Sonraki
iki gün Gökalp için yoğun geçti, Gökçe ile birlikte yeni oluşturacakları kara
filosu için yapılan teklifleri incelemek ve değerlendirmek oldukça vakitlerini
almıştı. Yeni filo işine Gökçe' nin baskısıyla girmişlerdi, bırakılacak bir iş
için bu kadar harcama yapılması mantıklı değildi Gökalp' e göre. İş alanını
değiştirmeyi sadece kısa süre için rafa kaldırmış olan Gökalp' e rağmen ablası
şirketin kirlenmemiş bu kısmının kaldırılması taraftarı değildi. Deniz filosunu
başka şirketlere kiralamayı ve gemilerden bu yolla kar sağlamayı önerdi
Gökalp'e. Bu şekilde aktif olarak o işi yapmazlar ama tamamen bırakarak zarar
etmiş olmazlardı.
Ablasının
fikrini değiştirdiğini görmek Gökalp' i rahatsız etmişti, başlarda o da kendisi
kadar transfer işini bırakmak istiyordu. Şimdi iş ciddiye binince yan çiziyor
hatta kara transfer filosunu güçlendirmeye çalışıyordu. Babasının başına
gelenin Gökçe' nin de başına gelebileceğini düşünüyordu istemeyerek de olsa.
Kanunsuz bir işe yöneldiğini görmemişti Gökçe' nin ama her ihtimale karşın işlerin
denetimini daha sıkı tutmaya karar verdi.
Bu dönemde
Eda ile sadece telefonda görüşmüşlerdi. Kız görüşmek için bir talepte
bulunmamış, annesiyle tanışma konusunu da açılmamıştı. Ertesi gün İstanbul' a
gidecek olan Gökalp ise Eda' nın annesiyle tanışma işini artık neticelendirmek
istiyordu. İş uzadıkça keyfi kaçıyor, aklında türlü senaryolar dolaşıyordu.
Sabah
saatleri öğleye doğru geçiş yaparken Eda' yı aradı ve annesiyle ikisini yemeğe
davet etti. Kızın olumlu yanıtı üzerine onları evlerinden almayı teklif etse de
kız restoranda buluşmalarının daha iyi olacağını söyledi.
Kararlaştırılan
saatten on beş dakika önce restorandaki masaya yerleşen genç adam, Sevgi
hanımla tanışacağı için gergindi. Onlardan önce restoranda bulunması
ilk intibanın olumlu olması için çok önemliydi. Hiçbir kadın
bekletilmeyi sevmez, bu nedenle bekleyen kadınların hepsi ilk
selamlaşmada sevimsiz olurdu; sonra karşı tarafa kendini açıklamak için
uğraşmak düşerdi. İç geçirip menüyü aldı, karıştırmaya başladı. Bu balık
restoranını özellikle seçmişti. Kılçıklarla uğraşan Sevgi Hanım dikkatini
Gökalp' e vermekte zorlanacaktı mutlaka.
Az sonra
garsonun yönlendirmesiyle anne-kız geldi, masaya yaklaştıklarında ayağa kalkan
Gökalp önce Sevgi hanımla sonra da Eda ile selamlaştı. Kısa tanışma faslının
ardından masaya oturdular. Eda gayet rahat görünüyordu, çaktırmadan Gökalp' göz
bile kırptı. Sonra da sırıtarak lafa girdi
"Garson
içeri girdiğimiz anda yanımıza geldi ve senin misafirlerin olduğumuzu
doğrulayıp bizi masaya getirdi, ne yaptın fotoğrafımı mı verdin adama?"
"Aslında
ona sadece kapıdan girecek en güzel iki bayanın benim misafirim olduğunu
söyledim"
Annesine
bakan Eda muzipçe gülümsedi. Annesi de kızına gülümsedi
"Teşekkür
ederiz Gökalp, çok kibarsın"
Kadına
kısa bir gülümseme gönderen Gökalp eline menüyü aldı "Umarım balık
seviyorsunuzdur" dedi.
"Elbette,
çok güzel bir yer seçmişsin." diye cevap veren Sevgi hanım menüyü
karıştırmaya başladı.
Sevgi
Hanım tanışmanın hemen ardından 'siz' hitabını hiç kullanmadan samimiyeti
kurmuştu. Gökalp kendisinin kadına nasıl hitap etmesi gerektiğini düşündü, ona
uyup 'teyze' mi demeliydi yani, ya da teyzeciğim... Bunu düşününce yüzünü
buruşturduğu anda Eda ile göz göze geldi, kızın gözlerinde merak vardı.
Sevgi
Hanım menüyü incelemekle meşgulken, ikisi arasında geçen gözsel sohbette
Gökalp, Eda' nın neyi merak ettiğini sormaktaydı. Kız güzünü buruşturdu ve
kafasını hafifçe yana yatırdı. Gülümseyen Gökalp menüsüne baktı ve aradığını
buldu, kendisine böcek gibi görünen bir kabuklu cinsi olan karides yemeği
imdadına yetişti. Menüyü Eda' ya çevirdi ve gösterdi, yüzünü tekrar buruşturdu.
Kız başını sağa sola salladı ve içini geçirme hareketi yaptı. Gökalp omzunu
silkince kız gülümsedi ve Gökalp gülümseyen kıza baktı. Herhangi bir mimik
yapmadan sadece baktı, kilitlendiği kızın dudakları, burnu veya sıcak
bakışlarına rağmen babasının izlerini taşıyan gözlerinin içini soğutan dokunuşu
değildi, sadece Eda' ydı... Uyarıcı mahiyette bilinçli bir boğaz temizleme
kızın yüzüne takılan bakışlarını çekebilmesini sağladı.
"Ne
yiyeceğinize karar veremediniz de fikir alış verişine mi başladınız?"
Sevgi
Hanım ikazını takip eden soruyla ikisinin toplanmasını sağlamıştı, kadına
gülümseyen Gökalp cevap vermeden menüyü tekrar kendine çevirdi. Yan gözle Eda'
ya baktığında onun da kaşlarını çatmış bir şekilde menüyü incelediğini gördü,
dikkatini toplamaya çalışıyor...
Sevgi
Hanım sorusuna cevap verilmemesine bir tepki göstermedi, zaten amacına
ulaşmıştı muhtemelen. Annesinin yanında Eda' ya tabir-i caizse 'aptal aşık'
gibi baktığını yeni yeni idrak eden Gökalp kendine olan kızgınlığıyla baş başa
kaldı. Tanışma yemeği hiç iyi başlamamıştı onun için. Sevgi Hanım menüyü kenara
koyup ellerini masanın üzerinde birleştirdi. Eda ve Gökalp aynı anda menülerini
kapatıp söze girmeye kalkınca susup birbirlerine baktılar istemsiz olarak. Eda
gözlerini kaçırınca Gökalp gülümseyerek Sevgi Hanıma döndü.
"Bir
şey seçtiniz mi?
"Evet,
ızgara levrek güzel gibi, sen kızım?"
"Bende
ondan alayım" dedi Eda dalgınca, annesi ne yese o da ondan alacaktı
Gökalp' e göre.
Az önceki
bakışmalarının kızın aklını hala kurcaladığını görebiliyordu, menüdeki herhangi
bir yemeğin adını hatırladığını sanmıyordu. Bu düşünce hoşuna gitti genç
adamın, son zamanlarda kızı kendinden uzaklaştırdığını düşünüyordu. Belki de
yanılmıştı.
Yanlarına
gelen garsona bayanlar için levrek kendi için ise somon siparişi verdi, adam
gidince masada oluşan kısa süreli sessizliği Eda bozdu
"Gökalp
ve ben Bay Dawson' un projesi için beraber çalıştık biliyorsun anne?"
"Ben
daha çok senin çalışmalarını bozmak üzerine çalıştım sayılır"
Sevgi
Hanım gülümseyince Gökalp devam etti
"Dosyasına
kahve döken sakarı size anlatmıştır eminim."
"Sonrasında
ki yardımlarını da anlattı, sayende daha çabuk tamamlamış raporu."
"Bence
olayın iyi yönünden bakmayı tercih etmiş, kötü olayların bile pozitif yönlerini
görebiliyor Eda"
Bu
cümlenin son kısmını kadını onore etmek için eklemişti, her anne veya
baba çocuklarının övülmesinden hoşlanırdı.
Beklediğinin
aksine Sevgi hanım cevap verirken sesi çok düzdü "Bu Eda'
nın hem en sevdiğim hem de sinir olduğum huyudur" Ellerini çözüp
çenesinin altında birleştirdi ve konuşmaya devam etti "Bu özelliğini
benden almadığı kesin... Karamsarlık da rakip tanımam"
Gökalp
gözlerini kadından kaçırmadan gülümsemekle yetindi. Söylemesi gerektiğini
düşündüğü şeyleri söylediği takdirde kadına asılmış gibi görünebilirdi 'kendinize
haksızlık etmeyin, sizden aldığı birçok güzel şey var', 'İkinize bakınca
kızınızın güzelliğinin kaynağı belli ama' veya 'Ne kadar karamsar bir
yorum bu'. Cümlelerin tamamı dile gelmeden beyin süzgecinde takılmaya
mahkumdu. Kızını tatile götürmek istediğini söylemeden önce annesiyle flört
etmesi çok saçma olurdu neticede.
Eda
ellerini kaldırıp aksi bir şekilde önlerinde sallayınca cevap vermemenin
getirdiği yükten kurtuldu "Hey... bende buradayım unuttunuz mu? Ben
yokmuşum gibi konuşuyorsunuz"
"Yok
canım farkındayız, buna imkan vermezsin nasılsa"
Az önceki
buruk halinden sıyrılan kadının yorumu Gökalp' ı gülümsetti, kızına
arkadaş gibi takılması ve kadının gerginliği dağıtan varlığı
hoşuna gitmişti. Sevgi hanımın hareketleri çok doğal ve özensizdi ama
zarifti de. Yüzündeki ince çizgiler güzel yüzünü bozmamış tam tersi yılların
getirdiği bilgi birikiminin bakışlarına yansımasına yardımcı olmuştu. Kenan' ın
bu kadından neden etkilendiğini anlayabiliyordu. Sevgi Hanımın gençken gazeteci
olduğunu öğrenmişti araştırmalarından, şimdilerde ise yerel bir gazetenin
yönetimindeydi. Hiçbir zaman çok yüksek gelirler elde ettiği bir dönem
olmamıştı kadının ama Eda' nın yaşam tarzına bakınca para sıkıntısı
çekmediklerini de görebiliyordu Gökalp.
Sevgi
Hanımla tanışmadan önce nasıl biri olduğunu anlamak ve yetişme tarzını
kestirebilmek için adamlarından ailesini araştırmalarını istemişti. Memur bir
ailenin tek kızı olduğunu ve ailesinden tek kalanın İstanbul' da bir daire
olduğunu öğrenmişti. Kenan ile hiç görüşmedikleri halde kızın masraflarının bir
kısmı babası tarafından karşılandığını biliyordu. Zaten bu bağlantının keşfi
onu Eda' ya yönlendirmişti.
Yemekler
geldiğinde sohbet ederek yemeye başladılar. Eda ne tatil ne de iş konusunu
gündeme getiriyordu. Gökalp' e kısa bakışlar haricinde ilgi göstermiyor, onun
bakışlarına da gözlerini aceleyle kaçırarak cevap veriyordu. Genç adamın içi
sıkılmaya başlamıştı iyice, bu yemeği niçin ayarlamıştı ki? Sadece
kılçıkları ve kafası kalmış balığının gözüyle oynarken garson yanına geldi ve
kibarca tabağını almayı önerdi. Kadınların midesini bulandırmanın gereksiz
olduğuna karar veren Gökalp çatalını tabağına bıraktı ve alabileceklerini işaret
etti. Servisler gittiğinde kahve siparişi verdiler. Yeni iş konusunun gündeme
gelmeyeceğini anlayan Gökalp tatil konusunu netleştirmeye karar verdi.
"Sevgi
Hanım, Eda ile bir yerlere gitmeyi planlıyoruz. Size söylemiştir belki"
Kadın
kızına baktı "Eda bahsetmişti"
Eda
saklayamadığı hevesi sesine yansıtarak lafa girdi "Çok güzel geçeceğine
eminim. Tatil hakkındaki ayrıntıları bile bilmiyorum, sürpriz olacak bana
da"
Gökalp
gözlerini devirmemek için kendini zor tuttu. Eda, ne kadar çok şey 'sürpriz' olarak
adlandırıyordu. Sorsa ona söylerdi ama kız sormamıştı bile. Genç adamın
romantik yönünü mü vurgulamak istiyordu ki annesine? Romantik Gökalp karşısında
Sevgi Hanım yumuşayacak mıydı? Tatil için annesiyle tanışması gerekmesi maskesi
altında ilişkilerinin icazetini mi almaya gelmişlerdi aslında? Diğer sorular
bekleyebilirdi en azından son sorunun cevabını almaya çalışacaktı. Eğer durum
buysa genç kız alacağı diğer kararlarda da annesi ile fikir alışverişinde
bulunabilir ve bu durum planlarını engelleyici sonuçlara yol açardı.
Kadın
tatil fikrinden pek hoşlanmamıştı ama olumsuz bir şey söylemedi "Gökalp
hoş bir genç adam ve aklı başında birine benziyor. Mahsuru olmadığını
düşündüğümden gideceğiniz ve kalacağınız yeri öğrenmek isterim."
Gökalp
boğazını temizledi "Tabi ki mahsuru yok, Antalya Olimpos' a gideceğiz, yer
ayırtmadım daha ama bungalov tarzı pansiyonlardan birinde kalabiliriz diye
düşündüm."
Eda çok
heyecanlanmıştı, kuyruğu olsa sallayacağına emindi Gökalp. Kıza bakmak yerine
Sevgi Hanıma döndü "Olimpos çok dinlendirici bir yerdir, kendi
halinde"
Kadın
gülümsedi ve kızının elini tutup sıktı "Avrupa seyahati yapmak istemiştim
onunla ama tatilini Türkiye' de geçirmek konusunda ısrar etti. Sebebi şu an
karşımda oturan genç adam belli ki... İkiniz içinde çok güzel bir tatil olur
umarım. Eda senin de çok yoğun çalıştığını söylemişti Gökalp."
Kadının
lafı işine getirdiğini anlamazdan gelmeyi tercih etti, arkasından söz ailesine
ve hatta babasının ölümüne gelecekti. Bu konu açıldığında insanların yüzünde oluşan
anlayış ifadesi arkasına saklanmış merak midesini bulandırmaya başlamıştı
artık. Sevgi Hanımdan da bu bakışı alacağını düşündüğünden sohbet konusunu
kapatmayı tercih etti.
"Her
meslekte işini iyi yapan kişi yoğundur Sevgi Hanım. Ben kendi işimi yapıyorum,
yoğun olmayı tercih etmesem daha sakin bir hayatım olurdu. Ama şirketi büyütmek
ve geliştirmek için de kendinden ödün vermeli insan"
Sevgi
Hanım ve Eda onaylar tarzda bir şeyler söylediler ama ikisi de cevaptan hoşnut
olmadı. Sevgi Hanımın nereye takıldığını anlamasa da Eda' nın ki tahmin
edilebilirdi, kendisine vakit ayırması konusunda sorun çıkacağını düşünüyor
olmalıydı. Gökalp' in telefonu çalınca sessizliği böldü, arayan ablasıydı. Öğle
yemeği planladığından uzun sürmüştü ve artık işe dönmesi gerekiyordu. Aramayı
meşgule alıp bayanlara döndüğünde Eda atıldı
"Kalkalım
artık, güzel yemek için teşekkür ederiz"
"Evet,
teşekkür ederiz ve seni tanıdığıma memnun oldum Gökalp."
"Bende
çok memnun oldum, sizi evinize bırakayım"
"Arabayla
geldik canım, sen daha fazla geç kalma. Tatil işini akşam konuşalım tamam mı?
Gitmeden heyecanlandım, eminim masal gibi bir yerdir"
Gülümseyerek
kızı yanağından öptü ve Sevgi Hanımla el sıkıştılar. Bayanları arabalarının
yanına kadar götürdükten sonra kendi arabasına binip şirkete geri döndü.
