karar verdim"

Ağzıyla garip işaretler yapan ablasına pis pis sırıtıp giyinme odasına doğru yürüdü

"Evet, seni dinliyorum"

"Anneme bir şey oldu sandın değil mi?"

"Arayınca bulamadığımda telaşlanmam gayet normal değil mi? Kaç yaşında kadın, yakın zamanda kocasını kaybetti"

"Yani? Bilinen bir rahatsızlığı veya intihara eğilimi yok"

Ablasına cevap vermek yerine, banyo sonrası giymek için giysi dolabından kıyafet seçerken ceketinin cebindeki telefon çalmaya başladı. İçerden önce ceketinin hışırtısı arkasından ablasının sesi yükseldi

"Sevgilin arıyor!"

Elinde kıyafetleri eşliğinde odaya geri dönen Gökalp koltuğun üzerine bırakılmış telefonu ters çevirip susturdu ve onaylamaz gözlerle ablasına baktı. Sessizliğe gömülen telefonu işaret eden Gökçe konuşmaya başladı

"Canını sıkan konuları konuştuğumda beni de bu telefon gibi çevirip susturmak isterdin değil mi?"

"Yolu bu olsa yapardım inan ama mümkün değil. Evet, seni dinliyorum"

"Anneme takipçilerden bahsetmedim Gökalp. Senin gerginliğin gözle görülür bir halde olduğu için sorun olduğunu kendisi anlıyor."

"Sorun olduğundan şüphelenmesi ve sorunları bilmesi farklı şeyler."

"Polise gitmemiz konusunda ne düşünüyorsun?"

"Tekrarlarsa gitmeye karar verdim"

"Kenan olduğunu düşünmüyorum, sen ve Eda arasındaki ilişki adamın dikkatini çekmiyor Gökalp. Yoksa şimdiye kadar sana yansıması olurdu."

Eşyalarını yatağın üstüne bırakıp yatağa oturdu, yanına oturması için ablasına gösterdi. Gökçe kardeşinin yanına oturup ona doğru döndü.

"Kenan kızını sürekli izletmiyor bence, sadece yaptıklarından haberdar oluyor. Adamın benimle veya kızıyla iletişime geçmesini bekliyordum ama yanıldım. Kızını önemsemediğini düşünmüyorum ama nedense ilişkimizi önemsemiyor. Kenan' a ulaşmak için Eda' yı kullanmak ilk önceki kadar mantıklı gelmemeye başladı"

Ablası kocaman gülümsemesine engel olmadan kardeşine mutlu bir ifadeyle baktı, sözlerinden hoşlanmıştı. Kızın hemen sevinmemesini belirtir şekilde elini kaldıran Gökalp devam etti.

"Bizi takip edenlerin niyetinin ne olduğunu öğrenmek için ne yapabilirim bilmiyorum abla. Beni takip ediyorlar büyük ihtimalle, babamın eski hasımlarından olabilirler ama neden benim peşimde olsunlar. Babam öldü ve biz onların yolundan çekildik. Artık kimseye rakip değiliz."

"Annemle konuşmamız gerekebilir Gökalp"

"Daha fazla telaşlanması için mi?"

Ablası kollarından destek alarak geriye doğru yaslandı.

"Babamın işleri hakkında az da olsa bilgisi olduğunu düşünüyorum. Sorunları, başarıları, dostları veya düşmanları..."

"Normal şirket işleri için dediğin doğru ama diğerleri hakkında soru sorarsak her şeyi öğrenene kadar peşimizi bırakmayacaktır. Bu onu üzmekten başka bir şeye yaramaz."

"Sence babamız hayat arkadaşından yaptıklarının ne kadarını gizlemiştir?"

"Babam bana açıldığı zamanı sana anlattım, unuttun mu? Annemin öğreneceğini düşündüğü için bile kahrolmuştu."

"O kadar basit olmayabilir Gökalp, ne sen ne de ben annemle bu konuda yüzleşmedik. Onun bilmediğini varsaydık daha doğrusu temiz kaldığını düşündük. Ama bu kadar zaman babamın yanında olup da bu işler hakkında hiçbir şey bilmediğini düşünmek zor geliyor."

Gökalp ablasının gözlerine baktı doğrudan, az sonra yönelteceği sorusunun cevabını sözlerinde değil bakışlarla alacağını biliyordu.

"Babamın işlediği suçları öğrenmeden önce işlerin dışında tutuluyordum, senin aksine... Sen ne kadarını biliyordun abla?"

Gökçe' nin bakışları donuklaştı, bir şey söylemek ister gibi ağzını açtı sonra kapattı. Az önceki rahat pozisyonunu bozarak yatakta doğrulup oturdu. Sorusunun cevabını alan genç adam ayağa kalkıp Gökçe' nin önünde geçip tek dizini yere dayadı. Kızın bakışlarını yakalamak için onun tam karşısına geçmişti ama ablası gözlerini genç adamdan uzak tutuyordu. Halinden kendini savunacak cümleleri aradığı belli oluyordu. Kızın bu halini ne ona ne de kendine yakıştıramayan genç adam kendini ifade etmesi için ona yardımcı olması gerektiğini düşünüyordu ama içinde kabaran kızgınlığı arkaya atmakta zorlanıyordu. Sesini mümkün olduğu kadar sakin tutmaya çalışarak konuştu.

"Abla senin suçun olduğunu söylemiyorum ama suç ortağı olmakla suça sessiz kalmak arasında ince bir çizgi vardır. Sen hangisiydin?"

Gökçe' nin bakışları sürekli sıkmakta olduğu yumruğundan kardeşine yöneldiğinde içlerinde kırgınlık ve öfke vardı,

Kendine mi, bana mı kızgınsın?

"Sen ne biliyorsun ki, babamın hırsıyla nasıl savaştığımı ve bana kaç defa bu son dediğini. Bunu yapmak zorundayız, bu adamlara hayır diyemem, çok karlı bir iş kızım... Güzellikle veya kavgayla olmadı Gökalp, çabalamanın boşuna olduğunu görünce bende gözlerimi kapatmayı tercih ettim. Kendi ellerimi temiz tuttum ama onunkileri temizleyemedim."

"Beni de bu batağa çekmesine müsaade edecektin değil mi?"