Akşama
doğru Serkan şirkete geldi, Gökalp' in aksine onun babası hala işlerin
başındaydı ve bu da arkadaşına oldukça rahat bir çalışma hayatı sağlıyordu;
babası yaşasaydı kendi de böyle olurdu mutlaka. Gökalp' in iş hevesini kırmak
için Mehmet Bey' in sürekli söylediği 'gün gelecek bu işler sana kalacak, o
zamana kadar keyfini çıkar' veya 'tecrübesizlik işimize zarar verir
oğlum, istediğin sorumlulukları zamanla yüklenebilirsin' şeklindeki sözler
aklına gelince içi buruldu genç adamın. Yaptığı kanunsuz işlerin bilinmemesi
amacıyla Gökalp' i işleyişten uzak tutmak için mi yoksa gerçekten onun rahatını
düşündüğü için mi bunları söylemişti? Peki Gökalp bu iki ihtimalden hangisini
tercih ederdi? Babası tarafından yasal olmayana meyledeceğinin düşünülmesi
fikrinden hoşlanmayan Gökalp ilk şıkkı seçti. Artık doğru şıkkı öğrenmesine
imkan yoktu nasılsa.
Arkadaşı
gittiği spor salonunda görevliyle tartışınca kendisini alttan alarak
sakinleştiren spor salonu müdiresinin seksi bacaklarından bahsederken, o
bunları düşünüyordu. Kendini toparlayarak Serkan' a dikkatini verdi.
"Kadını
nereye davet etsem bilemiyorum"
"O
kadar genç biri mi, nasıl müdür olmuş?"
Serkan
yüzüne yapıştırdığı sırıtmayla arkadaşına baktı "Bunu sen mi soruyorsun?
Neyse ister salonun gerçek sahibi, ister patronun yalakası olsun çok ateşli bir
hatundu. Hemen yemeğe davet etmek yerine bir süre süründürsem mi acaba? Yavaş
davranırsam benim daha ciddi biri olduğumu düşünecektir."
"Bu
arada başka biri çıkarsa karşısına ne olacak peki?"
"Onun
aklına girdim birader, başka biriyle görüşmeyi düşünmez."
"Saçmalama,
kadının sana ihtiyacı mı var?"
"Beni
tanıdıktan sonra etkilenmeyecek kız yoktur. O benden yeşil ışık bekliyor
sadece, bunu hatunun gözlerinde gördüm."
Gökalp
arkasına yaslandı, önündeki kağıtları eline aldı kenarlarını kıvırmaya başladı
"Bu kadar megalomanlık senin için bile fazla."
"Bu
akşam bana takıl sana kanıtlayayım, geçen geceki hatunları hatırladın mı? Maçı
bile bitirmeden erkenden kümesine gittiğin gün"
"Eee?"
Serkan
ellerini koltuğun kollarına dayayarak arkasına yaslandı, bacak bacak üstüne
attı "E' si, o kızlarla bu akşam görüşeceğim."
"Etkilendim,
aynı anda iki kızla randevu mu ayarladın ve ikisi de kabul etti."
"Aynı
anda, evet; ama arkadaş grubu olarak takılacağız, yalnız değiliz yani."
"Cazibeni
konuşturmuşsun yine anlaşılan. O zaman neden buradasın? Hava kararmak üzere, av
vakti"
"Seni
de götürmeye geldim Gökalp"
"Başka
planlarım var."
Akşam Eda
ile görüşmeyi düşünüyordu, yemekten sonra konuşmamışlardı. Görüşmek için kızı aramamıştı
henüz ama kabul ederdi mutlaka.
"Tahmin
edeyim, Gökçe' yle pijamalarınızı giyip film seyredeceksiniz"
"Olabilir,
güzel fikir. Şaka bir yana yarın İstanbul' a gideceğim, geç yatmak
istemiyorum."
"İki
küçük kızdan korkuyor olmayasın, seni taciz etmelerinden mi çekiniyorsun."
"Serkan,
sen kendi planına uy, bende benimkine tamam mı?"
Serkan
teslim olduğunu göstermek için ellerini kaldırdı, Gökalp iç geçirip arkadaşına
gülümsedi. Genç adamı ikna edemeyeceğini anlayan Serkan arkadaşlarıyla
buluşacağı bara gitmek için yanından ayrıldı.
İşlerine
iyice dalan Gökalp saatin çok geç farkına vardı. İşleri toparlayıp Eda' yı
arayabildiğinde nerdeyse on olmuştu. Eda üçüncü aramasında telefonunu açtı,
bulunduğu ortam çok gürültülüydü. Bir eğlence mekanında olduğu anlaşılıyordu.
Kızın dışarı çıkmadan önce kendisinden izin almasına gerek olmadığının
bilincinde olan Gökalp, yine de bu durumdan hoşlanmadı. Erkek arkadaşı olduğuna
göre azından çıkacağını söylemesi gerekiyordu ona. Eda ise hiçbir sorun
algılamadan mutlu bir ses tonuyla konuşuyordu.
"Canım
nasıl sevindim aradığına, işlerini bitirebildin mi?"
"Bitirdim
sayılır, akşam görüşelim diyecektim ama sen müsait değilsin sanırım"
"Arkadaşlarla
beraberiz canım, gelsene sen de"
Ayağa
kalktı ve odada dolaşmaya başladı, sinirlenmişti. Sesini sakin tutmaya
çalıştıysa da pek başarılı olamadı.
"Yarın
İstanbul' a gideceğim biliyorsun, nerden çıktı bu eğlence?"
Eda
sızlanır gibi bir ses çıkardı, "Canım çok önceden planlanmıştı bu gece,
ekemezdim. Haber vermek için seni aramadım çünkü yoğundun ve işin bitince sen
ararsın diye düşündüm."
Parmaklarını
gözlerine bastırdı, Eda bir şey söylemeden cevabını bekliyordu. 15-20 Saniyelik
sessizlikten sonra Gökalp, Eda' yla tartışmamaya karar verdi, kız sinirlerini
çok geriyordu şu anda, sesini duymak istemediği fark etti.
"Ben
eve gidip dinleneceğim Eda, yarın bir sürü işim var. Çok içmemeye
dikkat et, gelip alayım mı diye aramayacağım çünkü."
"Gökalp
yapma ama"
"İyi
geceler Eda, pardon iyi eğlenceler diyecektim."
"Sana
da iyi uykular Gökalp, içsem de seni aramam zaten. Kendi başımın çaresine
bakarım ben."
Kız sesine
yansıyan kızgınlığı gizlemeden konuşmuştu, haklı olan oymuş gibi birde Gökalp'
e tavır yapıyordu. Oldu olası kadınların bu zeytinyağı haline hiç anlam
verememişti zaten. Kıza daha az kızgın olsa 'hatalı olan ben miyim acaba'
diye kendini sorgulayabilirdi bile. İkisi de telefonu kapatmadan bir süre
bekledi, ardından arkadan sesler yükselince Eda telefona bıkkınca soludu, sesi
aksini istediğini gösterse de 'telefonu kapatmak zorunda olduğunu'
söyleyip görüşmeyi sonlandırdı.
Konuşmanın
ardından bir süre ayakta bekleyen Gökalp sinirlerindeki gerginliğe anlam
veremiyordu. Objektif olarak baktığında kıza sinirlenmemiş olması gerekiyordu.
Eda ile görüşmek kendisi için hep yapılması gereken bir görev olmuştu. Bu gece
ise bu görevden zorlanmadan kurtulmuştu, o halde neden bu kadar canı sıkkındı?
Arabaya
bindiğinde direksiyona başını dayadı ve gözlerini kapattı. Sorununun kaynağına
yoğunlaşmaya çalışırken karanlıkta Eda' nın yüzünü görünce gözlerini yavaşça
açtı. Kadınlardan uzak kalıp sürekli Eda' yla görüşmesi iyiden iyiye dengesini
bozmaya başlamıştı. Fiziksel yakınlık haricinde duygusal bağı olmayan bu kızın
kendisi üzerinde bir takım etkileri olmaya başlamıştı. Çok istemese de telefonunu
cebinden çıkardı, sorunu çözecek doktoru aradı ve nerede olduklarını öğrendi.
Yarım saat sonra barın kapısından içeri giriyordu.
Bar daha
çok gece kulübü havasındaydı ve canlı müzik eşliğinde dans pistinde sallanan
birkaç kişi dışında sakin sayılırdı. Renkli ışıklarla aydınlatılmış dans pisti
olmasa; kulüp, oldukça karanlık bir mekandı. Locaların olduğu kısmı, ortada
dolaşan garson kızın yönlendirmesiyle buldu. Özel gruplar için ayrılan localar,
ince duvarlarla birbirlerinden ayrılmış; girişleri renkli, kalın tüllerle
kapatılmış bölmelerdi. Üç numaralı locanın önüne geldiğinde girişteki perdeyi
araladı ve gözlerini oturanların üzerinde dolaştırdı, aradığı kişiyi görünce
gülümseyerek içeri adımladı. Gökalp' in girdiğini fark eden Serkan ayağa kalkıp
arkadaşını selamladı, omzuna elini koyup gruba seslendi.
"Millet!
Tanımayanlar için, bu arkadaşım Gökalp. Gel otur yanıma kardeşim."
Gruptan
selamlaşma mırıltıları yükseldi, Gökalp de baş selamı verip Serkan' ın yanına
oturdu. Locada boydan boya geniş sedirler vardı. Yaklaşık on kişilik grupta,
tanıdığı üç beş kişi dışında, diğerleri ona yabancıydı.
"İyi
oldu geldiğin ne zamandır seninle birlikte eğlenmemiştik."
"Hayırdır
beni özlediğine göre kızlar seni ekti mi?"
Serkan
kahkaha attı önündeki içkiye uzandı ve bir dikişte bitirdi. Bardağı geri
koyarken sehpa üzerindeki garson çağırma düğmesine bastı. Gökalp telefonunu
cebinden çıkarıp sehpaya bırakırken Serkan gülerek lafa girdi.
"Lavaboya
gittiler. Aklın kızlarda kaldı değil mi? İtiraf et."
"Evet
ya, hatta gözlerimi kapatınca saçlarının salınışını görüyorum."
Genç
adamın siparişi masasına servis edilirken beklenen kişiler perdeyi aralayarak
loncaya girdi. Aralarında gülüşerek yanlarına gelen kızlar, hiç garipsemeden
Gökalp' e selam verdikten sonra sarışın olanı teklifsizce genç adamın yakın bir
şekilde oturdu, diğeri de Serkan' a yanaştı. Kızların bu rahatlığına anlam
veremeyen Gökalp, Serkan' a baktı. Serkan ise gülümseyerek içkisini 'şerefe'
anlamında arkadaşına doğru kaldırdı. İçkilerden genelde uzak duran Gökalp
istemiş olduğu rakıdan bir yudum aldı, diğer içkilerin aksine damağında
bıraktığı ferah tat rakıyı onun için içilebilir kılıyordu.
"Normalde
meyhane mi tercih edersin?"
Yanında
konuşan kıza döndü, kız kırmızı dudaklarında çekici bir gülümsemeyle onu
izliyordu.
"Tam
tersi o tip eğlenceleri pek sevmem, neden sordun?"
Kız
elindeki rakıyı gösterdi,
"Rakı
içtiğine göre meyhane kültürüne uzak değilsin diye düşündüm."
Bardağı
masaya bırakan Gökalp kıza döndü ve gülümsedi.
"Rakıyı
sevdiğim için içiyorum, başka bir sebebi yok."
"Aslını
söylemek gerekirse bende buraya Bahar' ın ısrarı üzerine geldim. Gitmeyi tercih
edeceğim başka bir yer vardı. Burası da güzel ama bana biraz melankolik
geldi."
"Desene
aynı kaderi paylaşıyoruz."
Kız ona
muzipçe göz kırptı.
"Seni
de mi zorladılar yani? İstediğini yapacak birine benziyorsun halbuki."
Genç adam
karşısındaki kızın yüzünde dolaştırdı bakışlarını. Güzeldi ve hoş sohbet birine
benziyordu; beynini kemiren Eda takıntısından bir süreliğine olsun kurtulmasını
sağlayabilirdi belki de.
"Buraya
gelmem gerekiyordu diyelim..."
Genç
adamın sözlerini kendi düşüncelerine göre yontan kız, aldığı cesaretle biraz
daha yanaştı, neredeyse dizleri birbirine değecekti.
"Doğru
düzgün tanışalım mı? Ben Arzu. Tiyatroya gitmeyi, açık havada piknik yapmayı,
futbol izlemeyi ve mentol kokusunu severim."
"Bende
Gökalp. Sinemaya gitmeyi, uzun süren kahvaltıları ve sadece kendi tuttuğum
takımın maçlarını izlemeyi severim."
İlk
ikisini Eda ile yaptığı aklına gelince belli belirsiz bir gülümseme yayıldı
yüzüne,
"Çok
güzel bir gülümsemen var biliyor musun? Dudaklarının kıvrımı insanda dokunma
isteği uyandırıyor."
Kızın
nefesi yüzünü yalayınca fazla yakın durduklarını fark etti. Kız her an
kendisini öpecek gibi duruyordu. Bakışlarından aklından geçenin de bu olduğunu
anlaşılabiliyordu zaten. Kız diliyle dudaklarını nemlendirince Gökalp kızın
dolgun dudaklarının tadını merak etti ama kızı tatmak yerine arkasına
yaslanarak ondan uzaklaştı. Kızın dudaklarını onun nemlendirmesi gerekirken
utangaç bir genç gibi kaçmasına anlam verememekle birlikte kızı öpmek
istemediğini biliyordu. İsteksizliğine de ayrıca sinir oldu, bu haline anlam
vermeye çalışmaktan bile sıkılmıştı artık.
Kız biraz
bozulsa da uzatmadan geriye yaslanıp divana doğru kaldırdığı bacağını altına
alarak tamamen Gökalp' e döndü.
"İltifat
almayı sevmiyorsun sanırım."
"Güzel
kadınlardan iltifat almaya alışık değilim, genelde benmerkezci olmaları
ilgilerini göstermelerine engel olur. "
Arzu küçük
bir kıkırdama koyuverdi ve genç adamın elinde duran rakı bardağına uzandı.
Gökalp' in elini hafifçe okşayarak bardağı ondan aldı.
"Bazen
açıkça söylemek gerekmez, sana bakan herhangi bir kadının bakışlarında bile
iltifat yüklüdür eminim."
Arzu' nun
yakınlaşma çabalarıyla eğlenen genç adam, kızın ona kur yapmasına izin vermeye
karar verdi. Arzu bardağı elinde döndürdü, Gökalp' in içtiği tarafı kendine
çevirerek içkiden büyük bir yudum aldı. Bardağı dudaklarından ayırdığı yerde
kırmızı bir iz bırakmıştı. Genç adam belli belirsiz gülümsedi, kızın bakışları
hülyalı bir hal mi almıştı yoksa Gökalp'in aklı kızın etkisiyle gevşemeye mi
başlamıştı?
Arzu
işveli bir gülümseme göndererek bardağı önlerinde bulunan sehpaya bıraktı.
Gözlerini ayırmadan kızı izleyen genç adam heyecanlanmaya başlamıştı, bir
tarafı kızı kendine çekerek dudağında kalan ruju da o silmek isterken diğer
tarafı yapacağının hata olduğunu ona dikte ediyordu. Kız boşta kalan elini
Gökalp' in bacağına koydu ve hafifçe sıktı, kızın beklenmedik teması genç
adamın boşluğunu yakalamıştı. İrkilerek bacağındaki elin üzerine kapattığı el
ile Arzu'nun hareketini sınırlasa da kızın elini itmedi.
"Aramızdaki
etkileşimin sende farkındasın, değil mi Gökalp?"
Beğenisini
bu kadar rahat dile getiren birini daha görmemişti şimdiye kadar. Arzu'yla alay
eder gibi görünmek istemiyordu ama yine de kendini tutamadı:
"Aynı
bardağı kullanmamız dışında mı?"
Genç
adamın üstü kapalı eleştirisini gülerek karşılayan Arzu beklenenin aksine hiç
bozulmamıştı.
"Sende
beni etkileyen bir şey var, çok çekicisin."