Gökçe hızla ayağa kalkınca genç adam dengesini bir an yitirse de hemen toparlandı ve o da ayağa kalktı. Gökçe derin bir nefes aldı,

"İşlerin içinde olmayacağını biliyordum, babamla seni uzak tutması konusunda anlaşmıştım. Kenan denen o katille başı belaya girene kadar da sözünü tuttu."

Genç adam buruk bir şekilde Gökçe' ye baktı "Babam sırrını benimle paylaştığında senin bilgi sahibi olmadığını düşünmem ve hala da buna inanıyor olmam ne büyük saflık değil mi? Bir de sana nasıl anlatacağıma kafa yormuştum kaç gün. Ne aptallık..."

Gökçe uzanıp kardeşinin elini tuttu "Gökalp, bunun için çok üzgünüm. İstediğin gibi iyi bir baba veya abla değildik ama kendi adıma elimden gelseydi babamı engellerdim."

Genç adam hakkı olmadığı halde ablasına çok yükleniyor olduğunu düşündü, kendisi de aynı duruma düşmüş ve maalesef o da görmezden gelmeyi seçmişti. Genç adamın asıl kızgın olduğu şey, yaşanan bu kadar şeyin üstüne hala bildiklerini onunla paylaşmamış olmasıydı belki de.

 

Ablasının ellerini bırakıp teselli eder gibi kolunu sıvazladı genç adam "Senden daha iyi değilim abla. Son işinde ne taşıdığını bilerek nakliyeye göz yuman kişi bendim unuttun mu? Sanırım kanımızda var. Şimdi izin verirsen banyo yapacağım"

Gökçe onay anlamında başını salladı ama çıkmadan önce söyleyeceklerini tamamladı

"Babamın işlerini bilsem de kimlerle çalıştığını veya bağlantılarını bilmiyorum inan. Hiçbir zaman ilgilenmedim ve sormadım ona. Yaptıklarını sanan anlattıktan sonra seninle paylaştığı bağlantılar olduğunu bana söylemişti ama Kenan dışında şüphelendiğin kimse yok anladığım kadarıyla. Sorun yaşadığı kişileri anneme anlatmış olduğunu düşünüyorum. İstersen senin yerine ben onunla konuşurum."

"Senin şimdilik dahil olmanı istemiyorum tamam mı? Ben konuşurum gerekirse."

Ablası çıktıktan sonra ruhu bomboş bir şekilde banyoya gitti genç adam, banyoda oldukça uzun kaldı, su vücudundan akarken eskisinden daha temiz olduğunu hissedemiyordu bir türlü. Kenan' a karşı olan nefreti gittikçe içini kaplıyordu. O ve onun gibi adamlar ailesini zehirlemiş ve birbirlerinin pisliklerini örten insanlar haline getirmişti onları. Adamı düşündüğünde diğer duygulardan arındığını sadece onun mahvolduğunu görmeye duyduğu büyük istekle dolduğunu hissediyordu. Hayır, adamın ölmesini değil, her şeyini kaybetmesini istiyordu. Mal varlığını, özgürlüğünü, saygınlığını ve bildiği kadarıyla tek kızını...

Sabah işe gitmeden önce sıkı bir kahvaltı yapmak için yemek salonuna indi. Melek Hanım ve Gökçe masaya kurulmuş sohbet ediyorlardı. Ablasının kötü bir gece geçirdiği gözlerindeki durgunluktan belliydi. Yüzünde içi boş bir gülümseme vardı ama gözlerine hüzün yerleşmişti. İkisine de içten bir gülümseme ile günaydın öpücüğü veren Gökalp nefis kokular yükselen masaya oturdu.

Genelde erken kalktığında spor yapar sonrasında da gecikmemek için hızlıca yarım yamalak kahvaltı yapardı veya hiç yapmazdı. Bu sabah oldukça aç bir şekilde uyanmış, fazla gecikmeden yemeğe inmişti. Akşamki sevimsiz konuşmanın ardından Genç adam son zamanlarda iyice geliştirdiği içindekini dışarı yansıtmama yeteneği sayesinde normal davranmayı başarmasına rağmen Gökçe nedense kaçamak bakışlar haricinde ona bakmamayı tercih ediyordu. Ablasına sorun olmadığını göstermek ve sohbete katılmasını sağlamak amacıyla takılmasına rağmen Gökçe' nin durgunluğu devam etti. Suçluluk duygusunun buna sebep olduğunu düşünen Gökalp kızı kendini toplaması için zaman vermeyi tercih etti.

Kahvaltının sonunda genç adam elini karnında gezdirdi

"Güzel bir kahvaltı sonrası çalışmaya hazırım."

Melek hanım gülümsedi "Afiyet olsun canım oğlum."

Genç adam Gökçe' ye yöneldi "Birlikte mi çıkalım yoksa ben çıkayım mı?"

Gökçe çayından bir yudum alarak arkasına yaslandı "Sen çık, ben biraz daha buradayım."

"Sende biraz daha kal oğlum, ne zamandır ikinizle birlikte kahvaltı yapmamıştım. Üzerine birer kahve içelim, güzel olur."

Genç adam annesine olumlu anlamda gülümseyince Melek hanım servis için yardımcıya seslendi. Gökalp arkasına yaslanırken Gökçe' ye bakmadan konuştu.

"Bu hafta sonu ve sonrasında tatil yapmayı düşünüyorum abla, sanırım beş gün kadar. İmza yetkilerini sana bırakacağım, bana gerek olmaz böylece. İşler de aksamamış olur."

Genç adamın tahmin ettiği gibi fikirden hoşlanmayan Gökçe memnuniyetsiz bir şekilde nefes aldı ve bıraktı

"Ne tatili şimdi bu?"

"Yurtiçinde olacağım merak etme, uzaklaşmayacağım. Herhangi bir sıkıntıda aramanız yeterli olacak."

Annesi dudaklarını birbirine bastırmıştı, tel gibi gergindi. Gökçe, elinden çatalı bıraktı ve masada ellerini birleştirdi. Gökçe' nin canını sıkan tek şeyin Eda' nın varlığı olmadığını tahmin eden genç adam kızı alttan alarak bu işi iyice sevimsizleşmeden kapatabileceğini umdu. Ancak ablası bir yorum yapmadan önce sözü Melek hanım aldı:

"Yalnız mı olacaksın?"

"Hayır, Eda' yla gideceğiz."

"Görüşmeniz yetmiyor şimdi de katilin kızıyla beraber tatile mi gideceksin?"

Genç adam, Melek hanımın Eda' yı tanımlama tarzından hiç hoşlanmasa da kadının duygu boşalması yaşamasına engel olmak için onu düzeltme gereği duymadı.

"Eda yanımda olduktan sonra burada veya başka bir yerde olmamız ne fark edecek."

"Yapabilsem onunla ilişkine engellerdim zaten Gökalp ama senin kendini tehlikeye atmana engel olamıyorum."

"Tehlikede olmadığım ortada anne, Kenan' a 5 ay öncekinden daha yakın değilim"

"O zaman bırak artık zorlamayı ve çıkar şu katilin kızını hayatından!"

Genç adam ikinci defa duyduğu tanımlanın sinirlerinde yarattığı gerilimi geçiştirmek için omuzlarını oynattı ve derin bir nefes aldı. Sakinliğini korumaya çalışsa da kontrolü giderek zayıflıyordu.

"Onun da vakti gelecek anne, şimdilik bana 'onu yap şunu yap' tarzında emirler verme lütfen."

O sırada yardımcı bayanın elinde kahvelerle içeri girmesi Melek hanımın sözlerini yutmasına sebep oldu. Annesinin, aralarındaki hoş olmayan tartışmaya çalışanların yanında devam etmeyi istemeyecek kadar öfkeli olmadığını görmek genç adam için şaşırtıcı olmuştu ama bu konuda her hangi bir yorum yapmadı. Boşluktan yararlanarak yan gözle Gökçe' ye baktı. Onların tartışmasıyla fazla ilgilenmiyor gibi görünen kız çatalını tekrar eline almış tabağında kalan bir salatalıkla oynuyordu. Melek hanımın sesi genç adamın dikkatini Gökçe' den uzaklaştırdı.

"Şirket sıkıntıda diyorsunuz. İşler yolunda değil. Buna rağmen tatile mi gideceksin, neden?"

"Eda' nın çevresinde çok fazla kişi var, onlardan uzaklaşmamız gerekiyor. Yoksa bu iş iyice dallanıp budaklanacak."

"Kulağa tatil için bahane gibi geliyor."

Gökalp bir yudum aldığı kahve fincanını tembelce masaya bıraktı ve yorum yapmadan annesine bakmakla yetindi. O an için ne dese kadın için fark etmeyecekti nasıl olsa. Melek hanım ise henüz kahvesinin farkında değil gibiydi, oğlundan yanıt alamayacağını anlayınca Gökçe' ye döndü

"Sen neden bir şey söylemiyorsun?"

Gökçe, ikisine de bakmadan annesini cevapladı

"Bensiz de gayet iyi tartışıyorsunuz, bozmak istemem."

"Pes yani Gökçe, al birini vur ötekine, pes!"

Ablasının dışarı yansıttığı sakin halinin altında yatan düşüncelerin ne olduğunu bilmese de huzursuzluğunun farkında olan genç adam kavgaya müdahil olmadığı için ona içinden teşekkür etti.

Melek hanımın sözlerine cevaben Gökçe, ne yapayım anlamında avucunu yukarı doğru çevirmekle yetindi. Melek hanım tekrar Gökalp' e çevirdi bakışlarını

"Kenan' ın yerini belli edeceğini düşünerek bu işe girdin ama adam kızı için bir tehlike olmadığının farkında, yoksa şimdiye kadar seni de elimizden almıştı oğlum."

"Dediğin konunun bende bilincindeyim anne, bununla ilgili başka düşüncelerim var ama şimdilik beklemeye aldım."

"Her şeye bir cevabın var değil mi?"

Genç adam öyle hissetmediği halde rahat bir tavırda gülümsemeye çalıştı

"Benden cevap almak için soru sorduğunu sanıyordum?"

"Bu saçmalığa son vermen ve gerçekleri görmen için soruyorum bu soruları sana. Babanın katilinin kızı ile görüşerek hem kendini hem de bizi tehlike atıyorsun!"

Genç adam elindeki fincanı sertçe tabağına koydu ve ateş saçan gözlerini annesine çevirdi. Çıkan sesten irkilerek önce tabağa ondan sonra Gökalp' e ve Melek hanıma bakan Gökçe şaşırmıştı. Gökalp sesine yansımasına engel olmadığı öfkesine rağmen tane tane ve sesini yükseltmeden konuştu

"Adı Eda anne, Eda. Ona sürekli katilin kızı diyerek ne amaçladığının farkındayım ama yapma! Tamam mı? Yapma!"

Melek hanım hırsla ayağa kalktı ve masayı terk etti. Annesinin arkasından bakan Gökçe, Gökalp' e çevirdi

"Akşam kızdan vazgeçtiğini söylemiştin, ne değişti?"

Genç adam derin bir nefes alarak arkasına yaslandı. Annesi ile bozulan ilişkisini yeni tamir etmişken keyifli bir kahvaltıyı tatil planını anlatarak bozma hatasına düştüğü için kendisine kocaman bir aferin gönderdikten sonra düz bir sesle konuştu:

"Vaz geçtim demedim, kullanmak eskisi gibi mantıklı gelmiyor dedim. Ne yapacağıma karar veremedim henüz. Buradan uzaklaşmak iyi gelecek ikimizde."

Genç adam ablasına kısaca baktıktan sonra sözlerini bitirdi "Ayrıca kıza bir söz verdim, tatil için. Sözümü tutmazsam sevgili olarak yanlış yapmış olurum. Seninde bildiğin gibi onun mutluluğu benim mutluluğum." Kucağındaki peçeteye ellerini sildikten sonra masaya sertçe bıraktı "Afiyet olsun, şirkette görüşürüz"

Genç adamın son cümlesindeki ters anlam Gökçe' yi eğlendirmiş olmalı ki, Gökalp keyifsizce masadan kalkarken onun yüzünde alaylı bir gülümseme vardı.