Kızın sesi
buğuluydu, fazlaca içtiği içkinin etkisiyle olsa gerek, Gökalp' e yakın
davranmakta sorun görmüyordu. Bacağındaki avucun temas ettiği yer ısınmaya
başladı, kızın elinin vücudunun geri kalanı üzerinde gezinmesi fikri nabzını
hızlandırmıştı. Dudaklarını yaladı ve etkilendiğinin sesinden belli olmamasına
özen göstererek konuştu
"Seni
etkileyenin ben olduğumdan pek emin değilim."
Kız, o
konuşurken dudaklarına sabitlediği gözlerini kıstı; duymayı beklediği bu
değildi, büyük ihtimalle.
"Sence
ne peki?"
Kıza
muzipçe gülümsedi, sarhoş bir kızı herhangi bir şekilde kışkırtarak
gecesini rezil etmek istemiyordu:
"Bir
yudum rakı? Daha önce içtiklerin ile birlikte tabi."
Arzu
gülümsedi, Gökalp' in bacağında tuttuğu elini hafifçe sıktı
"Başımı
döndüren içki değil sensin canım."
Arzu
isteğini belirtir şekilde ona doğru tekrar uzanınca genç adam bu sefer geri
çekilmek yerine aradaki mesafeyi kapattı. Kızın öpücüğü hararetli ve güzeldi;
ancak genç adam, alacağını umduğu hazdan oldukça uzaktı. Bedeni mekanik
hareketlerle kızın öpücüğüne karşılık verirken ruhu onaylamaz bir şekilde ona
kaşlarını çatmış başını sallıyordu. İçinde bir yerlerde kabarmaya başlayan
suçluluk duygusuna ilk önce anlam veremedi genç adam ama sonra Eda' nın yüzü
gözlerinin önünde belirince aniden Arzu' nun tutkulu dudaklarından uzaklaştı.
Gökalp için kafa karışıklığı ile geçen kısa öpüşmeleri Arzu' ya daha farklı bir
şekilde yansımış olmalıydı. Genç adamın aniden geri çekilmesine hafif bir
itiraz nidasıyla karşılık verip ona tekrar uzanınca Gökalp kızdan uzaklaştı.
Az önceki
duygu patlamasından sonra sakinleşmesi gereken Gökalp, Arzu' nun elini
bacağından sökerek yanına bıraktı ve geriye yaslandı. Eda' nın yüzünün hiç
beklemediği bir anda zihninde belirmesi genç adamı şaşırtmıştı. Arzu'yla
öpüşmesinden dolayı kalbinde sıkışmaya sebep olan pişmanlık duygusu yavaş yavaş
ruhuna sızıyordu. Kızı öperken onun rahatsız eden şeyin ihanet duygusu olduğunu
fark etti şaşırarak. Eda' ya karşı hisleri aşk veya sevgi olarak tanımlanamazdı
ama bir şekilde kıza karşı bağlılık mı hissediyordu?
Kızın onda
bıraktığı muhtemel izleri silmek isteğiyle elinin tersini dudaklarında
gezdirdi. Suçluluk, içinde yara gibi zonklarken en azından fiziksel izlerden
kurtulduğuna memnun olmuştu genç adam. Arzu' dan uzaklaşmanın verdiği
rahatlıkla daha sakin bir şekilde düşünme olanağı bulan Gökalp, kızı öptüğü
için neden suçluluk duyduğuna kafa yormamaya karar verdi. Kalp olarak bağlı
olmasa da beyni bir başkasının sevgilisi olduğunun bilincindeydi anlaşılan. En
azından hala dürüst kalmış bir tarafı olduğu için mutlu bile olmalıydı belki
de...
O, bu
düşünceler içine gömülmüşken geniş girişten içeri ellerinde tabaklarla birkaç
garson girdi ve ellerindekileri önlerinde bulunan sehpalara yerleştirmeye
başladılar. Arzu gelenlere ilgilenmek yerine Gökalp' i süzüyor; seksi
göründüğünü bilinciyle özellikle bakım yaptığı belli olan uzun sarı saçlarıyla
oynuyor, ellerini içlerinden geçiriyordu. Kızın göz rengini loş ışıkta
seçemiyordu genç adam ama koyu renk olduğunu tahmin ediyordu. Arkasından
Serkan' ın seslenmesiyle kızdan gözlerini ayırdı ve arkadaşına yöneldi.
Böylelikle Arzu' ya yarım bir şekilde arkasını dönmüştü ki bu şu an için onun
rahatlamasını sağlayan bir şeydi. Aksi halde kızın inceleyici bakışları altında
kendini huzursuz hissedecekti.
"Nasıl
mekan ama? Evindeki rahat ortamı da veriyor, gece eğlencesinin hareketliliğini
de."
Genç adam
fiziksel olarak ihtiyaç duymamasına rağmen kendine gelmek için öksürdü ve lafa
öyle başladı.
"Güzel
yer, yeni açılmış sanırım."
Gökalp,
arkadaşının bütün dikkatini üzerine çektiği için - Arzu'yu kulübe gelmesi
konusunda zorlayan Bahar olduğunu düşündüğü - kızıla müteşekkirdi. Arzu ile
yaşadığı kısa anın Serkan tarafından sakıza dönüştürülmesini beklemiyordu ama
yine de arkadaşının onları görmediğine memnundu.
"Sahibi
arkadaşım olur, iki ay falan oldu. Açılışında görmeliydin birde!"
Arkasında
kalan kız belli belirsiz beline dokunduktan sonra sehpanın üzerindeki içeceğini
eline aldı. Sehpaya uzanırken yanlışlıkla ona dokunduğunu düşünmeyi tercih eden
Gökalp kıza dönmeden Serkan ile konuşmaya devam etti. Servis için gelen
garsonlar çekildikten sonra kulübün sahibi olduğu halinden belli olan orta
yaşlı bir adam Serkan' ın yanına geldi.
"Keyifler
nasıl? İstediğiniz bir şey var mı?"
"Her
şey çok iyi."
"Mekan
yeni, varsa bir şey söyleyin mutlaka. Bunlar da müesseseden eğlenmenize
bakın."
Dedikten
sonra yanlarından ayrıldı. Serkan, Gökalp' e karşı loncaya ilerleyen adamı
gösterdi.
"Bu
işe girerken bana ortak olalım demişti biliyor musun? Aklıma yatmamıştı o
zamanlar ama şimdi ortamı görünce keşke kabul etseydim diyorum."
Arkasındaki
kız bir kez daha beline dokununca irkildi genç adam, Arzu' nun eli belinde
dolaşmaya devam edince uzanıp kızın elini tuttu. Kıza dönünce hülyalı
bakışlarla karşılaştı, pek de kibar olmayan bir sesle "Ne oldu?" diye
soran genç adama rağmen kızın cevabı alınmış gibi değildi.
"Sıkıldım,
benimle ilgilen."
Az önce
yaşananlar ile kıza cesaret verdiğinin bilincinde olan Gökalp, kabalık yapmaya
hakkı olmadığı için Arzu' ya kibarca gülümsedi ama kızın elini de kendinden
uzaklaştırdı.
"Konuşuyoruz
Arzu, sıkıldıysan arkadaşının yanına geç."
Arzu
dudaklarını sarkıttı ve kollarını göğsünde kavuşturup arkasına yaslandı.
Yanında duran dibini bulmuş şişeyle elindeki bardağı tekrar doldurduğunu gören
genç adam kızın gerçekten çok içtiğini fark etti, bardağı sürekli dolup
boşalıyordu. Bu gidişle
yürüyecek hali kalmayacak diye
düşündü. Kızı daha fazla içmemesi konusunda uyarmayı düşündü bir an, sonra
vazgeçti, kızların sarhoşluğu ile annelerinden fazla ilgilenmeye başlamıştı
galiba. Yine arkadaşına döndü.
"Kazançlı
bir iş olabilirdi aslında, Ankara' da eksikliği var böyle yerlerin. Başka
şehirlerde de açabilirsiniz hatta, konsepti faklı çünkü."
Gökalp ile
Arzu arasındaki konuşmaları yarım bir gülümsemeyle dinleyen Serkan, masadaki
çerezlerden avucuna alıp ağzına attı,
"Bu
kez de sen ortaklık teklif et diyorsun yani."
"İşe
girmek konusunda gerçekten istekliysen, evet..."
Arzu
arkasından omzuna doğru yaslanıp göğüslerini sürterek meyve tabağına uzandı.
Arzu yavaş hareketlerle yerine dönerken Gökalp kızın çekilmesini ona yan gözle
bakarak bekledi. İkisini sırıtarak izleyen Serkan, kız teması bırakınca öne
doğru eğilerek Gökalp' e fısıldadı.
"İşkence
ediyorsun kıza."
"Benim
hakkımda ne dedin sen buna? Geldiğimden beri çikolata şelalesi muamelesi
görüyorum."
Serkan
kahkahasını eliyle örterek gizledi, sakinleşince:
"Maç
günü ben içeri girdikten sonra kızlarla tanıştım biliyorsun. Arzu seni sordu o
zaman, 'gitti' cevabını da beğenmedi tabi. Bugün Hayalet Bar' a çağırdığımda
senin burada olacağını düşünerek geldi kesin. Sen de yanıltmadın onu."
Gökalp' e
göre bu anlattıkları kızın hareketlerinin sebebini açıklamıyordu. Geçen gece
kapıda kendisini gördüğü gibi tutulacak hali yoktu ya. Şu anda mantığının
sesini duyamayacak kadar sarhoştu zaten, karşısına çıkan herhangi bir erkekten
etkilenecek durumdaydı.
"Bu
mu sadece?"
"Senin
yalnız olup olmadığını sordu bir de, bende aşka küskün dedim."
"Yani?"
"Yani'
si bu oğlum. Sende kızı çeken ne bilmiyorum ama ellerini senden uzak tutamıyor
gibi. Amma sordun yahu, benimle konuşacağına arkandaki fıstığa sorsana derdinin
ne olduğunu."
Bu sırada
Arzu, omurgası boyunca gezdirip boynuna yükselttiği elleriyle ensesine düşen
saçlarını okşadı. Kızın dokunuşu hafif gıdıklasa da hoşuna gitti, kıza
yönelmemekle birlikte ellerini itmedi bu sefer.
Masadaki
bardağa uzanıp son yudumu da içerken artık gitmesi gerektiğini düşünüyordu.
Akşam hiç de beklediği şekilde ilerlemiyordu çünkü. Buraya gelirken Eda' yı
kafasından atmasına yardım edecek birilerini tanımayı bekliyorken, kızın
varlığını kabullenmesi gerekliliğinin altı çizilmişti sadece.
Serkan
Gökalp' e gülümseyerek yanındaki kızıla dönüp kolunu omzuna attı ve kızı
kendine yaslayıp kulağına bir şeyler fısıldadı. Kız da cevaben ona bir şeyler
söyleyip çantasını alıp loncadan ayrıldı.
"Sana
iyi geceler dostum, biz gidiyoruz artık. Sende iyi çocuk olup Arzu' yu istediği
yere götürürsün, değil mi?"
Onu
istediği yere götüreceğimi hiç sanmıyorum.
"Tabi
neden olmasın."
Locadan
ayrılan Serkan' la vedalaştıktan sonra Arzu' ya gülümsedi. Kız onun ani
ilgisizliğine alınmış gibi somurtuyordu, gece gece naz çekmek istemeyen Gökalp
onu evine bırakmayı teklif etti. Arzu küçük çantasını eline alarak ayağa kalktı
ama dengesini sağlayamayınca; Gökalp, kızın koluna girdi. Yürümekte zorlanan
kız sallandıkça Gökalp' e çarpıyordu ister istemez. Locanın girişindeki
tüllerden kurtulup açıklığa çıktıklarında henüz iki adım atmışlardı ki
karşılarında beliren Eda ani bir şekilde durmalarına neden oldu.
O anda
gece kulübünde görmeyi bekleyeceği, daha doğrusu isteyeceği en son kişi
karşısında olan genç adam, şaşkınlıkla Eda' nın yüzüne baktı kaldı. Eda ise
daha önce hiç görmediği soğuk gözlerle kolunda sallanan Arzu' ya bakıyordu.
Kolundaki kızı uzaklaştırmayı deneyen Gökalp, Arzu' nun düşecek gibi olması
üzerine kızın kolunu sıkıca tuttu ve kendisine yaslayarak onu sabitlemeye
çalıştı. Eda' nın buz gibi gözleri Arzu' dan Gökalp' e kayarken genç adam
aptallığına lanet etti, Arzu'nun düşmesine izin vermeyeyim derken az öncekinden
daha samimi bir görüntüye sebep olmuştu.
Neden
geldim ki buraya?
Eda onları
öpüşürken gördüyse, zaten sallanan ilişkilerinin sonu gelmişti büyük ihtimalle.
Lafa nasıl başlayacağını kestiremeyen genç adam kendisine de çok aciz gelen
cümleyi kurmak zorunda kaldı.
"Eda
açıklayabilirim"
Eda ona
cevap vermeden bir hamleyle genç adamın kolunda kukla gibi duran kızı
yakaladığı gibi yandaki boş bir sandalyeye sertçe oturttu. Arzu şaşkın gözlerle
ikisine bakıyordu ama şükür ki ağzını açmamayı akıl etmişti. Eda' nın yanında
geçen gece eve bıraktıkları kız belirdi. Gökalp tekrar şansını denedi
"Eda,
göründüğü gibi değil. Görüyorsun ayakta bile duramıyor, evine götürecektim
sadece"
Eda 'sus'
anlamında elini kaldırınca Gökalp şansını zorlamamaya karar verdi. Kızın ne
gördüğünün bilmeden açıklama yapmaya çalıştıkça komik duruma düşecekti. Bir şey
demeden kıza baktı sadece, Eda öfkeli gözlerle bir ona bir de sandalyesine
yığılmış olan Arzu' ya bakıyordu. Önce kime saldıracağına karar veremiyor gibi
bir hali vardı. Arzu ise nerede olduğunu anlamak ister gibi şaşkın şaşkın
etrafına bakıyordu.
Ayağa
kalkmadan önce bu kadar kötü değildi.
Gökalp' e
göre kızın içtikleri şimdi tam etkisini gösteriyordu. Arzu etrafa bakınmayı
kesip gözlerini genç adama yöneltince bir an tanımak ister gibi dikkatlice
baktıktan sonra gevşekçe gülümsedi. Eda gözlerini devirdi ve öfkeyle homurdandı
"Buraya
kadar"
Eda ve
arkadaşı Arzu' nun iki koluna girerek kızı kaldırıp kulüpten dışarı
yönlendirdiler. Gökalp müdahalede bulunmadan kızların arkasından gitti,
erkeklerin kız yüzünden kavga etmesi gibi dışarda hesaplaşacak halleri yoktu
herhalde. Eda kapıdan çıktıktan sonra kızın kolunu bırakarak tutması için
arkadaşına bıraktı ve yol kenarında bekleyen bir taksiyi çağırıp evinin
tarifini Arzu' dan öğrenebildiği kadarıyla bir kağıda yazdı ve kızın araçta
sızma ihtimaline karşılık taksiciye verdi. Taksiciye kızı teslim ettikten sonra
Gökalp' e para anlamına gelen evrensel hareketi yapan Eda' ya, genç adam yorum
yapmadan elli lira verdi. Kız elindeki paraya anlamsızca baktı ve sıkıntıyla iç
geçirdi, kafasını yan yatırıp 'daha' işareti yaptı. Gökalp kendisine uzatılan
avuçtaki paraya yüz lira daha ekleyince para el değiştirip taksiciye geçti.
Taksici kulübe yakın olan adrese kızı memnuniyetle bırakacağını söyledi ama
kapıyı kapatırken Eda taksiciyi uyardı
"Plakanı
aldım, anlaşmaya uy ve kızı sana verilen adresteki eve bırak ve güvenle içeri
girdiğine emin ol. Aksi halde plakanı polislerle paylaşacağımdan emin
olabilirsin."
Arka
koltuğa oturmaktan çok yatar vaziyette yayılan Arzu 'buna gerek yok' gibi bir
şeyler geveledi ama Eda 'kes sesini' deyince sustu. Taksi hareket ettikten
sonra Eda arkadaşına döndü
"Sen
içeri dön Gülse, iyiyim ben" dedi.