O yanlarında değilken annesinin ve Gökçe' nin ne konuştuklarını tam olarak bilmese de ablasının akşam konuştuklarını annesine anlattığı belliydi. Hâlbuki ikisi arasında kalacağını düşündüğü şeyler paylaşmıştı onunla. Ablası başka neler anlatmış olabilirdi acaba diye düşünmeden edemedi ister istemez. Babasının karanlık bağlantılarının annesinin bilgisi dahilinde olması fikrini kabullenememişken annesine şüpheyle yaklaşmayı ve onu sorgulamayı kendine yediremiyordu bir türlü. Annesiyle yüzleşmek için, babasının usulsüz işlerini anlatırsa güzel hatıraları zedelemiş olacaktı. Buna gerçekten lüzum olduğuna karar verene kadar da annesinin aklındaki babasına dair güzel hatırayı kirletmeyecekti.

Şirkete gittiğinde odasına girmeden önce sekreterine güvenlik müdürünü çağırmasını söyledi. Biraz sonra sekreteri yeşil çay getirdi ve günlük programı hakkında bilgi verdi. Kadının ardından odaya gelen güvenlik müdürüyle selamlaştıktan sonra adamın oturması için karşısındaki koltukları işaret etti.

"Buyurun Selim Bey, sizinle önemli bir konuda konuşmak istiyorum. Bu arada bir şey içer misiniz?"

"Sağ olun, sizi dinliyorum."

"Şirketin güvenliğinin arttırılmasını istiyorum, kapıdaki görevliler şüpheli kişiler ve araçlar hakkında uyarılsın. Ayrıca evin korunmasını istiyorum ama bu durumdan ailemin haberi yok, o yüzden dikkat çekmemeye gayret etmeleri çok önemli."

"Tabi ki Gökalp Bey, ancak tehdit olarak gördüğünüz bir durum varsa, bilmek işimi kolaylaştıracaktır."

Adama riskleri söyleyip söylememek de kararsızdı, aldığı nefesi sessizce bıraktı. Hiç bilgi vermeden böyle bir talimat vermesinin daha dikkat çekici olduğunu düşününce bir kısmının paylaşmakta zarar olmayacağına karar verdi.

"Beni izleyen birileri var, iki defa fark ettim onları. Saldırmaya çalışmadılar şimdilik. Evimin veya şirketin etrafında bu herifleri istemiyorum Selim Bey, anlaşıldı mı?"

Adam yanında getirdiği ajandayı açıp içine bir şeyler karalamaya başladı "O halde sizin korunmanız için de ayarlamalar yapmalıyız Gökalp Bey, yakın koruma..."

Gökalp sözün geldiği yeri fark edince, adamın lafını kesti "Buna gerek yok, zaten evde ve şirkette korunuyor olacağım, özel hayatımda ise yabancı gözler olmasını istemiyorum."

"Anlattıklarınıza bakılırsa zaten yabancı gözler var etrafınızda efendim, onların size ulaşmasını engellemek daha önemli kanımca."

"Ben kendimi koruyabilirim."

Selim Bey ikna olmamıştı ama sözlerini onaylamak için başını salladı. Adamın gözlerindeki ifadeden anladığı kadarıyla söyleyeceği bir şey daha vardı ama konuya giremiyor gibiydi. Gökalp devam etti

"Personel yetersizliği varsa başka bir güvenlik şirketleriyle görüşüp takviye alın, herhangi bir açık olursa sizi sorumlu tutarım Selim Bey."

Bu uyarı Selim Beyin kararsızlığına son verdi, boğazını temizleyen adam lafa girdi

"Şirketin ve konutunuzun güvenliğini en üst seviyeye alırız ama sizin ve ailenin geri kalanı içinde yakın korumalar tutmalıyız efendim. İstemiyorsanız etrafınızda olduğunu anlamayacağınız profesyoneller kiralarız."

"Ablam ve annem korunduklarını bilmeyecekleri için adamları fark etmezler ama benim için geçerli değil. Ben sürekli izlendiğimin bilincinde olacağım."

"Takip edilen sizsiniz ama"

"Düzeltiyorum; ben adamların varlığını anladım, belki tespit edilmeyen başkaları vardır."

Selim hala ikna olmamıştı, bakışları gergin ve sabırsızdı.

"Gökalp Bey, sizi bu konuda zorlayamam. Gökçe ve Melek Hanım için kontrollü koruma yapalım, onları tedirgin etmeden uzaktan izleyelim. Yalnız tekrar ortaya çıkmalarını veya saldırmalarını beklemek de yanlış olur. Ama sizi kısa bir süre izlersek adamları yakalamak, en azından izlerini belirlemek mümkün olacaktır."

"Söylediklerinizi düşüneceğim Selim Bey, yarından sonra bir hafta şehir dışında olacağım. Ben yokken sorumluluk Gökçe' de olacak."

Adam çıktıktan sonra saate baktı, ona geliyordu. Çalışmayan biri için erken bir saatti ama Eda şimdiye kadar uyanmış olmalıydı. Genç kız ikinci aramasında açtı telefonu

"Günaydın canım, nasılsın?"

"İyiyim Gökalp, sen nasılsın?"

"İyiyim, uyandırdım mı seni? sesin boğuk geliyor."

"Gece Mr. Dawson' la görüştük. Geç yatınca telefon çalışına uyandım."

"Sen uyu o zaman, sonra ararım."

Kız, Gökalp' te de esneme isteği yaratacak şekilde uzun uzun esnedi. Genç adam esneme kadar bulaşıcı bir şey olmadığını düşünürken, Eda konuşma sesine benzemeyen anlamsız bir şeyler mırıldandı.

Uyumak için telefonu kapatmayı bekleseydin...

"Anlamadım canım."

Kız tekrar esnedi ve ardından boğuk bir sesle güldü. Genç adam derin bir nefes aldı, bu kızla neden her şey bu kadar zor oluyordu bazen. Böyle durumlarda telefonunu kapatmamak için parmağına özel talimat vermek zorunda kalıyordu. Tatilden önce işlerini toplaması gerekirken telefonda Eda' nın esnemesini ve mırıldanmalarını dinliyordu.

Sabır.

"Eda kapatıyorum, uyanınca beni ararsın."