Gülse,
arkadaşına anlayışla gülümsedikten sonra içeri girmeden önce Gökalp' e
pislikmiş gibi bakmayı da ihmal etmedi. Genç adam Eda' nın Arzu' yu sağ salim
evine ulaştırma çabasını takdir etmekle birlikte bu iyi niyetin amacını
anlamamıştı. Normal bir kadın gibi davranıp Gökalp' e yaşlı gözlerinden akmaya
çalışan damlalara inat öfkesini kusmasını ve sinirden titreyen dudaklarla ona
hakaret ederek gitmesini bekliyordu halbuki.
Eda genç
adama kısa bir bakış atıp güvenliğin görüş mesafesinden uzağa, binanın yan
tarafına doğru yürüdü. Kızın arkasından gidip gitmemekte kararsız kalan Gökalp'
in takip etmediğini gören genç kız arkasını dönmeden "Biraz
konuşalım" dedi.
Kızın
onunla tartışmak yerine sakin bir yerde sadece konuşmak istediğini düşünen genç
adam, Eda' nın yanına gitti. Eda ona göstermek istemese de sinirliydi ve
sakinleşme çabaları hareketlerine yansıyordu. Derin bir nefes alıp Gökalp' e
baktı.
"Yorgundun
ve eve gidecektin hani, neden burada görüyorum seni?"
"Seninle
konuştuktan sonra eve gitmek istemediğimi fark ettim."
"O
zaman neden benim yanıma gelmek yerine bu... Bu kadının yanına geldin?"
"Onun
yanına gelmedim, arkadaşımla buluşmak için buradaydım. Arzu gruptan biri
sadece"
"Ya...
Sadece gruptan biri demek. Arkadaşın yani?"
"Hayır
arkadaşım değil, burada tanıştım."
"Tanımadığın
bir kız, neden kulüpten çıkarken kolundaydı?"
Eda' nın
sorgusundan sıkılmaya başlamıştı. Kızın sinirlenmesine hak vermekle birlikte
kendisini çocuk gibi azarlamasına katlanacak değildi. İnanmıyorsa lafı
dolaştırmak yerine suçlamasını yapması ve içindekileri yansıtması daha iyi
olurdu. Kıza cevap vermeden bir süre yüzüne baktı ve sonrasında sesli bir nefes
aldı. Tane tane anlatmaya karar verdi.
"Arkadaşımın
yanına geldim,Serkan' ın. Arzu' yla burada tanıştık. Beraber geldiği arkadaşı
kulüpten Serkan' la ayrılınca kız yalnız kaldı ve çok içmiş olduğu için bende
evine bırakmaya karar verdim. Hepsi bu kadar Eda, tamam mı?"
"Nasıl
kızlar bunlar böyle? Kulübe birlikte gelip orada tanıştıkları adamların
kollarında ayrılıyorlar."
Sakince
konuştu "Kolunda ayrılma falan yok Eda, sadece yardıma ihtiyacı vardı."
Eda alay
eder gibi burnunu kırıştırdı "Şövalye ruhlu bir sevgilim olduğu için
sevinmeli miyim, bilemedim"
Genç kızın
bu hareketiyle olayı aslında çok da ciddiye almadığını fark eden genç adam
artık sebepsiz hale gelen sorguya son verdi
"Yeter
Eda, ben gidiyorum. Sen gayet kendindesin gördüğüm kadarıyla, bu gece için
şövalyeye ihtiyacın yok"
Arkasını
dönünce Gökalp'in elini yakalayan Eda gitmesine engel oldu, kolundan da tutarak
çektiği genç adamı kendisine çevirdi.
"Dur
biraz Gökalp"
"Kavga
bitti Eda."
"Ben
daha bitirmedim!"
"Sabaha
kadar beni sorgulamayı mı düşünüyorsun? Sana olanları anlattım, bana inandığını
da görebiliyorum. Tartışmayı devam ettirerek beni suçlu hissettirip kendini öne
çıkartamazsın."
Öfkeyle
yöneldiği gözlerde, Eda' nın sakin bakışlarıyla karşılaşan genç adam, kavganın
bittiğini anlamıştı. Kolunu bırakan Eda parmaklarını birbirine kenetleyip
avuçlarını birleştirdi. Kızın öfkeden sevecenliğe geçiş yaptığının kanıtını
memnuniyetle karşılayan Gökalp temkinli gözlerle kızı süzdü. Eda, Gökalp' e
zoraki gelen yarım bir gülümsemeyle ona baktı ve mahçup bir tavırla kafasını
önüne eğdi.
"İtiraf
etmem gereken bir şey var Gökalp"
Kızın
tavırlarındaki ani değişimi hazmetmekte ve ona güvenmekte zorlanan Gökalp
sesindeki kuşkuyu gizleyemedi
"Korkmalı
mıyım?"
"Belki,
birazcık..."
Genç adam
kızı anlatmaya teşvik etmek için gülümsedi
"Beni
güvenlikten bu kadar uzağa getirirken kötü bir şey yapmayı düşünmüş
olamazsın... Değil mi?"
Genç kız
etrafına bakındı "Güvenlikten uzakta mıyız?" sonra Gökalp' e dönüp
gülümsedi "Farkında değildim."
"Seni
dinliyorum."
"Biz
de arkadaşlarla 'Hayal et' teydik, doğum günü partisi vardı bu yüzden
ekemezdim. Bir loca kiralamışlar, sizinkinin iki yanındakini. Gülse' yle
birlikte lavaboya gidiyordum ki locanızın perdeleri servis için açıldı, merak
edip içeri bakınca seni ve o kızı gördüm. Kız sana dönmüştü sende gözlerini
dikmiş yiyecek gibi ona bakıyordun. Sonra perdeler geri kapandı. İçeri girip
ortadaki meyve tabağını üzerinize boca etmeye karar vermiştim ama Gülse kolumdan
tuttu maalesef. Sonra locanın perdesini biraz araladım ve kıza arkanı dönmüş
olduğunu gördüm. Sen ona ilgi göstermediğin halde onun sırnaşmasını izlemek ben
delirtti inan."
Servis
görevlilerine perdeyi açma zamanlamaları için yüklü bir bahşiş vermeyi kafasına
koyan genç adam rahat bir nefes aldı. Mucizevi bir şekilde, çözüme ulaştırması
gereken tek sorun Eda' nın dikiz durumu olmuştu sayelerinde. Anlamak ister gibi
bir ifadeyle kaşlarını çattı ve duyduğu rahatlamayı sesine yansıtmadan konuştu.
"Arzu
bana ilgi gösterirken sen orada öylece duruyordun yani?"
Kız kısa
bir baş hareketiyle onu onaylayınca genç adam devam etti:
"Bu
yaptığın sana da garip gelmiyor mu Eda? Kim erkek arkadaşını bir kızla görünce
saklanıp onları izler."
"Yakın
zamanda tartıştığı ve evde olduğunu düşündüğü sevgilisini, gece kulübünde güzel
bir kadınla yakalayan ve onun ne yapacağını merak eden biri."
Gökalp
kızı alttan almak için masum bir gülümsemeyle Eda' ya baktı "Sen böyle
söyleyince kulağa çok mantıklı geliyor"
"Seni
orda görünce ne hale geldim biliyor musun? Yanınıza gelip ne diyebileceğimi
bile kestiremedim bir an için, bir an için diyorum çünkü sonrasında öfkem galip
geldi. İyi ki Gülse yanımdaydı."
Genç adam
bir şey söylemek için ağzını açtıysa da Eda elini kaldırınca sustu
"Senin
sırtına ve beline dokundu ama sen elini ittin, sonra saçlarını okşadı tepki
vermedin. Konuştuğun adam gittikten sonra ise kızla oturmak yerine kulüpten
ayrılıyordun"
"Bu
sözlerinden başından beri bana inandığın anlamını çıkarıyorum."
Eda
ellerinden birini bırakıp arkasına doğru uzandı ve genç adamın bel kıvrımını
parmaklarıyla okşadı. Bu temas Gökalp' in tüylerinin diken diken olmasını
sağladı, nabzı hızlandı. Kız belinde daireler çizerek parmaklarını gezdirirken,
gözlerini göğüs hizasına indirmişti, kısık sesle cevap verdi
"Kızın
ellerini vücudunda dolaşmasına izin vermene kırgın olmakla beraber ona ilgin
olmadığı konusundaki sözlerine inanıyorum."
"Bu
yanlış anlaşılmanın tatlıya bağlanmasına memnun olmakla beraber beni gizli
gizli izlemenden ve sonrasındaki sorgulamadan hoşlanmadığımın altını çizmek
istiyorum."
Sakin
havasını korumayı başaran Gökalp, sesinin durgunluğu için kendini tebrik etti.
Eda ise diğer elini de bırakmış iki eliyle Gökalp' in üst kolunu kavramış
parmaklarını yavaş hareketlerle oynatıyordu. Genç adamın göğsüne tuttuğu
gözlerini kaldırıp genç adamın bakışlarıyla birleştirdi.
"Seni
gizlice izlemeseydim şu anda o kızla kavga ettiğimiz için kulüpten atılmıştım,
hatta nezarette bile olabilirdim"
"Yapılmaması
gereken şeylerin iyi yönlerini göstererek beni ikna edemezsin canım."
Gözlerinden,
genç adamın nedenini o an için kestiremediği bir ışık geçen Eda gülümsedi ve
"Kurallara uymayı sevmeyen bir yapım vardır benim" dedi.
Babasının
kızı...
Genç
adamın yorum yapmaması üzerine Eda bu akşam onu şaşırtmayı bir kez daha başardı
ve parmaklarında yükselerek Gökalp' in dudaklarını kendine esir etti. Kızın
bilmediği yönlerini yaklaşık yarım saat içinde yaşayan Gökalp bu sefer neyin
geldiğini tahmin edememişti.
Eda genç
adamın varlığından emin olmak ister gibi parmaklarını kollarına kenetledi.
Kızın belinden kavrayarak kendine çeken genç adam öpücüğü yönlendirmemek için
kendini tutuyordu. Gökalp' i son olarak hafif bir dokunuşla öpen genç kız
yavaşça geri çekildi; konuştuğunda sesi, nefesi yetmiyor gibi titriyordu.
"Senin
suçun olmadığını düşünsem de kıskançlık içimi yaktı."
Kızı
susturmak için dudaklarına kısa bir öpücük verdi, sözlerinden hoşlanmamıştı.
Eda, üzerinde hâkimiyet kurma isteği ile onu öpmüş ve Gökalp de izin vermişti.
Beyni kendini öpücüğe kaptırdığı için sinirliyken vücudu daha fazlası için
istekliydi. Kız, genç adamın kolunu bıraktı ve ellerini yana bıraktı,
"Kurallar
hala geçerli, bu sadece istisnaydı"
Eda
konuşurken dikkatini kızdan uzaklaştıran bir gölge üzerlerine yansıdı, kafasını
yan çevirip arkaya göz ucuyla baktığında gölge aceleyle köşede kayboldu.
Şu kız,
Eda' yı merak edip geldi ama bizi görünce geri mi döndü?
Yine de
gölgeden huylanmıştı. Gelen kişi Kenan' ın adamı da olabilirdi. Şimdiye kadar
onlar tarafından izlendiğini fark etmemişti ama geçen günkü olaydan sonra daha
dikkatli olmalıydı. Eda' nın elini tuttu ve kızın şaşkın bakışlarına aldırmadan
ön kapıya doğru çekti.
"Çantanı
al içeriden, gidelim buradan."
"Ne
oldu birden?"
"Hadi
oyalanma."
Kız bir
şey demeden peşi sıra arkasından geldi ve Kulüpten eşyalarını aldıktan sonra
Gökalp' e katıldı. Çantasından anahtarı çıkartan ve arabasına ilerleyen Eda' yı
durduran genç adam kendi arabasına yönlendirdi
"Benim
arabamla gideceğiz güzelim, seninkini yarın sabah evine gönderirim"
Eda muzip
bir şekilde gözlerini devirdi, sesine oyuncu bir ifade katarak
"Zengin
erkeklerin egosuna bayılıyorum, çok seksi" dedi.
Eda' nın
yorumunu duymazdan gelerek kızın elinde tuttuğu anahtarı alan Gökalp' in
gözleri yolun karşısında park etmiş bir arabaya takıldı. Tanıdık gelen arabanın
yan koltuğunda oturan kişinin içtiği sigarayı tutmak için camdan dışarı sarkan
eli dışında bir şey göremiyordu. Çünkü aracın camları karartılmıştı. Eda
arabaya bindikten sonra kendi de sürücü tarafına geçip motoru çalıştırdı.
Arabayı anayola çıkardığında arkalarından gelen araba bir süre geride kaldı.
Ancak genç adam biraz hızlanınca takip ettiğini gizlemeden onları kaybetmemek
adına arkalarına yaklaştı. Arada başka araçlar olduğu için genç adam plakayı
bir türlü tam olarak okuyamayınca arabasını yavaşlattı. Adamların geçen gece
gördüğü aynı adamlar olduklarını düşünen Gökalp genç kızı evine götürmekte
kararsızdı, bahane olarak ne söyleyeceğini düşünürken arkalarındaki araç
hızlanarak yanlarından geçip trafikte kayboldu.
Arabanın
takibi bırakması üzerine direksiyonu sıkmaktan elleri terlemiş olan genç adam
ellerini gevşetti. Yanındaki kıza doğru bir bakış attı ama Eda onunla
ilgilenmiyor, camdan dışarı bakıyordu. Kızın sessizliği işine gelmişti, çünkü
kafası adamlarla meşgulken Eda' yla uğraşamayacaktı.
Adamların
kim olduğunu ve amacını öğrenmesi bu aşamada mümkün değildi. Koruma olarak
peşine birini de takmak istemiyordu. Bu adamlar ile öncekilerin farklı kişiler
olduğunu umuyordu. Belki içen iki sarhoş, öpüşen gençleri dikizledikten sonra
onları korkutmak istemişti. Aslında ihtimal vermediği bu olasılığa inanmayı
seçti Gökalp.
Evin önüne
geldiklerinde sokak boştu, takipçilerden herhangi bir iz olmadığını gören
Gökalp' in içi rahatladı. Eda 'iyi geceler' diye fısıldayarak arabadan inmeye
çalışınca kızın kolunu yakaladı ve tekrar içeri çekti.
"Ne
bu surat Eda?"
"Asıl
ben sana sormalıyım Gökalp, neden kızgınsın hala. Yolda tek kelime etmedin.
İzledim diye deme lütfen. Kim olsa yapardı bunu, sonrasında da hissettiklerimin
aksine gayet medeni davrandım. Hatta o kızın evine sağlıklı ulaşmasını bile
sağladım, yani umarım sağlamışımdır."
"İzlemek
yerine gelip hesap sorsan daha doğruydu bence ama neyse bu konuyu uzatmayalım.
Yarın İstanbul' a gidiyorum, hatta saate bakarsak bugün gidiyorum diyelim.
Seninle kötü ayrılmak istemiyorum, iyi bir kız olup bana 'iyi yolculuklar'
dileyecek misin?"
Eda biraz
düşünür gibi görününce genç adam kaşlarını çattı oyuncu bir şekilde. Gökalp' in
bakışını gülümseyerek karşılayan Eda, biraz nazlanarak da olsa boynuna sarıldı
ve burnunu sürterek iyice sokuldu. Kızın belinden kavrayan genç adam Eda' yı
göğsüne çekti. Bir süre sarıldıktan sonra Eda boynuna küçük bir öpücük
bırakarak ayrıldı Gökalp' ten.