"Mmmmm"

Telefonu kapatıp bilgisayarın başına geçti, Olimpos' un eşsiz doğasının ve denizinin fotoğraflarını maille Eda' ya gönderdi. Sonra da konaklayacakları küçük pansiyonun site linkini kıza gönderdi. Uyandığında tatil planlarını görmenin kızın hoşuna gideceğini düşünüyordu.

Öğleden sonra telefonun ekranında Eda' nın ismini görünce 'nihayet' diye geçirdi içinden.

Geç yattım derken abartmıyormuş.

"Efendim"

"Canım... "

"Uyandın mı sonunda prenses?"

"Uyandım ve gönderdiklerini gördüğümde hala rüyada mıyım diye kendimi çimdiklemek zorunda kaldım. Ne kadar güzel bir yer Olimpos, beş gün yetmeyecek gibi..."

Gülümsemekten kendi alı koyamadı, elindeki kalemle not defterine komik bir surat çizerken kıza cevap verdi.

"Buna reklam derler Eda, araştırmanı bitirdiğine göre sadece geçireceğin güzel zamanlara odaklanma vaktin geldi."

Konuşurken genç kızın sesi mutluluk ve heyecanla yoğrulmuştu; Eda' nın elinde telefon onunla konuştuğu sırada bir yandan da resimlere baktığını düşündü Gökalp.

"Ne zaman gidiyoruz? Hazırlık yapmalıyım. Çok güzel olacak canım, nasıl heyecanlandım anlatamam. Kalbim göğsüme sığmayacak sanki"

Genç adam, çizdiği garip surata sakal eklerken o an aklına gelen fikri Eda ile paylaştı

"Bak ne diyeceğim, uçakla gitmek yerine arabayla gidelim diyorum senin için yol yorucu gelmezse tabi. Güzergahımıza da kapsayan bir tur olur bizim için. Ankara' dan Antalya' ya kadar bir gezi... Görmek istediğin yerle varsa oralara da uğrarız."

Eda' nın heyecanını kendisinin de paylaştığını fark edince şaşırdı bir an. Kaçamak gezi planı, sadece Antalya' da geçirilecek sıradan bir tatilden, planlaması bile Gökalp' i keyiflendiren bir seyahate dönüşmüştü. İşiyle fazlaca ve severek uğraşmasına rağmen aslında gezmeyi de çok seven genç adam bu heyecanını kendisinin de tatil özlemi içinde olmasına bağlamayı yeğledi. Gideceği kişi ilk tercihi olmasa da bu gezi ve sonraki tatil onu da mutlu edecek gibi görünüyordu. O kendi düşüncelerini toparlama çabasındayken Eda kısa tur teklifini değerlendiriyordu.

"Ya bilemiyorum, hadi uçağa atlayıp gidelim desen bile yeterliydi ama daha fazlasını teklif ettin şimdi. Bu teklife hayır denmez ama çok da gecikmemek lazım Olimpos' a. Etrafta dolaşmadan sadece yolumuz üzerindeki yerlerde dururuz canım, oraya gitmek ve masmavi denizi görmek için sabırsızlanıyorum."

"Bugün ne yapacaksın?"

"Boştum ama tatil yerini görünce artık bir planım var. Hemen annemle alışverişe çıkmalıyız."

O sırada kapı çaldı ve ablası içeri girdi, kendisine başıyla selam veren Gökalp' e gülümseyen Gökçe karşısına oturdu.

"Arabamın bagajıyla sınırlı olduğunu unutma."

"Arka koltuklar boş olacak"

"Arka koltukları aklından çıkar, sadece bagajı kullanacağız"

Eda küçük bir kıkırdama koyuverdi,

"Elimden geleni yapacağım."

"Tamam bakalım, size kolay gelsin. Sevgi Hanıma selam söyle"

"Görüşürüz canım, kolay gelsin"

Ablasının sorgulayıcı bakışları altında telefonu masaya bıraktı. Gökçe arkasına yaslandı kollarını göğsünde birleştirdi.

"Sevgi Hanım kim?"

"Eda' nın annesi."

"Tanıştınız demek."

"Evet, yakında ailece de görüşmeyi planlıyorum."

Ona söylerken bile garip gelen esprisine tepki vermeyen ablası istifini bozmadan bakmaya devam etti

"Neden gülümsüyorsun peki?"

Yüzündeki ifadeyi düzeltmeye gerek duymadan ayağa kalktı ve ablasının karşısındaki koltuğa geçti

"Gülümsüyor muydum? Farkında değilim"

Gökçe başını salladı yavaşça "Bu kız seni olumlu yönde etkiliyor kardeşim. Ne zaman odana girsem seni somurturken bir şekilde işlere gömülmüş olarak buluyordum, halbuki şimdi 'joker' gibisin."

Umursamaz bir tavırla geriye yaslandı genç adam "Sen öyle diyorsan..."

"Öyle, öyle olmasına ama bana garip geliyor bu durum."

Ablasına soğuk bir bakış gönderdi,

"Sözlerinde yalan aramadığım çok az insandan biri bu kız. O yüzden olabilir."

Gökçe bir şey söylemeden ellerini incelemeye başladı. Derin bir nefes alan Gökalp boğazını temizledi. Ablası başını kaldırdı ve buruk bir gülümsemeyle kardeşine baktı.

"Gelinen noktada bana dürüstlük söylevleri yapacak son kişilerdensin. Neyse konumuz sen ve sahte sevgilin değil. Gitmeden önce yeni tır alımı için verilen teklifleri ve teknik raporları inceleyelim"

İki saat kadar çalıştıktan sonra Gökçe odadan ayrıldı. Gökalp sekreterinden Selim Beyi bağlamasını istedi.

"Selim Bey konuştuklarımızla ilgili neler yaptınız?"

"Evinizin arka ve ön tarafına ikişer adam yerleştirildi, şirkette de gerekli uyarılar yapıldı Gökalp Bey. Melek ve Gökçe Hanım içinde bir koruma şirketiyle iletişime geçtik, yarın sabah itibariyle görevde olacaklar. Gökçe Hanım sabah evden arabayla alınmıştı bu nedenle yine arabayla bırakılacak."

"Tamam Selim Bey, sağ olun"

"Gökalp Bey sizin içinde bir ayarlama yaptım, korunmanız için şirket güvenliğinden iki kişi belirledim. Etrafınızda dolaşmayacaklar, sadece herhangi bir saldırı anında müdahale edecekler"

"İtiraz etmeyeceğim Selim Bey, dediğiniz gibi yine takip edilirsem adamların yakalanmasında faydası olabilir"

"Siz eve ulaşana kadar izleyecekler Gökalp Bey"

"Tamam, iyi günler."

Batan güneşin ardından melankolik bir maviliğe sarınan kenti dinlenme salonun penceresinden izleyen genç adam, eve gidip gitmemekte kararsızdı. Son zamanlarda kasıtlı olarak işleriyle fazlaca ilgilenerek canını sıkan konularla uğraşmaktan kaçınıyordu. Eda ile olan birlikteliğini ailesiyle paylaştığından beri evdeki huzur alt üst durumdaydı, Gökalp ya onlarla kavga etmeyi ya da onları duymazdan gelmeyi seçer olmuştu artık. Bir de annesine babası hakkındaki tüm gerçekleri anlatmaya kalkarsa kaybettikleri huzurlarına sonsuza kadar elveda diyebilirdi.

Annesine Kenan ve babası arasındaki talihsiz iş birliği hakkındaki kısmi bilgileri aktarırken açık vermemek için ne kadar zorlandığını düşündüğünde kalbi sıkışan genç adam, kendine gelmek için derin bir nefes aldı. Genişlemiş ciğerleri göğüs kafesinin baskısıyla dar alanda kalbini daha da sıkıştırınca kesik bir öksürükle sarsıldı. Destek almak için elini dayadığı cama alnını da koyan genç adam her şeyin yoluna gireceğini kendi kendine birkaç kere hatırlattıktan sonra doğruldu ve şirketten ayrılmadan yarın yapacaklarını düzenlemek için odasına geçti.

Bir süre sonra çıkmak için hazırlanırken telefonu çaldı, arayan Eda' ydı. Evrakları koyduğu çekmeceyi kilitlerken cevapladığı telefonu omzuna sıkıştırdı.

"Efendim Eda"

"Canım bizim işimiz bitti, seni görmek istiyorum. Mümkün mü? Annemi paketlerle eve yollasam ve seninle yemek yesek"

Gökalp saatini kontrol ederken midesi de saatin farkına varmış, tembelce guruldamıştı.

"Sen neredesin şimdi?"

"Antares' teyiz"

"Tamam, yaklaşınca seni ararım güzelim, binanın önünden alırım seni"

"Bekliyorum."

Şirketten çıkan Gökalp arabasına atladı ve Eda' yla buluşacağı yere doğru sürdü. Trafikte arkasından gelen beyaz arabayı fark etti ama şirket elemanları olduğunu düşündüğü için önemsemedi. AVM' ye yaklaştığında kızı arayıp birazdan orada olacağını bildirdi. AVM nin önündeki geniş kavşakta kendisine sarı yandığını görünce hızlandı ama beklemeden yanan kırmızı ışık Gökalp' e geçit vermedi. AVM' nin bulunduğu yer araç trafiğinin oldukça yoğun olduğu bir kavşaktaydı ve karşı kaldırımda bekleşen insanlar arasında kızı göremeyen genç adam arkasına yaslandı.

Kırmızıyı bekleyen Gökalp AVM' nin önünde beliren Eda' yı gördüğünde kızın yaklaşık 100 metre kadar ötesinde park eden siyah arabanın da farkına vardı. Araç peşinde olan arabayla aynı modeldi ve -park etmenin yasak olduğu yerde bekleyen araç, olmaması gereken yerde durmasından belki- genç adamın başka bir dayanağı olmasa da arabanın orada bulunmasının tesadüf olmadığına dair rahatsız edici bir düşünce nabzının hızlanmasına neden oldu.

Eda AVM' den uzaklaşıp kaldırıma doğru hareketlenince yola yaklaşmamasını söylemek için kızın telefonunu aradı aceleyle. Kız telefonunu duymuyor, Gökalp' in geleceği yöne doğru dönmüş bekliyordu. Biraz ilerisinde duran aracın farkında bile değildi. Zaten görse bile şüpheleneceği bir şey yoktu onun açısından. Gökalp, elindeki telefonu yan koltuğa fırlattı, dikiz aynasından geriye, arkasında olması gereken beyaz arabaya bakındı. İki araç arkada bekliyordu. Evham yaptığını düşünen Gökalp tekrar önüne dönüp kendini sakinleştirmeye çalışarak direksiyonu sıktı ve bıraktı. Kırmızı ışığa göz attı, otuz saniye vardı daha. Karşı şeritte araçlar azalmış tek tük geçmeye başlamışlardı. Eda onun bulunduğu tarafa bakınca arabasını tanımış olacak kaldırımın kenarına doğru yaklaşmaya başladı. Gökalp durması için kornaya basıp farlarını yakıp söndürdü ama kız onun ikazını yanlış anladı ve el sallayarak onu selamladı. O sırada hareketsiz bir şekilde geride duran siyah araba, ani bir kalkış ile kızın arkasından yaklaşmaya başladı.

O andan itibaren genç adam için zaman durmuş oldu. Gökalp adamların niyetini anladığında ışığı tekrar kontrol etmeyi bile düşünmeden arabasını hareket ettirdi ve ok gibi yolun karşı tarafına geçti. Karşı şeritten yeşili kaçırmamak için hızla gelen bir araç Gökalp' in arabasının arka kaportasına vursa da arabanın yönünü değiştiremedi. Genç adam, doğrudan Eda ile siyah arabanın arasına girmiş ve kaldırıma çıkmadan keskin bir frenle arabasını durdurmuştu. Ancak siyah araba o kadar şanslı değildi. Karşılarına çıkan Gökalp' in geç farkına varan araba hızla sağ tarafından genç adamın aracına çarptı. Çarpmanın etkisiyle sarsılan genç adam, başını yan tarafa vurdu ama gelecek darbeyi beklediği için kendini biraz da olsa koruyabilmişti. Başının yanındaki hasarı anlamak için eliyle alnını ve şakağını yoklarken diğer eliyle emniyet kemerini açmaya çalıştı, yapamayınca diğer elini de kullandı ama emniyet kemerini çözüp arabasından inmeyi bir türlü başaramıyordu.