Eve
ulaştığında saat oldukça geç olmuştu, bu yüzden içeri girmek için anahtarını
kullanmaya karar verdi. Cebini aradığında önce Eda' nın arabasının anahtarı
geldi eline, anahtarı diğer eline geçirip tekrar arayışa geçtiği sırada kapı
açıldı ve kahyanın uykulu ama mesleki sorumluluk gereği takındığı ciddi yüzü
ile karşılaştı. Adama selam vermek için belli belirsiz baş sallayıp kapıdan
geçerken, adamın eline cebinden çıkardığı araba anahtarını tutuşturdu. Kahya
kafası karışmış bir şekilde ona bakarken yandaki sehpanın üzerindeki not
kağıdına Eda' nın evinin adresini tahmin ettiği kadarıyla yazdı ve evin
tarifini de ekledi. Kağıdı yırtıp adama uzatınca adam sorgulamadan aldığı
kağıdın üzerinde yazanları okumaya başladı. Ekstra sorularla kendisini
yormamasını umarak düz bir sesle talebini söyledi
"Sabah
olunca anahtarı adamlardan birine verin. Hayalet Gece Kulübünün önündeki
arabayı kağıttaki adrese götürüp sahibine ulaştırsın. Adreste veya anahtar
tesliminde sıkıntı olursa, yazdığım numarayı arasın."
"Tabi
efendim, sormam da mahsur yoksa araba sahibi kim? Kağıtta yazmıyor, aramak
gerekirse bilinmesinde yarar var"
"Eda
Aslan"
Adam
başını salladı ve Gökalp de adama teşekkür anlamında bir şeyle söyleyip odasına
gitti, saat geç olmuştu ama onun uykusu iyice dağılmıştı. Yatağına yatarken
sevgili uykusunun bu gece ona gelmekte nazlanacağını düşünse de öyle olmadı.
Yastık ısınmadan uyku bilincini ele geçirmişti.
İstanbul'
da bulunduğu iki gün iş anlamında yoğun geçmişti ama kafası takipçileri ile
meşgul olan Gökalp, işlerine kendini bir türlü veremiyordu. Gittiği yerlerde
takipçilerini tespit etmek için ister istemez etrafına bakar olmuştu. Şimdiye
kadar Kenan'ın adamları tarafından izlendiğini varsayan genç adam için
adamların birden kendilerini göstermeye başlamış olmaları büyük bir soru
işaretiydi. Aksi halde çoktan onları fark edeceğine emindi. Yoksa adamların
davranışları aynıydı da Gökalp, yanlışlıkla farlarını yakıp söndürdükleri ana
değin onları fark edemeyecek kadar dikkatsiz miydi? Kenan gibi karanlık
birinden intikam almak isteyen biri için bu affedilemeyecek bir hataydı...
Kenan
değilse başka kimin onunla veya Eda' yla sorunu olabileceğini düşündü ama bir
sonuca varamadı. Babasının ölümünden beri illegal işlere bulaşmamışlardı ve
neyseki bu konuda birilerinin baskısına da maruz kalmamışlardı. Demek ki bu durum
Gökalp' in yaptığı veya yapmadığı kanunsuz işlerle alakalı olamazdı. Eda ise
kendi halinde bir kızdı, annesinin gazeteci olarak karıştığı bir çamur yoksa
onlarında peşinde değillerdi...
Adamların
kim olduklarını belirleyene kadar Gökalp' in aklındaki soru işaretleri
birbirlerinin kuyruğunu kovalamaya mahkum gibi görünüyordu. Kendisi için
değilse bile ama annesi ve Gökçe' ye koruma tutması gerekebilirdi. Bununla
ilgili olarak babasının ölümünün ardından işine son verdiği yakın korumayı
arayıp aramamakta ise kararsızdı. Adamın karanlık kişiliğinin kirli işleri
temizlemekteki başarısı ortadaydı ama koruma olarak pek de başarılı olmadığı
belli olmuştu. Ankara' ya gidince şirketin güvenlik müdürüyle konuşmaya karar
verdi. Şirketteki güvenliğin dışında evlerinde de birilerinin olması içini
rahatlatacaktı.
Gece
kulübünde yaşadıkları ise bazı sorulara cevap bulmasını sağlamıştı. Eda' ya
olan ilgisinin özel bir tarafı olmadığına kendisini ikna etmişti. Diğer kızlar
da kendisine çekici geliyordu ve o gece Arzu' yla yakınlık kurmayı istememekle
birlikte fiziksel güzelliğinin oldukça farkındaydı. Eda' yla ise ister istemez
yakınlardı ve bir erkek olarak bundan etkilenmesini normal karşılıyordu. Arzu'
yu öptükten sonraki pişmanlığı ise dürüstlüğünün göstergesiydi.
Akşam
otele döndükten sonra içine bir kuşku düşen genç adam önce Eda' yı arayıp neler
yaptığını sordu. Genç kız o gittiğinden beri araştırmasının son düzenlemelerini
yaptığı için evden pek çıkmamıştı. En azından kızın güvenliği için
endişelenmeye gerek olmadığını anlayan Gökalp Gökçe' yi arayıp onun nasıl
olduğunu öğrenmeye çalıştı. Ablası onun ilgisini alaya alarak sorularını
atlatmaya çalışınca Gökalp istemediği halde Gökçe' ye net bir şekilde evin veya
şirketin çevresinde şüpheli adamlar görülüp görülmediğini sormak zorunda kaldı
ama kızın sesine yansıyan korkuyu duyunca söylediğine pişman oldu.
Ablası ona
bilgi vermek yerine genç adamı soru yağmuruna tuttu. Olanları, ilk seferden
bahsetmeden, adamları gördüğü ikinci seferi ve sonrasını, öpüşme kısmını
atlayarak, kısaca anlattı. Herhangi bir tehdit veya saldırıda bulunmadıklarının
özellikle altını çizdi ve adamların onları dikizleyen sarhoşlar olduğunu
düşündüğüne de değindi. Babalarının acısı bu kadar tazeyken şimdi de Gökalp' in
takip edilmesinden hiç hoşlanmayan Gökçe mutlaka polise ihbarda bulunması
konusunda ısrarcıydı. Gökçe' ye göre artık kanunsuz iş yapılmadığına göre
polisle bir sorun yaşamazdı. Ablasının kafasının dağılması için konuyu işe
çeken Gökalp ona yüklemede karşılaşılan sorunlar hakkında bilgi verdi.
Ertesi gün
erkenden kalkıp şirkete gitti ve ödemeler için gerekli imzaları tamamlayıp
müdürlerle son bir toplantı yaptı. Deniz işi kara taşımacılığı gibi durgun
değildi ve karlılığı devam ediyordu. Ablasının önerisini dikkate alıp almamayı
ciddi olarak düşünmesi gerekiyor gibiydi. Öğleye doğru cep telefonu çaldığında
son ayarlamaları yapıyordu, arayan annesiydi.
"Nasılsın
oğlum?"
"İyiyim
anne, sen nasılsın?"
"Eh
işte, canım sıkılıyor evde. Sen ne zaman geleceksin?"
"Akşam
gelebilirim sanırım, ne oldu?"
Annesinin
aklında bir şeyler vardı ve ona söylemiyordu. Ya onu da rahatsız eden bir durum
olmuştu ya da Gökçe çenesini tutamamıştı.
"Olan
bir şey yok Gökalp, oğlumu özleyemez miyim?"
"Emin
misin? Sesin biraz garip."
"Eminim
tabi, o kadar işin yanında bir de beni düşünme. Ne zaman geleceğini merak ettim
o kadar."
Kadını
korkutan birilerinin olup olmadığını merak ediyordu ama bunu annesine sorması
mümkün değildi. Sıkıntıyla iç geçirdi
"Tamam,
öyle olsun, gelirken haber veririm. Görüşürüz"
Öğleden
sonra işleri düzene koyduktan sonra havaalanına doğru yola çıktı. Yorgundu ve
kimseyle konuşmak istemediğinden aramak yerine Gökçe ve Eda' ya yolda olduğunu
mesaj bildirmeyi tercih etti. Ankara' ya indiğinde havaalanına onu almaya gelen
arabayla doğrudan eve gitti.
Kapıyı
açan kâhyaya selam verdikten sonra evrak çantasını ve küçük bavulunu adama
uzattı.
"Annem
odasında mı?"
"Biraz
önce bahçedeydi Gökalp Bey, çay götürdüm."
"Sağ
ol. Odama çıkmadan önce yanına gideyim."
Adamın
yanından geçip salon kapısından bahçeye çıktı. Bahçeyi dolaşmasına rağmen
annesi ortalarda görünmüyordu. Kadının içtiği çayın boş bardağını mutfağa
taşıyan görevliye annesini sordu ama kız Melek Hanımı görmediğini söyleyince
akşamdan beri içini kemiren kurt işbaşı yaptı.
Adamların
evime gelmiş olma ihtimali yoktur, değil mi?
Panik
düğmesine basması için çok erkendi, hızlı adımlarla Melek Hanımın odasına çıktı
ama orası da boştu. Gökalp, hiç adeti olmasa da kadının kimseye söylemeden
dışarı çıkmış olma ihtimaline karşılık, annesinin cep telefonu numarasını aradı
telaşla. Telefon kapalıydı. Tuttuğu telefona anlamsızca bakan genç adam
içindeki panik düğmesinin üzerinde gezinen hayali parmağın baskısını hissetmeye
başlamıştı. Bahçeden eve girdiği belli olan annesinin tek çıkış yeri olan ön
kapıya ulaşmak amacıyla yeniden aşağı inmek için merdivenlere yönelen genç adam
az daha aşağı inmeye çalışan ablasına çarpıyordu.
"Evde
koşturacak yaşı geçmedin mi ufaklık?"
Ablasının
sözlerine anlam veremeyen Gökalp, takıldığı kısmı sormayı uygun gördü.
"Ufaklık
ne demek, on yaşına geri mi döndün?
"Sana
sormak lazım, tırabzandan kaymaya başlarsan hiç şaşırmam"
Ablasının
yüzüne boş boş baktı,
Ne
saçmalıyor...
Elinde
duran telefonu görünce annesi aklına geldi ve kızın yanından geçerek ön kapıdan
çıktı. Evin önünde onu eve getiren arabayı kirli bir bezle silen şoför vardı
sadece. Gökalp dışarı çıkınca adam toparlandı ve ona baktı,
"Ben
geldikten sonra annem evden ayrılmadı değil mi?"
"Hayır
efendim."
"Peki
evin çevresinde yabancı birilerini gördün mü?"
"Yabancı?"
"Evet;
yabancı, tuhaf davranan, şüphe çekici ..."
Adamın
aklı karışmıştı ama Gökalp' in sinirli halinin üzerine gereksiz sorular sormak
istemediğinden basit bir cevapla geçiştirdi:
"Hayır
efendim."
Arkasını
dönüp eve girecekken ardında duran ablasına çarptı ve Gökalp onu tutamadan kız
geriye doğru yalpalayınca dengesini sağlayamayıp kıç üstü düştü. Ablasına
kalkması için elini uzattı ama o, yanına gelen görevli kızın yardımıyla
kalkmayı tercih etti. Bir yandan da öfkeli gözlerle Gökalp' e bakıyordu
"Ne
bu halin?"
"Annemi
arıyorum deminden beri, hiçbir yerde yok. Telefonu da kapalı."
Gökçe
elindeki cihazı önünde salladı "Bu telefon mu?"
"Telefon
neden sende ve neden kapalı?"
Ablası
umursamazca yanından geçip salona doğru adımladı, kızı tutup sarsmak isteğine
karşı koyan genç adam seri adımlarla Gökçe' nin arkasından gidip önüne geçti
"Abla,
saçmalamayı keser misin? Annem yok diyorum ama sen telefonu elinde evde
geziyorsun?"
"Annem
kütüphanede. Okuduğu kitap bitince yerine koymak için kütüphaneye yanıma geldi.
Biraz laflarken telefonun kapalı olduğunu fark ettim, salonda benimki takılıydı
onun yerine bunu takacağım. Tamam mı Gökalp?"
Gökçe
yanından geçip telefonları değiştirirken Gökalp kütüphaneye yollandı. İçeri
girince annesi önündeki kitaptan başını kaldırdı, oğlunu görünce yüzüne
gülümseme yayıldı. Genç adam Melek Hanımın yanına gitti, kadına sarılıp öptü.
"Merhaba
anne, bütün evde seni aradım"
"Evdeyim
oğlum, nerede olacağım başka. Hoş geldin."
Annesinin
gözlerine özlemle baktı, hayatı için ne kadar korktuğunu ona söyleyemezdi.
Annesi zaten Kenan' dan uzak durmasını istiyordu, bir de peşinde adamlar
dolaştığı için endişelendiğini fark ettiğinde ilişkisinin bitmesi ve geri
çekilmesi konusunda baskısını arttıracaktı mutlaka. Melek Hanım yanındaki
sandalyeyi gösterdi
"Gel
otur, ablan işle ilgili sıkıntılar çıktığını anlattı."
"İşler
hep aynı."
"Sorun
olduğunda bende yardımcı olabilirim Gökalp, sen ve ablan gibi genç değilim ama
babanla ikimiz bu şirketi bu hale getirdik unutma."
Annesini
tebessüm ile dinleyen Gökalp "Sen boş ver şimdi bunları, neler yaptın
bugün?" dedi.
Melek
Hanım oğluna kısılmış gözlerle baktı, karşısındakinin niyetini tartar gibiydi.
Gökalp annesine masum bir gülümseme gösterdi ama kadın kaşlarını çattı ve
oğlundan uzaklaştı.
"Sen
kimsin ve oğluma ne yaptın?"
Bıkkınca
geri çekildi ve ellerini cebine soktu.
"Gün
içinde ne yaptığını soramaz mıyım?"
"Soramazsın
demedim Gökalp, sormazsın. Anlat ne olduğunu."
"Öyle
olsun anne, yorgunum zaten seninle tartışmayacağım."
Melek
Hanım geriye yaslandı, gülümseyerek oğluna baktı. Derin bir nefes alan Gökalp
ayağa kalktı ve kapıya yürüdü.
"Odama
gidip yemeğe kadar dinleneceğim."
Genç adam
kapıdan çıktığı anda ablasıyla burun buruna geldiler.
Şimdi
de kapı mı dinliyor?
Kıza
sinirli bir ifadeyle bakınca Gökçe geçmesi için bir adım geri çekildi. Gökalp
yanından geçip giderken, ablası kolunu tuttu.
"Konuşalım
mı biraz?"
Kolunu
kurtaran Gökalp bir şey söylemeden merdivenleri tırmanmaya başladı, ablası da
arkasından geliyordu. Odasının kapısına gelince Gökalp kapıyı açıp Gökçe' nin
geçmesi için kenara çekildi. Kapıdan geçen Gökçe kardeşine ters ters bakmayı
ihmal etmedi.
"Konuşmayı
kabul ediyorsan neden garip tripler atıyorsun?"
Gökalp
odanın kapısını kapatıp içeri girdi ve çıkardığı ceketi koltuğa bıraktı.
"Konuşmak
istemiyorum ama peşimi bırakmayacağını da biliyorum, seni dinlemenin daha az
yorucu olduğuna karar verdim"
Ağzıyla
garip işaretler yapan ablasına pis pis sırıtıp giyinme odasına doğru yürüdü
"Evet,
seni dinliyorum"
"Anneme
bir şey oldu sandın değil mi?"
"Arayınca
bulamadığımda telaşlanmam gayet normal değil mi? Kaç yaşında kadın, yakın
zamanda kocasını kaybetti"
"Yani?
Bilinen bir rahatsızlığı veya intihara eğilimi yok"
Ablasına
cevap vermek yerine, banyo sonrası giymek için giysi dolabından kıyafet
seçerken ceketinin cebindeki telefon çalmaya başladı. İçerden önce ceketinin
hışırtısı arkasından ablasının sesi yükseldi
"Sevgilin
arıyor!"
Elinde
kıyafetleri eşliğinde odaya geri dönen Gökalp koltuğun üzerine bırakılmış
telefonu ters çevirip susturdu ve onaylamaz gözlerle ablasına baktı. Sessizliğe
gömülen telefonu işaret eden Gökçe konuşmaya başladı
"Canını
sıkan konuları konuştuğumda beni de bu telefon gibi çevirip susturmak isterdin
değil mi?"
"Yolu
bu olsa yapardım inan ama mümkün değil. Evet, seni dinliyorum"
"Anneme
takipçilerden bahsetmedim Gökalp. Senin gerginliğin gözle görülür bir halde
olduğu için sorun olduğunu kendisi anlıyor."
"Sorun
olduğundan şüphelenmesi ve sorunları bilmesi farklı şeyler."
"Polise
gitmemiz konusunda ne düşünüyorsun?"
"Tekrarlarsa
gitmeye karar verdim"
"Kenan
olduğunu düşünmüyorum, sen ve Eda arasındaki ilişki adamın dikkatini çekmiyor
Gökalp. Yoksa şimdiye kadar sana yansıması olurdu."
Eşyalarını
yatağın üstüne bırakıp yatağa oturdu, yanına oturması için ablasına gösterdi.
Gökçe kardeşinin yanına oturup ona doğru döndü.
"Kenan
kızını sürekli izletmiyor bence, sadece yaptıklarından haberdar oluyor. Adamın
benimle veya kızıyla iletişime geçmesini bekliyordum ama yanıldım. Kızını
önemsemediğini düşünmüyorum ama nedense ilişkimizi önemsemiyor. Kenan' a
ulaşmak için Eda' yı kullanmak ilk önceki kadar mantıklı gelmemeye
başladı"
Ablası
kocaman gülümsemesine engel olmadan kardeşine mutlu bir ifadeyle baktı,
sözlerinden hoşlanmıştı. Kızın hemen sevinmemesini belirtir şekilde elini
kaldıran Gökalp devam etti.
"Bizi
takip edenlerin niyetinin ne olduğunu öğrenmek için ne yapabilirim bilmiyorum
abla. Beni takip ediyorlar büyük ihtimalle, babamın eski hasımlarından
olabilirler ama neden benim peşimde olsunlar. Babam öldü ve biz onların
yolundan çekildik. Artık kimseye rakip değiliz."
"Annemle
konuşmamız gerekebilir Gökalp"
"Daha
fazla telaşlanması için mi?"
Ablası
kollarından destek alarak geriye doğru yaslandı.
"Babamın
işleri hakkında az da olsa bilgisi olduğunu düşünüyorum. Sorunları, başarıları,
dostları veya düşmanları..."
"Normal
şirket işleri için dediğin doğru ama diğerleri hakkında soru sorarsak her şeyi
öğrenene kadar peşimizi bırakmayacaktır. Bu onu üzmekten başka bir şeye
yaramaz."
"Sence
babamız hayat arkadaşından yaptıklarının ne kadarını gizlemiştir?"
"Babam
bana açıldığı zamanı sana anlattım, unuttun mu? Annemin öğreneceğini düşündüğü
için bile kahrolmuştu."
"O
kadar basit olmayabilir Gökalp, ne sen ne de ben annemle bu konuda yüzleşmedik.
Onun bilmediğini varsaydık daha doğrusu temiz kaldığını düşündük. Ama bu kadar
zaman babamın yanında olup da bu işler hakkında hiçbir şey bilmediğini düşünmek
zor geliyor."
Gökalp
ablasının gözlerine baktı doğrudan, az sonra yönelteceği sorusunun cevabını
sözlerinde değil bakışlarla alacağını biliyordu.
"Babamın
işlediği suçları öğrenmeden önce işlerin dışında tutuluyordum, senin aksine...
Sen ne kadarını biliyordun abla?"
Gökçe' nin
bakışları donuklaştı, bir şey söylemek ister gibi ağzını açtı sonra kapattı. Az
önceki rahat pozisyonunu bozarak yatakta doğrulup oturdu. Sorusunun cevabını
alan genç adam ayağa kalkıp Gökçe' nin önünde geçip tek dizini yere dayadı.
Kızın bakışlarını yakalamak için onun tam karşısına geçmişti ama ablası
gözlerini genç adamdan uzak tutuyordu. Halinden kendini savunacak cümleleri
aradığı belli oluyordu. Kızın bu halini ne ona ne de kendine yakıştıramayan
genç adam kendini ifade etmesi için ona yardımcı olması gerektiğini düşünüyordu
ama içinde kabaran kızgınlığı arkaya atmakta zorlanıyordu. Sesini mümkün olduğu
kadar sakin tutmaya çalışarak konuştu.
"Abla
senin suçun olduğunu söylemiyorum ama suç ortağı olmakla suça sessiz kalmak
arasında ince bir çizgi vardır. Sen hangisiydin?"
Gökçe' nin
bakışları sürekli sıkmakta olduğu yumruğundan kardeşine yöneldiğinde içlerinde
kırgınlık ve öfke vardı,
Kendine
mi, bana mı kızgınsın?
"Sen
ne biliyorsun ki, babamın hırsıyla nasıl savaştığımı ve bana kaç defa bu son
dediğini. Bunu yapmak
zorundayız, bu adamlara hayır diyemem, çok karlı bir iş kızım... Güzellikle
veya kavgayla olmadı Gökalp, çabalamanın boşuna olduğunu görünce bende
gözlerimi kapatmayı tercih ettim. Kendi ellerimi temiz tuttum ama onunkileri
temizleyemedim."
"Beni
de bu batağa çekmesine müsaade edecektin değil mi?"
Gökçe
hızla ayağa kalkınca genç adam dengesini bir an yitirse de hemen toparlandı ve
o da ayağa kalktı. Gökçe derin bir nefes aldı,
"İşlerin
içinde olmayacağını biliyordum, babamla seni uzak tutması konusunda
anlaşmıştım. Kenan denen o katille başı belaya girene kadar da sözünü
tuttu."
Genç adam
buruk bir şekilde Gökçe' ye baktı "Babam sırrını benimle paylaştığında
senin bilgi sahibi olmadığını düşünmem ve hala da buna inanıyor olmam ne büyük
saflık değil mi? Bir de sana nasıl anlatacağıma kafa yormuştum kaç gün. Ne
aptallık..."
Gökçe
uzanıp kardeşinin elini tuttu "Gökalp, bunun için çok üzgünüm. İstediğin
gibi iyi bir baba veya abla değildik ama kendi adıma elimden gelseydi babamı
engellerdim."
Genç adam
hakkı olmadığı halde ablasına çok yükleniyor olduğunu düşündü, kendisi de aynı
duruma düşmüş ve maalesef o da görmezden gelmeyi seçmişti. Genç adamın asıl
kızgın olduğu şey, yaşanan bu kadar şeyin üstüne hala bildiklerini onunla
paylaşmamış olmasıydı belki de.
Ablasının
ellerini bırakıp teselli eder gibi kolunu sıvazladı genç adam "Senden daha
iyi değilim abla. Son işinde ne taşıdığını bilerek nakliyeye göz yuman kişi
bendim unuttun mu? Sanırım kanımızda var. Şimdi izin verirsen banyo
yapacağım"
Gökçe onay
anlamında başını salladı ama çıkmadan önce söyleyeceklerini tamamladı
"Babamın
işlerini bilsem de kimlerle çalıştığını veya bağlantılarını bilmiyorum inan.
Hiçbir zaman ilgilenmedim ve sormadım ona. Yaptıklarını sanan anlattıktan sonra
seninle paylaştığı bağlantılar olduğunu bana söylemişti ama Kenan dışında
şüphelendiğin kimse yok anladığım kadarıyla. Sorun yaşadığı kişileri anneme
anlatmış olduğunu düşünüyorum. İstersen senin yerine ben onunla
konuşurum."
"Senin
şimdilik dahil olmanı istemiyorum tamam mı? Ben konuşurum gerekirse."
Ablası
çıktıktan sonra ruhu bomboş bir şekilde banyoya gitti genç adam, banyoda
oldukça uzun kaldı, su vücudundan akarken eskisinden daha temiz olduğunu
hissedemiyordu bir türlü. Kenan' a karşı olan nefreti gittikçe içini
kaplıyordu. O ve onun gibi adamlar ailesini zehirlemiş ve birbirlerinin
pisliklerini örten insanlar haline getirmişti onları. Adamı düşündüğünde diğer
duygulardan arındığını sadece onun mahvolduğunu görmeye duyduğu büyük istekle
dolduğunu hissediyordu. Hayır, adamın ölmesini değil, her şeyini kaybetmesini
istiyordu. Mal varlığını, özgürlüğünü, saygınlığını ve bildiği kadarıyla tek
kızını...
Sabah işe
gitmeden önce sıkı bir kahvaltı yapmak için yemek salonuna indi. Melek Hanım ve
Gökçe masaya kurulmuş sohbet ediyorlardı. Ablasının kötü bir gece geçirdiği
gözlerindeki durgunluktan belliydi. Yüzünde içi boş bir gülümseme vardı ama
gözlerine hüzün yerleşmişti. İkisine de içten bir gülümseme ile günaydın
öpücüğü veren Gökalp nefis kokular yükselen masaya oturdu.
Genelde
erken kalktığında spor yapar sonrasında da gecikmemek için hızlıca yarım
yamalak kahvaltı yapardı veya hiç yapmazdı. Bu sabah oldukça aç bir şekilde
uyanmış, fazla gecikmeden yemeğe inmişti. Akşamki sevimsiz konuşmanın ardından
Genç adam son zamanlarda iyice geliştirdiği içindekini dışarı yansıtmama
yeteneği sayesinde normal davranmayı başarmasına rağmen Gökçe nedense kaçamak
bakışlar haricinde ona bakmamayı tercih ediyordu. Ablasına sorun olmadığını
göstermek ve sohbete katılmasını sağlamak amacıyla takılmasına rağmen Gökçe'
nin durgunluğu devam etti. Suçluluk duygusunun buna sebep olduğunu düşünen
Gökalp kızı kendini toplaması için zaman vermeyi tercih etti.
Kahvaltının
sonunda genç adam elini karnında gezdirdi
"Güzel
bir kahvaltı sonrası çalışmaya hazırım."
Melek
hanım gülümsedi "Afiyet olsun canım oğlum."
Genç adam
Gökçe' ye yöneldi "Birlikte mi çıkalım yoksa ben çıkayım mı?"
Gökçe
çayından bir yudum alarak arkasına yaslandı "Sen çık, ben biraz daha
buradayım."
"Sende
biraz daha kal oğlum, ne zamandır ikinizle birlikte kahvaltı yapmamıştım.
Üzerine birer kahve içelim, güzel olur."
Genç adam
annesine olumlu anlamda gülümseyince Melek hanım servis için yardımcıya
seslendi. Gökalp arkasına yaslanırken Gökçe' ye bakmadan konuştu.
"Bu
hafta sonu ve sonrasında tatil yapmayı düşünüyorum abla, sanırım beş gün kadar.
İmza yetkilerini sana bırakacağım, bana gerek olmaz böylece. İşler de aksamamış
olur."
Genç
adamın tahmin ettiği gibi fikirden hoşlanmayan Gökçe memnuniyetsiz bir şekilde
nefes aldı ve bıraktı
"Ne
tatili şimdi bu?"
"Yurtiçinde
olacağım merak etme, uzaklaşmayacağım. Herhangi bir sıkıntıda aramanız yeterli
olacak."
Annesi
dudaklarını birbirine bastırmıştı, tel gibi gergindi. Gökçe, elinden çatalı
bıraktı ve masada ellerini birleştirdi. Gökçe' nin canını sıkan tek şeyin Eda'
nın varlığı olmadığını tahmin eden genç adam kızı alttan alarak bu işi iyice
sevimsizleşmeden kapatabileceğini umdu. Ancak ablası bir yorum yapmadan önce
sözü Melek hanım aldı:
"Yalnız
mı olacaksın?"
"Hayır,
Eda' yla gideceğiz."
"Görüşmeniz
yetmiyor şimdi de katilin kızıyla beraber tatile mi gideceksin?"
Genç adam,
Melek hanımın Eda' yı tanımlama tarzından hiç hoşlanmasa da kadının duygu
boşalması yaşamasına engel olmak için onu düzeltme gereği duymadı.
"Eda
yanımda olduktan sonra burada veya başka bir yerde olmamız ne fark
edecek."
"Yapabilsem
onunla ilişkine engellerdim zaten Gökalp ama senin kendini tehlikeye atmana
engel olamıyorum."
"Tehlikede
olmadığım ortada anne, Kenan' a 5 ay öncekinden daha yakın değilim"
"O
zaman bırak artık zorlamayı ve çıkar şu katilin kızını hayatından!"
Genç adam
ikinci defa duyduğu tanımlanın sinirlerinde yarattığı gerilimi geçiştirmek için
omuzlarını oynattı ve derin bir nefes aldı. Sakinliğini korumaya çalışsa da
kontrolü giderek zayıflıyordu.
"Onun
da vakti gelecek anne, şimdilik bana 'onu yap şunu yap' tarzında emirler verme
lütfen."
O sırada
yardımcı bayanın elinde kahvelerle içeri girmesi Melek hanımın sözlerini
yutmasına sebep oldu. Annesinin, aralarındaki hoş olmayan tartışmaya
çalışanların yanında devam etmeyi istemeyecek kadar öfkeli olmadığını görmek
genç adam için şaşırtıcı olmuştu ama bu konuda her hangi bir yorum yapmadı.
Boşluktan yararlanarak yan gözle Gökçe' ye baktı. Onların tartışmasıyla fazla
ilgilenmiyor gibi görünen kız çatalını tekrar eline almış tabağında kalan bir
salatalıkla oynuyordu. Melek hanımın sesi genç adamın dikkatini Gökçe' den
uzaklaştırdı.
"Şirket
sıkıntıda diyorsunuz. İşler yolunda değil. Buna rağmen tatile mi gideceksin,
neden?"
"Eda'
nın çevresinde çok fazla kişi var, onlardan uzaklaşmamız gerekiyor. Yoksa bu iş
iyice dallanıp budaklanacak."
"Kulağa
tatil için bahane gibi geliyor."
Gökalp bir
yudum aldığı kahve fincanını tembelce masaya bıraktı ve yorum yapmadan annesine
bakmakla yetindi. O an için ne dese kadın için fark etmeyecekti nasıl olsa.
Melek hanım ise henüz kahvesinin farkında değil gibiydi, oğlundan yanıt
alamayacağını anlayınca Gökçe' ye döndü
"Sen
neden bir şey söylemiyorsun?"
Gökçe,
ikisine de bakmadan annesini cevapladı
"Bensiz
de gayet iyi tartışıyorsunuz, bozmak istemem."
"Pes
yani Gökçe, al birini vur ötekine, pes!"
Ablasının
dışarı yansıttığı sakin halinin altında yatan düşüncelerin ne olduğunu bilmese
de huzursuzluğunun farkında olan genç adam kavgaya müdahil olmadığı için ona
içinden teşekkür etti.
Melek
hanımın sözlerine cevaben Gökçe, ne
yapayım anlamında avucunu
yukarı doğru çevirmekle yetindi. Melek hanım tekrar Gökalp' e çevirdi
bakışlarını
"Kenan'
ın yerini belli edeceğini düşünerek bu işe girdin ama adam kızı için bir
tehlike olmadığının farkında, yoksa şimdiye kadar seni de elimizden almıştı
oğlum."
"Dediğin
konunun bende bilincindeyim anne, bununla ilgili başka düşüncelerim var ama
şimdilik beklemeye aldım."
"Her
şeye bir cevabın var değil mi?"
Genç adam
öyle hissetmediği halde rahat bir tavırda gülümsemeye çalıştı
"Benden
cevap almak için soru sorduğunu sanıyordum?"
"Bu
saçmalığa son vermen ve gerçekleri görmen için soruyorum bu soruları sana.
Babanın katilinin kızı ile görüşerek hem kendini hem de bizi tehlike
atıyorsun!"
Genç adam
elindeki fincanı sertçe tabağına koydu ve ateş saçan gözlerini annesine
çevirdi. Çıkan sesten irkilerek önce tabağa ondan sonra Gökalp' e ve Melek
hanıma bakan Gökçe şaşırmıştı. Gökalp sesine yansımasına engel olmadığı
öfkesine rağmen tane tane ve sesini yükseltmeden konuştu
"Adı
Eda anne, Eda. Ona sürekli katilin
kızı diyerek ne amaçladığının
farkındayım ama yapma! Tamam mı? Yapma!"
Melek
hanım hırsla ayağa kalktı ve masayı terk etti. Annesinin arkasından bakan
Gökçe, Gökalp' e çevirdi
"Akşam
kızdan vazgeçtiğini söylemiştin, ne değişti?"