Eda biraz ilerde şaşkınlık ve korku nedeniyle kocaman açılmış gözlerle olanları izlemekteydi. Siyah arabaya göz atan Gökalp, adamların yalpalayarak araçlarından çıktığını görünce panik dalgasıyla sarsıldı. Adamlardan biri Eda' ya doğru hareketlenmesine rağmen bir an durup kıza yaklaşmak yerine aksi tarafa doğru koşmaya başlayınca neler olduğunu anlayamayan Gökalp arabasının arkasında aniden duyduğu fren sesiyle korumalarının geldiğini anladı. Siyah arabanın yanında duran ikinci adam arabaya tekrar binip uzaklaşma çabasındayken; Gökalp, nihayet emniyet kemerini çözebilmeyi başardı ve kendini araçtan dışarı attı.

Arabasından çıkan genç adama varlığına inanamıyormuş gibi bakan Eda, ona doğru hareketlenmeyince, etrafına toplanan kalabalıktan sıyrılan Gökalp kıza yaklaşıp onu kollarına aldı. Adamların ona zarar vermek amacıyla kıza bir şey yapacak olmaları düşüncesiyle sarsılan kalbini, Eda' nın korkuyla atan kalbine bastıran genç adam ikisinin de iyi olduğunu birbirlerine anlatmak ister gibiydi. Şok içinde hareketsizce ayakta duran genç kız, birkaç kalp atımı sonrası kendine gelip ona sarıldı ve ağlamaya başladı. Bir dakika kadar kıza sarılıp sakinleşmesini bekledikten sonra, kollarını çözdü Gökalp.

"Tamam Eda bir şey yok iyiyim bak"

Kız 'hayır' anlamında kafasını sallayıp yüzünü Gökalp' in göğsüne yasladı. Kollarını belinde doladı ve sıkıca sarıldı genç adama. Kızın sarılması ve gözyaşlarının ıslaklığı, engellemeseydi yaşanabileceklerin farkında olan genç adamı bunaltmaya başlamıştı. Sinirleri oldukça gergindi zaten, kızın yaprak gibi titremesi de hiç yardımcı olmuyordu. Eda' nın kollarını çözdü bir kez daha uzaklaştırdı kendinden.

"Topla kendini, iyiyim dedim. Bir kaza oldu o kadar."

Kız bir şey demeden kollarını aşağı salladı. Kızın yer düşen çantasını fark eden Gökalp eğilip yerden aldı ve Eda' ya uzattı. Eda önce boş bakışlarla baktı çantaya, sonra gülümsedi ve aldı. Eda' nın içini ısıtan tebessümünün kendisini ne kadar rahatlattığını göz ardı eden genç adam, kızın kızarmış gözlerine rağmen kırmızı burnuyla sevimli göründüğünü kabul etti.

"Gökalp, sana bir şey oldu sandım."

Kızın sağ eliyle yanağını kavradı ve usulca gözyaşını sildi

"Biliyorum canım,ben iyiyim"

"Ama anlamıyorum, nasıl oldu bu kaza? Işıklarda gördüm seni, bekliyordun. Neden birden fırladın? Şükür ki diğer araba çok hızlı değildi yoksa... Allah' ım düşünmek bile istemiyorum. Aklın neredeydi Gökalp? Elimi selam vermek için sallamıştım sadece."

Gökalp, kızın yüzüne anlamaz gözlerle baktı bir an. Kahraman olduğunu zannederken tam tersi bir konuma düşmüştü. Yüzüne yayılan sırıtmayı engelleyemedi. Kendini yorgun hissediyordu, kaldırıma rahatça oturdu. Eda' nın kaşları çatıldı, dikkatlice genç adamı süzüyordu. Uzaklardan gelen siren seslerini duyunca başını kaldırıp sese yöneldi önce, sonra eğilip Gökalp' e fısıldadı:

"Canım içkili değilsin kokmuyor çünkü, başka bir şey kullanmadın değil mi? Polis kan alacaktır senden..."

Kızın sözleri Gökalp' in kahkahaları ile kesildi, genç adamın gergin sinirleri boşalmaya başlamıştı. Etrafındakiler temkinli gözlerle ondan biraz uzaklaşınca genç adam gülmesini kontrol etmeye çalıştı ama arada kaçan kıkırdamalara durduramıyordu. Eda, görgü tanıklarının muhtemel olumsuz görüşlerini silmek adına olduğu belli olan bir hareketle Gökalp' in omzuna elini koydu ve seslice etrafındakilere hitaben "Sinirleri boşaldı herhalde..." diye söylendi.

Genç adam, polise verdiği ifade için Eda' nın yorumunu kullandı: kız arkadaşını almak için alışveriş merkezine geldiğinde kırmızı ışığa takıldığını ama karşı şeritte araç olmadığını görünce boş bulunup yeşil yandığını düşündüğü için arabasını hareketlendirdiğini söyledi. Hatasını fark ettiğinde ise kaza olmasın diye hemen karşıya ulaşmak için aracını hızlandırdığını anlattı. Siyah arabadaki adamların neden kaçtıklarını ise bilmiyordu...

İfadesini alan polis anlattıklarını yorum yapmadan kağıda geçirdi ve sonra Gökalp' e imzalattı. Ölümlü bir kaza olmadığı için tutuklu değildi, sadece arandığında polis merkezine gelmesini salık verdi görevli memur. Sorgulama bitti diye düşünürken polis memuru tekrar genç adama döndü

"Her şey tamam da beyaz bir Renault kazanın ardından olay mahalline gelmiş ve içindekiler, kaçmakta olan diğer adamın peşinden gitmiş."

Renault, şirket adına kayıtlıydı ve kim olduklarını bilmediğini söylemek ile olay hakkında yalan söylediğini açıkça ilan etmek arasında fark yoktu.

"O araçta şirketin kadrolu güvenlik personeli var, benim korumalığımı yapıyorlar. Adamlar arabadan inince beni hırpalayacaklarını düşünmüş olmalılar."

"Garip, kaza sonrasında yanınızda olmak yerine adamların peşine düşüp ortadan kayboldular ama"

"Haklısınız. İşlerini iyi yaptıklarını bende düşünmüyorum, yarın bunun hakkında müdürle konuşacağım"

Gökalp adama gülümsedi ama memur hiç oralı olmadı.

"Mobese kayıtlarını inceleyince ifadenize tekrar başvurabiliriz. Ambulans sizi hastaneye götürsün. Oldukça iyi görünüyorsunuz ama içinizde olanları kimse bilemez tabi."

Polis memurunun imasını anlamazdan gelen genç adam içtenlikle teşekkür edip Eda' yla birlikte kendisini bekleyen ambulansa bindi.

Hastaneye giderken Eda' nın sorularından kurtulmak için sedyeye yatıp gözlerini kapattı, düşünmesi gerekiyordu çünkü. Görünen o ki; adamlar açıkça Eda' yı hedef almışlardı. Gökalp' e baskı kurmak için mi kızın peşindelerdi yoksa aslında ilgilendikleri Eda' mıydı? Sakince düşünmeye çalıştı, Eda' nın başına bunun gelmesi için tek sebep kendisiyle olan yakınlığıydı. Güvenliktekilerin kaçan adamı yakalamaları çok önemliydi, Selim' e ulaşmalıydı ama yanında Eda varken adamı arayamazdı.

Ailesinin korunması için önlem aldığı gün kızın saldırıya uğraması, alınan önlemlerin ne kadar yerinde olduğunu gösteriyordu. Genç adamın güvenliği artırması üzerine korumasız tek yakını olan Eda' ya karşı bir girişimde bulunmuşlardı.

Eline alnına götürdü ve bastırdı. Elini kavrayan parmakları hissedince dikkati dağıldı bir an. Gözlerini açtı, Eda artık sulu olmayan ama ağlamaktan parlamış gözlerle ve ona yakışan palyaço burunla kendisine üzgün bir şekilde bakıyordu. Genç adamın elini alnından alıp avuçları arasında sıktı.

"Özür dilerim aşkım"

Kafası karışan Gökalp, kıza kaşlarını çatarak baktı.

"Kaza sonrası sana çıkışmam hiç hoş değildi. İsteyerek gelip o arabaya vurmadın ya. Bir de ben üstüne geldim."

Eda, genç adamın elini kaldırıp yanağına sürttü ve usulca dudaklarını bastırdı. Eda' nın bakışları titriyordu, gerçekten üzgündü. Ona söylemek istedi, kendisinin de üzgün olduğunu... Ona bir şey olmasından nasıl korktuğunu... Kendisi yüzünden zarar görmesini istemediğini ama ona asıl zarar verecek olanın kendi olduğunu... Kızın yüzündeki, onu suçuyla yüzleştiren ifadeye daha fazla bakamadı. Gözlerini tekrar kapattı.

Hastanedeki işleri, sağlık kontrolü için gerekli muayene tamamlandıktan ve yapılacak testler için numuneler alındıktan sonra bitmişti. Saatler geceye doğru uzanırken, Gökalp' in açlığı diğer şeylere baskın gelmeye başlamıştı. Hastaneden çıkarken ceketini koluna astı ve cebinden telefonu çıkardı. Selim' den mesaj gelmişti "Müsait olduğunuzda konuşalım". Eda' ya bakış attı, kız durakta bekleyen bir taksinin dikkatini çekmeye çalışıyordu. Selim' e onu arayacağına dair bir mesaj gönderdikten sonra, kızın havada sallanan elini yakaladı ve taksi durağına yöneldi. Eda söylenmeye başladı

"Adam arabada uyuyor galiba baksana, o kadar el salladım görmedi. Islık çalmayı bilmek isterdim."

Kızın sözlerinden çok taksiye varmaya odaklanan Gökalp kıza hak verdiğini gösterir bir gülümseme gönderip adımlarını hızlandırdı. Durak yakındı ama geç saatte yol kenarında savunmasızca yürümekten tedirgin olmuştu. Saldırganların etrafta olmaları mümkündü. Taksiye bindikten sonra evini aradı ve kahyaya şoförlerden birinin kendisine araç getirmesini salık verdi.

Taksiciye Kızılay' a gideceklerini söyledikten sonra yanındaki kıza baktı.

"Açıktık iyice değil mi?"

"Bu heyecanın üzerine yiyemem demem gerekiyor ama açım bende"

Genç adam gülümsedi

"İlk başta düşündüğüm gibi şık bir mekan olmayacak ama bu saatte daha iyisi yoktur."

"Nereye gidiyoruz?"

"Kaldırım restoran... Çok güzel köfte yaparlar, yemelisin."

Kız güldü, "Adı bu mu gerçekten?"

"Adı değil de, niteliği daha çok."

Kız ona doğru uzandı ve sarıldı, Eda saçlarını tepede toplamıştı bu sefer, ensesine düşen birkaç tel vardı sadece. Uzun saçlarından, yüzünü gıdıklamadığı zamanlarda oldukça hoşlandığını fark eden genç adamın elleri, kızın sırtından akan yumuşaklığı aradı bir an. Taksicinin dikiz aynasından ikisine baktığını gören genç adam kızdan ayrıldı ve adama ters bir bakış gönderdi. Taksici bozuntuya vermeden yola döndü ve Kızılay' a gidene kadar da bir daha dikiz aynasının adının hakkını vermedi.

Güvenpark tarafında kendileri bekleyen aracın yanında durdular. Taksiciye beklemesini söyleyerek arabadan indi ve adamla selamlaştıktan sonra şoförden anahtarı aldı. İndikleri taksiyle adamı gideceği yere gönderen Gökalp, Eda' nın girmesi için arabanın kapısını açtı. Muzipçe gülümseyerek kendisine yaklaşan kızın bakışlarında tuhaf bir ışık vardı. Kızın bakışları altında kendini garip hissetti ve gözlerini ondan kaçırdı. Geride kalan beş aylık zamanda Eda' nın bakışlarına hala alışamamıştı, göz göze geldiklerinde veya kız kendisine beğeniyle bakarken geriliyordu, bakışlarıyla içindeki karanlığı görecek gibi geliyordu bazen. Son zamanlarda bu gerginliğe heyecan da eklenmişti.

Hiç yorum yok:

Seri Hikayelerin Düzeni

TUTSAK SERİSİ 1. Kitap    Tutsak 2. Kitap    Anahtar 3. Kitap    Dünya 4.Kitap    Cehennem Hikayelerin dizilişi bu şekildedir. Diğer ...