Genç adam
derin bir nefes alarak arkasına yaslandı. Annesi ile bozulan ilişkisini yeni tamir
etmişken keyifli bir kahvaltıyı tatil planını anlatarak bozma hatasına düştüğü
için kendisine kocaman bir aferin gönderdikten sonra düz bir sesle
konuştu:
"Vaz
geçtim demedim, kullanmak eskisi gibi mantıklı gelmiyor dedim. Ne yapacağıma
karar veremedim henüz. Buradan uzaklaşmak iyi gelecek ikimizde."
Genç adam
ablasına kısaca baktıktan sonra sözlerini bitirdi "Ayrıca kıza bir söz
verdim, tatil için. Sözümü tutmazsam sevgili olarak yanlış yapmış olurum.
Seninde bildiğin gibi onun mutluluğu benim mutluluğum." Kucağındaki
peçeteye ellerini sildikten sonra masaya sertçe bıraktı "Afiyet olsun,
şirkette görüşürüz"
Genç
adamın son cümlesindeki ters anlam Gökçe' yi eğlendirmiş olmalı ki, Gökalp
keyifsizce masadan kalkarken onun yüzünde alaylı bir gülümseme vardı.
O
yanlarında değilken annesinin ve Gökçe' nin ne konuştuklarını tam olarak
bilmese de ablasının akşam konuştuklarını annesine anlattığı belliydi. Hâlbuki
ikisi arasında kalacağını düşündüğü şeyler paylaşmıştı onunla. Ablası başka
neler anlatmış olabilirdi acaba diye düşünmeden edemedi ister istemez.
Babasının karanlık bağlantılarının annesinin bilgisi dahilinde olması fikrini
kabullenememişken annesine şüpheyle yaklaşmayı ve onu sorgulamayı kendine
yediremiyordu bir türlü. Annesiyle yüzleşmek için, babasının usulsüz işlerini
anlatırsa güzel hatıraları zedelemiş olacaktı. Buna gerçekten lüzum olduğuna
karar verene kadar da annesinin aklındaki babasına dair güzel hatırayı
kirletmeyecekti.
Şirkete
gittiğinde odasına girmeden önce sekreterine güvenlik müdürünü çağırmasını
söyledi. Biraz sonra sekreteri yeşil çay getirdi ve günlük programı hakkında
bilgi verdi. Kadının ardından odaya gelen güvenlik müdürüyle selamlaştıktan
sonra adamın oturması için karşısındaki koltukları işaret etti.
"Buyurun
Selim Bey, sizinle önemli bir konuda konuşmak istiyorum. Bu arada bir şey içer
misiniz?"
"Sağ
olun, sizi dinliyorum."
"Şirketin
güvenliğinin arttırılmasını istiyorum, kapıdaki görevliler şüpheli kişiler ve
araçlar hakkında uyarılsın. Ayrıca evin korunmasını istiyorum ama bu durumdan
ailemin haberi yok, o yüzden dikkat çekmemeye gayret etmeleri çok önemli."
"Tabi
ki Gökalp Bey, ancak tehdit olarak gördüğünüz bir durum varsa, bilmek işimi
kolaylaştıracaktır."
Adama
riskleri söyleyip söylememek de kararsızdı, aldığı nefesi sessizce bıraktı. Hiç
bilgi vermeden böyle bir talimat vermesinin daha dikkat çekici olduğunu
düşününce bir kısmının paylaşmakta zarar olmayacağına karar verdi.
"Beni
izleyen birileri var, iki defa fark ettim onları. Saldırmaya çalışmadılar
şimdilik. Evimin veya şirketin etrafında bu herifleri istemiyorum Selim Bey,
anlaşıldı mı?"
Adam
yanında getirdiği ajandayı açıp içine bir şeyler karalamaya başladı "O
halde sizin korunmanız için de ayarlamalar yapmalıyız Gökalp Bey, yakın
koruma..."
Gökalp
sözün geldiği yeri fark edince, adamın lafını kesti "Buna gerek yok, zaten
evde ve şirkette korunuyor olacağım, özel hayatımda ise yabancı gözler olmasını
istemiyorum."
"Anlattıklarınıza
bakılırsa zaten yabancı gözler var etrafınızda efendim, onların size ulaşmasını
engellemek daha önemli kanımca."
"Ben
kendimi koruyabilirim."
Selim Bey
ikna olmamıştı ama sözlerini onaylamak için başını salladı. Adamın gözlerindeki
ifadeden anladığı kadarıyla söyleyeceği bir şey daha vardı ama konuya giremiyor
gibiydi. Gökalp devam etti
"Personel
yetersizliği varsa başka bir güvenlik şirketleriyle görüşüp takviye alın,
herhangi bir açık olursa sizi sorumlu tutarım Selim Bey."
Bu uyarı
Selim Beyin kararsızlığına son verdi, boğazını temizleyen adam lafa girdi
"Şirketin
ve konutunuzun güvenliğini en üst seviyeye alırız ama sizin ve ailenin geri
kalanı içinde yakın korumalar tutmalıyız efendim. İstemiyorsanız etrafınızda
olduğunu anlamayacağınız profesyoneller kiralarız."
"Ablam
ve annem korunduklarını bilmeyecekleri için adamları fark etmezler ama benim
için geçerli değil. Ben sürekli izlendiğimin bilincinde olacağım."
"Takip
edilen sizsiniz ama"
"Düzeltiyorum;
ben adamların varlığını anladım, belki tespit edilmeyen başkaları vardır."
Selim hala
ikna olmamıştı, bakışları gergin ve sabırsızdı.
"Gökalp
Bey, sizi bu konuda zorlayamam. Gökçe ve Melek Hanım için kontrollü koruma
yapalım, onları tedirgin etmeden uzaktan izleyelim. Yalnız tekrar ortaya
çıkmalarını veya saldırmalarını beklemek de yanlış olur. Ama sizi kısa bir süre
izlersek adamları yakalamak, en azından izlerini belirlemek mümkün
olacaktır."
"Söylediklerinizi
düşüneceğim Selim Bey, yarından sonra bir hafta şehir dışında olacağım. Ben
yokken sorumluluk Gökçe' de olacak."
Adam
çıktıktan sonra saate baktı, ona geliyordu. Çalışmayan biri için erken bir
saatti ama Eda şimdiye kadar uyanmış olmalıydı. Genç kız ikinci aramasında açtı
telefonu
"Günaydın
canım, nasılsın?"
"İyiyim
Gökalp, sen nasılsın?"
"İyiyim,
uyandırdım mı seni? sesin boğuk geliyor."
"Gece
Mr. Dawson' la görüştük. Geç yatınca telefon çalışına uyandım."
"Sen
uyu o zaman, sonra ararım."
Kız,
Gökalp' te de esneme isteği yaratacak şekilde uzun uzun esnedi. Genç adam
esneme kadar bulaşıcı bir şey olmadığını düşünürken, Eda konuşma sesine
benzemeyen anlamsız bir şeyler mırıldandı.
Uyumak
için telefonu kapatmayı bekleseydin...
"Anlamadım
canım."
Kız tekrar
esnedi ve ardından boğuk bir sesle güldü. Genç adam derin bir nefes aldı, bu
kızla neden her şey bu kadar zor oluyordu bazen. Böyle durumlarda telefonunu
kapatmamak için parmağına özel talimat vermek zorunda kalıyordu. Tatilden önce
işlerini toplaması gerekirken telefonda Eda' nın esnemesini ve mırıldanmalarını
dinliyordu.
Sabır.
"Eda
kapatıyorum, uyanınca beni ararsın."
"Mmmmm"
Telefonu
kapatıp bilgisayarın başına geçti, Olimpos' un eşsiz doğasının ve denizinin
fotoğraflarını maille Eda' ya gönderdi. Sonra da konaklayacakları küçük
pansiyonun site linkini kıza gönderdi. Uyandığında tatil planlarını görmenin
kızın hoşuna gideceğini düşünüyordu.
Öğleden
sonra telefonun ekranında Eda' nın ismini görünce 'nihayet' diye geçirdi
içinden.
Geç
yattım derken abartmıyormuş.
"Efendim"
"Canım...
"
"Uyandın
mı sonunda prenses?"
"Uyandım
ve gönderdiklerini gördüğümde hala rüyada mıyım diye kendimi çimdiklemek
zorunda kaldım. Ne kadar güzel bir yer Olimpos, beş gün yetmeyecek
gibi..."
Gülümsemekten
kendi alı koyamadı, elindeki kalemle not defterine komik bir surat çizerken
kıza cevap verdi.
"Buna
reklam derler Eda, araştırmanı bitirdiğine göre sadece geçireceğin güzel
zamanlara odaklanma vaktin geldi."
Konuşurken
genç kızın sesi mutluluk ve heyecanla yoğrulmuştu; Eda' nın elinde telefon
onunla konuştuğu sırada bir yandan da resimlere baktığını düşündü Gökalp.
"Ne
zaman gidiyoruz? Hazırlık yapmalıyım. Çok güzel olacak canım, nasıl
heyecanlandım anlatamam. Kalbim göğsüme sığmayacak sanki"
Genç adam,
çizdiği garip surata sakal eklerken o an aklına gelen fikri Eda ile paylaştı
"Bak
ne diyeceğim, uçakla gitmek yerine arabayla gidelim diyorum senin için yol
yorucu gelmezse tabi. Güzergahımıza da kapsayan bir tur olur bizim için.
Ankara' dan Antalya' ya kadar bir gezi... Görmek istediğin yerle varsa oralara
da uğrarız."
Eda' nın
heyecanını kendisinin de paylaştığını fark edince şaşırdı bir an. Kaçamak gezi
planı, sadece Antalya' da geçirilecek sıradan bir tatilden, planlaması bile
Gökalp' i keyiflendiren bir seyahate dönüşmüştü. İşiyle fazlaca ve severek
uğraşmasına rağmen aslında gezmeyi de çok seven genç adam bu heyecanını
kendisinin de tatil özlemi içinde olmasına bağlamayı yeğledi. Gideceği kişi ilk
tercihi olmasa da bu gezi ve sonraki tatil onu da mutlu edecek gibi
görünüyordu. O kendi düşüncelerini toparlama çabasındayken Eda kısa tur
teklifini değerlendiriyordu.
"Ya
bilemiyorum, hadi uçağa atlayıp gidelim desen bile yeterliydi ama daha
fazlasını teklif ettin şimdi. Bu teklife hayır denmez ama çok da gecikmemek
lazım Olimpos' a. Etrafta dolaşmadan sadece yolumuz üzerindeki yerlerde dururuz
canım, oraya gitmek ve masmavi denizi görmek için sabırsızlanıyorum."
"Bugün
ne yapacaksın?"
"Boştum
ama tatil yerini görünce artık bir planım var. Hemen annemle alışverişe
çıkmalıyız."
O sırada
kapı çaldı ve ablası içeri girdi, kendisine başıyla selam veren Gökalp' e
gülümseyen Gökçe karşısına oturdu.
"Arabamın
bagajıyla sınırlı olduğunu unutma."
"Arka
koltuklar boş olacak"
"Arka
koltukları aklından çıkar, sadece bagajı kullanacağız"
Eda küçük
bir kıkırdama koyuverdi,
"Elimden
geleni yapacağım."
"Tamam
bakalım, size kolay gelsin. Sevgi Hanıma selam söyle"
"Görüşürüz
canım, kolay gelsin"
Ablasının
sorgulayıcı bakışları altında telefonu masaya bıraktı. Gökçe arkasına yaslandı
kollarını göğsünde birleştirdi.
"Sevgi
Hanım kim?"
"Eda'
nın annesi."
"Tanıştınız
demek."
"Evet,
yakında ailece de görüşmeyi planlıyorum."
Ona
söylerken bile garip gelen esprisine tepki vermeyen ablası istifini bozmadan
bakmaya devam etti
"Neden
gülümsüyorsun peki?"
Yüzündeki
ifadeyi düzeltmeye gerek duymadan ayağa kalktı ve ablasının karşısındaki
koltuğa geçti
"Gülümsüyor
muydum? Farkında değilim"
Gökçe
başını salladı yavaşça "Bu kız seni olumlu yönde etkiliyor kardeşim. Ne
zaman odana girsem seni somurturken bir şekilde işlere gömülmüş olarak
buluyordum, halbuki şimdi 'joker' gibisin."
Umursamaz
bir tavırla geriye yaslandı genç adam "Sen öyle diyorsan..."
"Öyle,
öyle olmasına ama bana garip geliyor bu durum."
Ablasına
soğuk bir bakış gönderdi,
"Sözlerinde
yalan aramadığım çok az insandan biri bu kız. O yüzden olabilir."
Gökçe bir
şey söylemeden ellerini incelemeye başladı. Derin bir nefes alan Gökalp
boğazını temizledi. Ablası başını kaldırdı ve buruk bir gülümsemeyle kardeşine
baktı.
"Gelinen
noktada bana dürüstlük söylevleri yapacak son kişilerdensin. Neyse konumuz sen
ve sahte sevgilin değil. Gitmeden önce yeni tır alımı için verilen teklifleri
ve teknik raporları inceleyelim"
İki saat
kadar çalıştıktan sonra Gökçe odadan ayrıldı. Gökalp sekreterinden Selim Beyi
bağlamasını istedi.
"Selim
Bey konuştuklarımızla ilgili neler yaptınız?"
"Evinizin
arka ve ön tarafına ikişer adam yerleştirildi, şirkette de gerekli uyarılar
yapıldı Gökalp Bey. Melek ve Gökçe Hanım içinde bir koruma şirketiyle iletişime
geçtik, yarın sabah itibariyle görevde olacaklar. Gökçe Hanım sabah evden
arabayla alınmıştı bu nedenle yine arabayla bırakılacak."
"Tamam
Selim Bey, sağ olun"
"Gökalp
Bey sizin içinde bir ayarlama yaptım, korunmanız için şirket güvenliğinden iki
kişi belirledim. Etrafınızda dolaşmayacaklar, sadece herhangi bir saldırı
anında müdahale edecekler"
"İtiraz
etmeyeceğim Selim Bey, dediğiniz gibi yine takip edilirsem adamların
yakalanmasında faydası olabilir"
"Siz
eve ulaşana kadar izleyecekler Gökalp Bey"
"Tamam,
iyi günler."
Batan
güneşin ardından melankolik bir maviliğe sarınan kenti dinlenme salonun
penceresinden izleyen genç adam, eve gidip gitmemekte kararsızdı. Son
zamanlarda kasıtlı olarak işleriyle fazlaca ilgilenerek canını sıkan konularla
uğraşmaktan kaçınıyordu. Eda ile olan birlikteliğini ailesiyle paylaştığından
beri evdeki huzur alt üst durumdaydı, Gökalp ya onlarla kavga etmeyi ya da
onları duymazdan gelmeyi seçer olmuştu artık. Bir de annesine babası hakkındaki
tüm gerçekleri anlatmaya kalkarsa kaybettikleri huzurlarına sonsuza kadar
elveda diyebilirdi.
Annesine
Kenan ve babası arasındaki talihsiz iş birliği hakkındaki kısmi bilgileri
aktarırken açık vermemek için ne kadar zorlandığını düşündüğünde kalbi sıkışan
genç adam, kendine gelmek için derin bir nefes aldı. Genişlemiş ciğerleri göğüs
kafesinin baskısıyla dar alanda kalbini daha da sıkıştırınca kesik bir
öksürükle sarsıldı. Destek almak için elini dayadığı cama alnını da koyan genç
adam her şeyin yoluna gireceğini kendi kendine birkaç kere hatırlattıktan sonra
doğruldu ve şirketten ayrılmadan yarın yapacaklarını düzenlemek için odasına
geçti.
Bir süre
sonra çıkmak için hazırlanırken telefonu çaldı, arayan Eda' ydı. Evrakları
koyduğu çekmeceyi kilitlerken cevapladığı telefonu omzuna sıkıştırdı.
"Efendim
Eda"
"Canım
bizim işimiz bitti, seni görmek istiyorum. Mümkün mü? Annemi paketlerle eve
yollasam ve seninle yemek yesek"
Gökalp
saatini kontrol ederken midesi de saatin farkına varmış, tembelce guruldamıştı.
"Sen
neredesin şimdi?"
"Antares'
teyiz"
"Tamam,
yaklaşınca seni ararım güzelim, binanın önünden alırım seni"
"Bekliyorum."
Şirketten
çıkan Gökalp arabasına atladı ve Eda' yla buluşacağı yere doğru sürdü. Trafikte
arkasından gelen beyaz arabayı fark etti ama şirket elemanları olduğunu
düşündüğü için önemsemedi. AVM' ye yaklaştığında kızı arayıp birazdan orada
olacağını bildirdi. AVM nin önündeki geniş kavşakta kendisine sarı yandığını
görünce hızlandı ama beklemeden yanan kırmızı ışık Gökalp' e geçit vermedi.
AVM' nin bulunduğu yer araç trafiğinin oldukça yoğun olduğu bir kavşaktaydı ve
karşı kaldırımda bekleşen insanlar arasında kızı göremeyen genç adam arkasına
yaslandı.
Kırmızıyı
bekleyen Gökalp AVM' nin önünde beliren Eda' yı gördüğünde kızın yaklaşık 100
metre kadar ötesinde park eden siyah arabanın da farkına vardı. Araç peşinde
olan arabayla aynı modeldi ve -park etmenin yasak olduğu yerde
bekleyen araç, olmaması gereken yerde durmasından belki- genç adamın başka bir
dayanağı olmasa da arabanın orada bulunmasının tesadüf olmadığına dair rahatsız
edici bir düşünce nabzının hızlanmasına neden oldu.
Eda AVM'
den uzaklaşıp kaldırıma doğru hareketlenince yola yaklaşmamasını söylemek için
kızın telefonunu aradı aceleyle. Kız telefonunu duymuyor, Gökalp' in geleceği
yöne doğru dönmüş bekliyordu. Biraz ilerisinde duran aracın farkında bile
değildi. Zaten görse bile şüpheleneceği bir şey yoktu onun açısından. Gökalp,
elindeki telefonu yan koltuğa fırlattı, dikiz aynasından geriye, arkasında
olması gereken beyaz arabaya bakındı. İki araç arkada bekliyordu. Evham
yaptığını düşünen Gökalp tekrar önüne dönüp kendini sakinleştirmeye çalışarak
direksiyonu sıktı ve bıraktı. Kırmızı ışığa göz attı, otuz saniye vardı daha.
Karşı şeritte araçlar azalmış tek tük geçmeye başlamışlardı. Eda onun bulunduğu
tarafa bakınca arabasını tanımış olacak kaldırımın kenarına doğru yaklaşmaya
başladı. Gökalp durması için kornaya basıp farlarını yakıp söndürdü ama kız
onun ikazını yanlış anladı ve el sallayarak onu selamladı. O sırada
hareketsiz bir şekilde geride duran siyah araba, ani bir kalkış ile kızın
arkasından yaklaşmaya başladı.
O andan
itibaren genç adam için zaman durmuş oldu. Gökalp adamların niyetini
anladığında ışığı tekrar kontrol etmeyi bile düşünmeden arabasını hareket
ettirdi ve ok gibi yolun karşı tarafına geçti. Karşı şeritten yeşili kaçırmamak
için hızla gelen bir araç Gökalp' in arabasının arka kaportasına vursa da
arabanın yönünü değiştiremedi. Genç adam, doğrudan Eda ile siyah arabanın
arasına girmiş ve kaldırıma çıkmadan keskin bir frenle arabasını durdurmuştu.
Ancak siyah araba o kadar şanslı değildi. Karşılarına çıkan Gökalp' in geç
farkına varan araba hızla sağ tarafından genç adamın aracına çarptı. Çarpmanın
etkisiyle sarsılan genç adam, başını yan tarafa vurdu ama gelecek darbeyi
beklediği için kendini biraz da olsa koruyabilmişti. Başının yanındaki hasarı
anlamak için eliyle alnını ve şakağını yoklarken diğer eliyle emniyet kemerini
açmaya çalıştı, yapamayınca diğer elini de kullandı ama emniyet kemerini çözüp
arabasından inmeyi bir türlü başaramıyordu.
Eda biraz
ilerde şaşkınlık ve korku nedeniyle kocaman açılmış gözlerle olanları
izlemekteydi. Siyah arabaya göz atan Gökalp, adamların yalpalayarak
araçlarından çıktığını görünce panik dalgasıyla sarsıldı. Adamlardan biri Eda'
ya doğru hareketlenmesine rağmen bir an durup kıza yaklaşmak yerine aksi tarafa
doğru koşmaya başlayınca neler olduğunu anlayamayan Gökalp arabasının arkasında
aniden duyduğu fren sesiyle korumalarının geldiğini anladı. Siyah arabanın
yanında duran ikinci adam arabaya tekrar binip uzaklaşma çabasındayken; Gökalp,
nihayet emniyet kemerini çözebilmeyi başardı ve kendini araçtan dışarı attı.
Arabasından
çıkan genç adama varlığına inanamıyormuş gibi bakan Eda, ona
doğru hareketlenmeyince, etrafına toplanan kalabalıktan sıyrılan Gökalp
kıza yaklaşıp onu kollarına aldı. Adamların ona zarar vermek amacıyla kıza bir
şey yapacak olmaları düşüncesiyle sarsılan kalbini, Eda' nın korkuyla atan
kalbine bastıran genç adam ikisinin de iyi olduğunu birbirlerine anlatmak ister
gibiydi. Şok içinde hareketsizce ayakta duran genç kız, birkaç kalp atımı
sonrası kendine gelip ona sarıldı ve ağlamaya başladı. Bir dakika kadar kıza
sarılıp sakinleşmesini bekledikten sonra, kollarını çözdü Gökalp.
"Tamam
Eda bir şey yok iyiyim bak"
Kız
'hayır' anlamında kafasını sallayıp yüzünü Gökalp' in göğsüne yasladı.
Kollarını belinde doladı ve sıkıca sarıldı genç adama. Kızın sarılması ve
gözyaşlarının ıslaklığı, engellemeseydi yaşanabileceklerin farkında olan genç
adamı bunaltmaya başlamıştı. Sinirleri oldukça gergindi zaten, kızın yaprak
gibi titremesi de hiç yardımcı olmuyordu. Eda' nın kollarını çözdü bir kez daha
uzaklaştırdı kendinden.
"Topla
kendini, iyiyim dedim. Bir kaza oldu o kadar."
Kız bir
şey demeden kollarını aşağı salladı. Kızın yer düşen çantasını fark eden Gökalp
eğilip yerden aldı ve Eda' ya uzattı. Eda önce boş bakışlarla
baktı çantaya, sonra gülümsedi ve aldı. Eda' nın içini ısıtan tebessümünün
kendisini ne kadar rahatlattığını göz ardı eden genç adam, kızın kızarmış
gözlerine rağmen kırmızı burnuyla sevimli göründüğünü kabul etti.
"Gökalp,
sana bir şey oldu sandım."
Kızın sağ
eliyle yanağını kavradı ve usulca gözyaşını sildi
"Biliyorum
canım,ben iyiyim"
"Ama
anlamıyorum, nasıl oldu bu kaza? Işıklarda gördüm seni, bekliyordun. Neden
birden fırladın? Şükür ki diğer araba çok hızlı değildi yoksa... Allah' ım
düşünmek bile istemiyorum. Aklın neredeydi Gökalp? Elimi selam vermek için
sallamıştım sadece."
Gökalp,
kızın yüzüne anlamaz gözlerle baktı bir an. Kahraman olduğunu zannederken tam
tersi bir konuma düşmüştü. Yüzüne yayılan sırıtmayı engelleyemedi. Kendini
yorgun hissediyordu, kaldırıma rahatça oturdu. Eda' nın kaşları çatıldı,
dikkatlice genç adamı süzüyordu. Uzaklardan gelen siren seslerini duyunca
başını kaldırıp sese yöneldi önce, sonra eğilip Gökalp' e fısıldadı:
"Canım
içkili değilsin kokmuyor çünkü, başka bir şey kullanmadın değil mi? Polis kan
alacaktır senden..."
Kızın sözleri
Gökalp' in kahkahaları ile kesildi, genç adamın gergin sinirleri boşalmaya
başlamıştı. Etrafındakiler temkinli gözlerle ondan biraz uzaklaşınca genç adam
gülmesini kontrol etmeye çalıştı ama arada kaçan kıkırdamalara durduramıyordu.
Eda, görgü tanıklarının muhtemel olumsuz görüşlerini silmek adına olduğu belli
olan bir hareketle Gökalp' in omzuna elini koydu ve seslice etrafındakilere
hitaben "Sinirleri boşaldı herhalde..." diye söylendi.
Genç adam,
polise verdiği ifade için Eda' nın yorumunu kullandı: kız arkadaşını almak için
alışveriş merkezine geldiğinde kırmızı ışığa takıldığını ama karşı şeritte araç
olmadığını görünce boş bulunup yeşil yandığını düşündüğü için arabasını
hareketlendirdiğini söyledi. Hatasını fark ettiğinde ise kaza olmasın diye
hemen karşıya ulaşmak için aracını hızlandırdığını anlattı. Siyah arabadaki
adamların neden kaçtıklarını ise bilmiyordu...
İfadesini
alan polis anlattıklarını yorum yapmadan kağıda geçirdi ve sonra Gökalp' e
imzalattı. Ölümlü bir kaza olmadığı için tutuklu değildi, sadece arandığında
polis merkezine gelmesini salık verdi görevli memur. Sorgulama bitti diye
düşünürken polis memuru tekrar genç adama döndü
"Her
şey tamam da beyaz bir Renault kazanın ardından olay mahalline gelmiş ve
içindekiler, kaçmakta olan diğer adamın peşinden gitmiş."
Renault,
şirket adına kayıtlıydı ve kim olduklarını bilmediğini söylemek ile olay
hakkında yalan söylediğini açıkça ilan etmek arasında fark yoktu.
"O
araçta şirketin kadrolu güvenlik personeli var, benim korumalığımı yapıyorlar.
Adamlar arabadan inince beni hırpalayacaklarını düşünmüş olmalılar."
"Garip,
kaza sonrasında yanınızda olmak yerine adamların peşine düşüp ortadan
kayboldular ama"
"Haklısınız.
İşlerini iyi yaptıklarını bende düşünmüyorum, yarın bunun hakkında müdürle
konuşacağım"
Gökalp
adama gülümsedi ama memur hiç oralı olmadı.
"Mobese
kayıtlarını inceleyince ifadenize tekrar başvurabiliriz. Ambulans sizi
hastaneye götürsün. Oldukça iyi görünüyorsunuz ama içinizde olanları kimse
bilemez tabi."
Polis
memurunun imasını anlamazdan gelen genç adam içtenlikle teşekkür edip Eda' yla
birlikte kendisini bekleyen ambulansa bindi.
Hastaneye
giderken Eda' nın sorularından kurtulmak için sedyeye yatıp gözlerini kapattı,
düşünmesi gerekiyordu çünkü. Görünen o ki; adamlar açıkça Eda' yı hedef
almışlardı. Gökalp' e baskı kurmak için mi kızın peşindelerdi yoksa aslında
ilgilendikleri Eda' mıydı? Sakince düşünmeye çalıştı, Eda' nın başına bunun
gelmesi için tek sebep kendisiyle olan yakınlığıydı. Güvenliktekilerin kaçan
adamı yakalamaları çok önemliydi, Selim' e ulaşmalıydı ama yanında Eda varken
adamı arayamazdı.
Ailesinin
korunması için önlem aldığı gün kızın saldırıya uğraması, alınan önlemlerin ne
kadar yerinde olduğunu gösteriyordu. Genç adamın güvenliği artırması üzerine
korumasız tek yakını olan Eda' ya karşı bir girişimde bulunmuşlardı.
Eline alnına
götürdü ve bastırdı. Elini kavrayan parmakları hissedince dikkati dağıldı bir
an. Gözlerini açtı, Eda artık sulu olmayan ama ağlamaktan parlamış gözlerle ve
ona yakışan palyaço burunla kendisine üzgün bir şekilde bakıyordu. Genç adamın
elini alnından alıp avuçları arasında sıktı.
"Özür
dilerim aşkım"
Kafası
karışan Gökalp, kıza kaşlarını çatarak baktı.
"Kaza
sonrası sana çıkışmam hiç hoş değildi. İsteyerek gelip o arabaya vurmadın ya.
Bir de ben üstüne geldim."
Eda, genç
adamın elini kaldırıp yanağına sürttü ve usulca dudaklarını bastırdı. Eda' nın
bakışları titriyordu, gerçekten üzgündü. Ona söylemek istedi, kendisinin de
üzgün olduğunu... Ona bir şey olmasından nasıl korktuğunu... Kendisi yüzünden
zarar görmesini istemediğini ama ona asıl zarar verecek olanın kendi
olduğunu... Kızın yüzündeki, onu suçuyla yüzleştiren ifadeye daha fazla
bakamadı. Gözlerini tekrar kapattı.
Hastanedeki
işleri, sağlık kontrolü için gerekli muayene tamamlandıktan ve yapılacak
testler için numuneler alındıktan sonra bitmişti. Saatler geceye doğru
uzanırken, Gökalp' in açlığı diğer şeylere baskın gelmeye başlamıştı.
Hastaneden çıkarken ceketini koluna astı ve cebinden telefonu çıkardı. Selim'
den mesaj gelmişti "Müsait olduğunuzda konuşalım". Eda' ya bakış
attı, kız durakta bekleyen bir taksinin dikkatini çekmeye çalışıyordu. Selim' e
onu arayacağına dair bir mesaj gönderdikten sonra, kızın havada sallanan elini
yakaladı ve taksi durağına yöneldi. Eda söylenmeye başladı
"Adam
arabada uyuyor galiba baksana, o kadar el salladım görmedi. Islık çalmayı
bilmek isterdim."
Kızın
sözlerinden çok taksiye varmaya odaklanan Gökalp kıza hak verdiğini gösterir
bir gülümseme gönderip adımlarını hızlandırdı. Durak yakındı ama geç saatte yol
kenarında savunmasızca yürümekten tedirgin olmuştu. Saldırganların etrafta
olmaları mümkündü. Taksiye bindikten sonra evini aradı ve kahyaya şoförlerden
birinin kendisine araç getirmesini salık verdi.
Taksiciye
Kızılay' a gideceklerini söyledikten sonra yanındaki kıza baktı.
"Açıktık
iyice değil mi?"
"Bu
heyecanın üzerine yiyemem demem gerekiyor ama açım bende"
Genç adam
gülümsedi
"İlk
başta düşündüğüm gibi şık bir mekan olmayacak ama bu saatte daha iyisi
yoktur."
"Nereye
gidiyoruz?"
"Kaldırım
restoran... Çok güzel köfte yaparlar, yemelisin."
Kız güldü,
"Adı bu mu gerçekten?"
"Adı
değil de, niteliği daha çok."
Kız ona
doğru uzandı ve sarıldı, Eda saçlarını tepede toplamıştı bu sefer, ensesine
düşen birkaç tel vardı sadece. Uzun saçlarından, yüzünü gıdıklamadığı
zamanlarda oldukça hoşlandığını fark eden genç adamın elleri, kızın sırtından
akan yumuşaklığı aradı bir an. Taksicinin dikiz aynasından ikisine baktığını
gören genç adam kızdan ayrıldı ve adama ters bir bakış gönderdi. Taksici
bozuntuya vermeden yola döndü ve Kızılay' a gidene kadar da bir daha dikiz aynasının
adının hakkını vermedi.
Güvenpark
tarafında kendileri bekleyen aracın yanında durdular. Taksiciye beklemesini
söyleyerek arabadan indi ve adamla selamlaştıktan sonra şoförden anahtarı aldı.
İndikleri taksiyle adamı gideceği yere gönderen Gökalp, Eda' nın girmesi için
arabanın kapısını açtı. Muzipçe gülümseyerek kendisine yaklaşan kızın
bakışlarında tuhaf bir ışık vardı. Kızın bakışları altında kendini garip
hissetti ve gözlerini ondan kaçırdı. Geride kalan beş aylık zamanda Eda' nın
bakışlarına hala alışamamıştı, göz göze geldiklerinde veya kız kendisine
beğeniyle bakarken geriliyordu, bakışlarıyla içindeki karanlığı görecek gibi
geliyordu bazen. Son zamanlarda bu gerginliğe heyecan da eklenmişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder